İkinci Madde:

Menemen HÂdisesinin bir yalancı taklidini yapıp, millete dehşet verip, serbestî kanunları kolayca tatbik etmek desisesiyle hukûmeti iğfal ederek, guya “Hukûmetin serbestî kanunlarını kabul ettirmesine yardım ediyoruz” entrikasıyla, beni Barla’dan Isparta’ya cebren celb ettiler. Baktılar, ben oyle fitnelere alet olamıyorum ve oyle her cihetce vatana, millete, dine zararlı olan akim teşebbuslere hicbir meylim yoktur anladılar ki; o vakit, plÂnlarını değiştirdiler. Benim beğenmediğim bir şohret-i kÂzibemden istifade edip, hic hatır ve hayalimize gelmeyen entrikalarla başımıza Menemen hÂdise-i mazlûmesinin bir mevhum taklidini gecirdiler. Hem millete, hem hukûmete, hem masum, mevkuf bircok efrad-ı millete buyuk zarar verdiler. Şimdi yalanları meydana cıktıkca, kurdun keciye bahane bulması nev’inden bahaneleri bulup, memurîn-i adliyeyi şaşırtmak istiyorlar. Adliye memurlarının bu meselede cok dikkate ve ihtiyata muhtac olduklarını mudafaa-i millîye hukukum noktasında hatırlatıyorum. Asıl ittiham edilecek onlardır ki, hukûmetin bazı erkÂnına dalkavukluk edip ve sahtekÂrlıkla, bir yalancı cemiyet maskesi altında, bazı safdil masumları, bîcareleri tehyîc ederek kucuk bir hÂdise cıkarır; sonra şeytan gibi habbeyi kubbe gosterip, hukûmeti şaşırtır, cok masumları ezdirir, memlekete buyuk zarar verir, kabahati başkalara yukler. İşte bu meselemiz aynen boyledir.

B.S.N. Tarihce-i Hayatı, Eskişehir Hayatı, s. 243

LÛ*GAT*CE:

erkÂn: Temel azalar, onemli kişiler.

hÂdise-i mazlûme: Zulum yoluyla gercekleşmiş hadise.

iğfal: Aldatma.

memurîn-i adliye: Adliye memurları.

mevhum: Vehmî, gercekte olmayan, kuruntulara dayanan.

mevkuf: Tutuklu.

mudafaa-i millî: Millet mudaafası, millete ait ve milleti ilgilendiren mudafaa.

serbestî: Hurriyetle ilgili.

şohret-i kÂzibe: Yalancı şohret.

tehyîc: Heyecana getirme.

***
__________________