"İnsanların en hayırlıları benim asrımda yaşayanlardır. Sonra bunları takip edenlerdir, sonra da bunları takip edenlerdir. İmran radıyallahu anh der ki: "Kendi asrını zikrettikten sonra iki asır mı, uc asır mı zikretti bilemiyorum." bu sonuncuları takiben oyle insanlar gelir ki kendilerinden şahidlik istenmediği halde şahidlikte bulunurlar, onlar ihanet icindedirler, itimad olunmazlar. Nezirlerde (adak) bulunurlar, yerine getirmezler. Aralarında şişmanlık zuhûr eder." Bir rivayette şu ziyade var: "Yemin taleb edilmeden yemin ederler."
Buhari, Şehadat 9, Fezailu'l-Ashab 1, Rikak 7, Eyman 27; Muslim, Fezailu's-Sahabe, 214, (2535); Tirmizi, Fiten 45, (2222), Şehadat 4, (2303); Ebu Davud, Sunnet 10, (4657); Nesai, Eyman 29, (7, 17, 18).
4333 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki:
"Beni goren veya beni goreni goren bir muslumana ateş değmeyecektir."
Tirmizi, Menakıb (3857).
4334 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki:
"Ashabıma sebbetmeyin (dil uzatmayın). Nefsim elinde olan ZÂt-ı ZulcelÂl'e yemin olsun (sizden) biri, Uhud dağı kadar altın infak etse, onlardan birinin infak ettiği bir mudd'e hatta yarım mudd'e bedel olmaz."
Muslim, Fedailu's-Sahabe 221, (2540).
4335 - Hz. Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm ile, beraber akşam namazı kılmıştık. Aramızda: "Burada oturup yatsıyı da onunla birlikte kılsak" dedik ve oturduk. Derken yanımıza geldi ve:
"Hala burada mısınız?" buyurdular.
"Evet!" dedik.
"İyi yapmışsınız!" buyurdu ve başını semaya kaldırdı. Başını sıkca semaya kaldırdı ve şoyle buyurdu:
"Yıldızlar semanın emniyetidir. Yıldızlar gitti mi, vaadedilen şey semaya gelir. Ben de Ashabım icin bir emniyetim. Ben gittim mi, onlara vaadedilen şey gelecektir. Ashabım da ummetim icin bir emniyettir. Ashabım gitti mi ummetime vaadedilen şey gelir."
Muslim, FedÂilu's-SahÂbe 207, (2531).
4336 - Bureyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki:
"Bir yerde olen Ashabımdan hicbirisi yoktur ki, Kıyamet gunu oranın ahalisine bir nur ve onlara (cennete sevkte) bir rehber olmasın."
Tirmizi, Menakıb (3864).
4337 - Said İbnu'l-Museyyeb, Hz. Omer radıyallahu anh'tan naklediyor: Demişti ki: "Ben Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ı dinledim, buyurmuştu ki: "Ben, Rabbimden Ashabımın benden sonra duşeceği ihtilaf hakkında sordum. Bunun uzerine şoyle vahyetti:
"Ey Muhammed! Senin Ashabın benim nezdimde, gokteki yıldızlar gibidir. Bazıları diğerlerinden daha kavidirler. Her biri icin bir nûr vardır. Oyleyse, kim onların ihtilaf ettikleri meselelerden birini alırsa, o kimse benim nazarımda hidayet uzeredir."
Hz. Omer der ki: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm (devamla) ilave etti:
"Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz."
Rezin tahric etmiştir. (Hadisin birinci kısmını CÂmi'u'us-Sağir'de Suyuti kaydeder (Feyzu'l-Kadır 4, 76). İkinci kısmı da İbnu Abdi'l-Berr, CÂmi'u'l-İlm'de kaydetmiştir (2, 91).
ASHABIN FAZİLET VE MENKIBELERİNİN YUCELİĞİ
4338 - Said İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ın şoyle soylediğini işittim:
"Ebu Bekr cennetliktir, Omer cennetliktir, Osman cennetliktir, Ali cennetliktir, Talh cennetliktir, Zubeyr cennetliktir, Sa'd İbnu Malik cennetliktir, Abdurrahman İbnu Avi cennetliktir, Ebu Ubeyde İbnu'l-CerrÂh cennetliktir."
(RÂvi der ki: Zeyd) onuncuda sukut etti. Dinleyenler: "Onuncu kim?" diye sordular. (Bu taleb uzerine):
"Said İbnu zeyd!" dedi. Yani bu, kendisi idi. Zeyd sonra ilave etti:
"Allah'a yemin ederim. Onlardan birinin Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm ile birlikte yuzu tozlanacak kadar bulunuvermesi, sizden birinin omru boyu calışmasından daha hayırlıdır, hatta omru, Hz. Nuh aleyhisselam'ın omru kadar uzun olsa bile"
Ebu Davud, Sunnet 9, (4648, 4649, 4650).
