Her şey, doğrudan doğruya Allah’ın san’atı olduğunu ispat ediyor

(Dunden devam)

İkinci Nokta: Mevcudat iki vecihle icad ediliyor: Biri, ibda ve ihtira tabir edilen hicten icaddır; diğeri, inşa ve terkib tabir edilen, mevcut olan anÂsır ve eşyadan toplamak suretiyle ona vucud vermektir. Eğer cilve-i ferdiyete ve sırr-ı ehadiyete gore olsa, hadsiz derece bir suhulet, belki vucub derecesinde bir kolaylık olur. Eğer ferdiyete verilmezse, hadsiz derece muşkul ve gayr-i makul, belki imtina derecesinde bir suubet olacak. Halbuki, kÂinattaki mevcudat, nihayet derecede kulfetsiz olarak ve suhuletle ve kolaylıkla, gayet mukemmel bir surette vucuda gelmeleri, cilve-i ferdiyeti bilbedahe gosteriyor ve her şey doğrudan doğruya Zat-ı Ferd-i ZulcelÂl’in san’atı olduğunu ispat ediyor.

Evet, eğer eşya Ferd-i Vahid’e verilse, bir kibrit cakar gibi, eserleriyle azameti anlaşılan o nihayetsiz kudretiyle, hicten icad eder. Ve ihatalı, nihayetsiz ilmiyle, her şeye manevî bir kalıp hukmunde bir miktar tayin eder. Ve o Âyine-i ilmindeki her şeyin suretine ve plÂnına gore, kolayca, her bir şeyin zerreleri o kalıb-ı ilmî icine yerleşir, muntazaman vaziyetlerini muhafaza ederler.

(Devamı var)

Lem’alar, Otuzuncu Lem’a (Eskişehir Hapishanesi’nin Bir Meyvesi), Dorduncu Nukte, s. 618
__________________