Bir genc kızın feryadı: “ALLAHIM! BENİ SENDEN AYIRMA”
Sabahleyin erkenden okula gitmiştim. Derse girmeden once yapacaklarım vardı. Oğretmenlik anlayışım gereği, gireceğim dersi cok iyi bilsem de, yeniden gozden gecirir, planımı yapar ve yeterince hazırlanırdım. Bu bana kuvvet verir ve sınıfta kendimi cok guclu hissetmemi sağlardı.
Odamda derslerimle meşgulken kapı caldı.
İceriye bir kız oğrenci girdi. Kapalı, heyecanlı ve tedirgin:
“Hocam, beni tanıdınız mı?” dedi.
Tanıyamamıştım.
“Size gecen hafta Perşembe gunu iki arkadaşımla gelmiştik. Bazı sorularım olmuştu. Uzunca bir sure konuştuk. Bizlere kitap tavsiye etmiştiniz. Okuyun sonra goruşelim, demiştiniz.”
Hatırlamakta gecikince:
“Hocam” dedi oğrenci. “Hatırlayamamaktan dolayı haklısınız. Cunku o zaman acıktım ve ağır bir makyaj yapmıştım. Bazı materyalist sorularım olmuştu.”
Evet, hem hatırladım, hem de şaşırmıştım.
“Hicbir şeye inanmıyorum ben” demişti. “İnsanı rahat ve ozgur bıraksınlar. Neden dolu dolu yaşamamıza karışıyorlar. Bizleri gunahla, hesapla ve Cehennemle korkutuyorlar. Biz istediğimiz gibi yaşamak istiyoruz. Ve ben istediğim gibi yaşarım. İstersem Avrupalı gibi, istersem hayvan gibi...”
İnanclara, Allah’a, Peygambere ve ahirete ağır ithamlar ve inkarlarla dolu sorular...
Cok heyecanlı ve ateşli bir şekilde sorularını ve itirazlarını sıralayınca oğrenciye:
“ Heyecanlanma, tek tek sor. Sorularına en onemlisinden başla, sonra birlikte değerlendirelim” demiştim.
Sorularını sormuştu. Cevaplarını da birlikte değerlendirdik. Ve uzun bir sohbetimiz olmuştu.
“İlk defa bir sohbette huzurluyum hocam.” Demişti. “Hele dini sohbetleri hic sevmezdim. Nasıl oldu da icim boylesine doydu ve huzur buldu?”
Kendisine tavsiye ettiğim kitapları okuyunca tekrar goruşmemizi istemiştim.
İşte o kızdı...
“Tavsiye ettiğiniz kitaplar beni cok etkiledi. Kendini Arayan Adam isimli eseriniz sanki benim icin yazılmıştı. Kitabı bir gecede okudum ve sabahleyin başka bir insan olmuştum. Âdeta... Ortundum ve namaza başladım.”
“Genclik Rehberi, Hanımlar Rehberi, ve Kucuk Sozler gibi Risale-i Nur eserlerini okuyorum. Hocam bu huzuru bulmak icin, bu kadar acı cekmek zorunda mıydım? Yirmi yıllık omrumde hep celişkiler, sorumsuzluklar, isyan ve nefret yaşadım. Kendime kus, cevreme kus ve hayata kus bir insan... Buna nasıl dayanmışım?”
Karşımdaki masum yuzlu oğrencim, butun heyecanıyla icinin huzurunu ve yeni keşfettiği hayatın lezzetini anlatıyordu. İnanmayan, inkÂr eden bir gencin, namaza başlaması, tevbe etmesi, bizi biraz daha fazla heyecanlandırmıştı.
“Ama hocam sıkıntım bitmedi. Belki de yeni ve daha buyuk bir sıkıntı başladı” dedi.
Merakla sordum:
“Daha ne sıkıntısından bahsediyorsun? Sen en buyuk sıkıntıyı yenip, en buyuk huzuru buldun.”
“Aileme bu durumu hissettirmek isteyince, annem babam isyan ettiler. ‘Eğer seni kapalı olarak karşımızda goreceksek, dinci bir kız olarak kapımızı calacaksan, sakın gelme. Şimdiden evlÂtlıktan reddedildiğini bil’ dediler.Şimdi hocam ben ne yapacağım?”
Âdeta şok oldum. Bir anne baba duşunun ki, kızlarının kapalı ve ibadetlerini yapıyor olmasını, evlatlıktan reddedebilmek icin yeterli bir sebep olarak goruyor. Bunu izah etmek şoyle dursun, duymak bile insanı hayrete duşuruyor ve urkutuyor.
“Nasıl olur?” diye sordum.
“Bizim evde din inanc adına hicbir şey yaşanmamıştır. Yaşayanlara da hep ocu, yobaz ve gerici gozuyle bakmışlardır. Ben ailenin tek cocuğu olduğum icin beni kendi kafalarındaki en ideal bir insan olarak yetiştirmek istiyorlardı. Sınırsız ozgur, entel ve materyalist... Oyle de olmayınca, isyan ettiler.”
Ortunduğu ve inanclarını yaşadığı icin ailesi tarafından reddedilen bu kızın hikÂyesi, beni cok etkilemişti. Son bir cozum olarak devreye ben girdim ve babasını telefonla aradım. Kızının okulla ilgili bir sıkıntısı olduğunu, mutlaka gelip goruşmemiz gerektiğini anlattım. Niyetim babasını cağırarak, kızını savunmak ve aralarında bir uzlaşma aramaktı.
Nitekim cok surmeden babası geldi ve misafir ettim. Konuyu da sabaha kadar tartıştık. Ne yazık ki oğrencinin babası kararlıydı. Ortunmesini bir turlu kabullenemiyordu.
“Ya eski haliyle bize doner, ya da her şey bitmiştir,” diyerek kestirip attı.
Butun ipler kopmuştu. Kızcağız yeni keşfettiği hayatın huzurunu henuz yaşamadan bir başka huzursuzlukla karşılaşmıştı.
Oğrenciyi, kendisi gibi yaşayan arkadaşlarının yanına yerleştirdik. Ama anne baba hasretini sokup atamıyordu. Onlara kavuşmak, ellerini opmek, cevresine ve evine ulaşmak istiyordu. Tabii ki, olması gereken buydu.
Ramazan Bayramından iki gun once, son şansını denemek uzere memleketine gitti. Belki anne babasının şefkatleri galip gelir, kendisini kabul edebilirlerdi. Dua ettik, uğurladık.
Aradan cok gecmeden otobusunun kaza yapıp, kendisinin de rahmetli olduğu haberi ulaştı.
Bu haber bizi Âdeta yaktı, gecti. Sanki Cenab-ı Hak o sevdiği kulunu, daha fazla hırpalatmamak icin, ruhunu kabzetmişti. Cunku o da Rabbini cok seviyordu.
Kendisine, “oku da getir” diye verdiğim “Hanımlar Rehberi”’ne şu notu duşmuştu:
“Ya Rab! Bizi Senden ve bu hakikatlerden ayırma.”
MekÂnı Cennet olsun...
Kaynak
__________________
Bir genc kızın feryadı: “ALLAHIM! BENİ SENDEN AYIRMA”
Dini Bilgiler0 Mesaj
●32 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Bir genc kızın feryadı: “ALLAHIM! BENİ SENDEN AYIRMA”
-
13-09-2019, 13:39:43