
Bazı evliyalar manevî kuvvet ve velÂyet derecelerine gore vefat etikten sonra da aynı hayatta olduğu gibi manevî tasarrufları devam ediyor. Hayat-i Harranî, Maruf-u Kerhî, Abdulkadir Geylanî, ŞÃ‚h-i Nakşibend ve İmam-ı Rabbani Hazretleri gibi zatların manevî tasarruflarının hayatta devam ettiğini ehl-i kalb ittifak etmişler.
VelÂyettin sertacı olan İmam-ı Ali’nin de (ra) veliler uzerindeki tasarrufu aynı şekilde devam ediyor. Dolayısıyla Bediuzzaman gibi asrın muceddidine manevî Âlemde ders vermesi gayet makul ve mukteza-i hÂldir. Aldığı dersler y ruya Âleminde veya yakaza Âleminde olmuştur. Risale-i Nur eserlerinde, ruya veya yakaza Âleminde “bana ihtar edildi” diye bircok yerde geciyor.
Bağdat’ta Kadiri meşrebinin hÂkim olması dolayısıyla Hazret-i Abdulkadir-i GeylÂnî manen başka meşreplerin Bağdat’ta revac gormesini istememiş. Taassubundan değil, belki tasarrufun şe’ninden dolayı musaade etmemiş.
Asrın muceddidi Said Nursî Hazretleri de manen İmam-ı Ali’nin (ra) tasarrufu altında ders aldığını şoyle ifade eder:
“Zaten Uveysî bir surette doğrudan doğruya hakikat dersimi Gavs-ı Âzamdan (ks) ve ZeynelÂbidîn (ra) ve Hasan, Huseyin (ra) vasıtasıyla İmam-ı Ali’den (ra) almışım. Onun icin, hizmet ettiğimiz daire onların dairesidir.”1, Bir tarafta hizmet dairesini ibraz ederken, bir diğer tarafta Risale-i Nurlar’ın birinci ustadı İmam-ı Ali (ra) olduğunu da tasdik ediyor.
Said Nursî Hazretleri manevî Âlemde Hazret-i Ali’den (ra) aldığı ders şuphesiz Risale-i Nur dersidir. “… bu risalenin oyle bir ehemmiyeti var ki, İmam-ı Ali (ra) kerÂmÂt-ı gaybiyesinde bu risaleye, ‘Âyet-i KubrÂ’ ve ‘AsÂ-yı MûsÂ’ namlarını vermiş Risale-i Nur’un risaleleri icinde buna hususî bakıp, nazar-ı dikkati celbetmiş.” İmam-ı Ali’nin, Risale-i Nurlar’la alÂkadar olduğu goruşunu vurgulamış. 2
Risale-i Nurlar doğrudan iman hakikatlerini ders verdiği icin, hem ilim, hem de ibadet mesabesindedir. Oyle bir ilimdir ki, icinde kullî ibadet manası da vardır. “… Cunku adalet-i hakikîye ile bu asırda insanları mes’ud edebilir bir istidatta bulunan, Risale-i Nur’dur; ve onun şahs-ı manevîsi Hazret-i Hasan’ın (ra) bir muavini, bir mutemmimi, bir manevî veledi hukmundedir.”3, Bu cihetle Risale-i Nurlar tamamen sahabe mesleği uzerine gidiyor.
İmam-ı Rabbani, İmam-ı Gazalî, Gavs-ı Âzam Şah-ı Geylanî ve İmam-ı Azam gibi muceddid ve muctehitler de iman hakikatleri ile sahabe mesleği uzerinde gitmişler. Demek ki, akrebiyet cihetiyle Bediuzzaman ile aynı hakikatleri Âlemlerinde tatbik etmişler.
HulÂsa: Risale-i Nurlar’la birinci derecede alÂkadar olan İmam-ı Ali (ra) ve Gavs-ı Âzam’dır (ks). Bu hizmetler manen onların tasarrufu altında olduğu icin Risale-i Nur Talebeleri bu bilincaltında hizmet etmeleri gerekir. Şefkat tokatlarına maruz kalmamak icin Bediuzzaman, talebelerini daima teyakkuza dÂvet etmiştir.
Dipnotlar:
1- Emirdağ LÂhikası s. 134.
2- ŞuÂlar, Yedinci ŞuÂ.
3- Emirdağ LÂhikası, s. 139.
__________________