4339 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki:
"Ummetim(in ferdleri arasında) ummetime karşı en cok merhametli olan kimse Ebu Bekr'dir. Onlar icinde Allah'ın emri hususunda en cok titiz olanı Omer'dir. Haya cihetiyle en şiddetli olanı Osman'dır. (Davalarda) en isabetli hukum vereni Ali'dir. Helal ve haramı en iyi bileni Muaz İbnu Cebel'dir. FerÂizi en iyi bilen Zeyd İbnu SÂbit'tir. Kur'Ân okumasını en iyi bileni Ubey İbnu Ka'b'dır. Her ummetin bir emini vardır. Bu ummetin emini Ebu Ubeyde İbnu'l-CerrÂh'dır. Ebu Zerr'den daha doğru sozlu olan birini ne gok golgeledi, ne de yer taşıdı. O, verada Hz. İsa aleyhisselam gibiydi."
Hz. Omer radıyallahu anh (hased etmişcesine): "Yani biz bu hasletin onda olduğunu kabul edecek miyiz?" dedi. Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm:
"Evet. Bu hasletleri onda var bilin!" buyurdular."
Tirmizi, Menakıb (3793, 3794).
4340 - Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki:
"Ben aranızda ne kadar kalacağımı bilemiyorum. Benden sonra "iki'ye uyun" dedi ve Ebu Bekr ile Omer'e işaret etti. (Sozlerine devam ederek): "Ammar'ın davranışlarını ornek alın. İbnu Mes'ud ne soylemişse tasdik edin" buyurdu.
Tirmizi, Menakıb (3804).
4341 - Hz. CÂbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki:
"Geceleyin (ruyamda) bana salih bir adam gonderildi. Sanki Ebu Bekr, Resulullah'a yamanmış gibiydi, Omer de Ebu Bekr'e yamanmış gibiydi. Osman da Omer'e yamanmış gibiydi."
Cabir der ki: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ın yanından kalktığımız zaman dedik ki: "(Ruyanın yorumu şoyle olmalıdır

Ebu Davud, Sunnet 9, (4639).
4342 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki:
"Ben kendimi cennete girmiş gordum. Derken Ebu Talha'nın hanımı Rumeysa ile karşılaştım (radıyallahu anhuma). Bir de hışırtı kulağıma geldi.
"Bu kim(in hışırtısı)?" dedim.
"Bilal(in)!" dediler. Avlusunda bir cariye bulunan bir koşk gordum.
"Bu kime ait?" dedim.
"Omer İbnu'l-Hattab'ındır!" dediler. İcine girip bakmayı arzu ettim. Ancak senin kıskanc olduğunu hatırladım ve geri dondum!"
Omer, bu soz uzerine ağladı ve:
"Sana karşı da mı kıskanc olacağım ey Allah'ın Resûlu!" dedi."
Buhari, Ta'bir 31, 32, Bed'u'l-Halk 9, Fezailu'l-Ashab 19, Nikah 107; Muslim, Fezailu's-Sahabe 21, (2395).
4343 - Hz. Bureyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki:
"Ey Bilal! Ne ile benden once cennete girdin? Her ne zaman cennete girdiysem, her seferinde onumde senin hışırtını işittim. Dun gece de cennete girmiştim, onumde (yine) senin hışırtını duydum. Sonra altından şerefeleri olan murabba bir koşke geldim.
"Bu koşk kimin?" diye sordum.
"Araplardan birinin!" dediler. Ben cevaben:
"Ama ben de bir Arabım, (benim olmadığına gore) bu koşk kimin?" dedim. Bunun uzerine:
"Kureyş'ten birinin!" dediler. Ben tekrar:
"Ben de bir Kureyşliyim, bu koşk kimin?" dedim. Bu sefer:
"Muhammed ummetinden birinin!" dediler. Ben de:
"Muhammed benim, bu koşk kimin?" dedim. Bunun uzerine:
"Omer İbnu'l-Hattab'ın!" dediler, radıyallahu anh. Bunun uzerine bilal:
"Ya Resûlullah! Her ezan okuyuşumda iki rek'at namaz kıldım. Her ne zaman hades vaki oldu ise derhal abdest tazeledim ve Allah'a iki rek'at namaz kılmayı uzerimde borc gordum" dedi. Bilal'in bu acıklaması uzerine Aleyhissalatu vesselam:
"İşte bu iki şey sebebiyle (cennete girmede benden evvel davranmış olmalısın)" buyurdular."
Tirmizi, MenÂkıb, (3690).
4344 - Amr İbnu'l-As radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'a sordum:
"(Ey Allah'ın Resulu!) İnsanların hangisi size daha sevgilidir?"
"Aişe!" buyurdular.
"Ya erkeklerden?" dedim.
"Babası!" buyurdular.
"Sonra kim?" dedim.
"Omer!" buyurdular ve başka bazı erkekler saydılar."
Buhari, Meğazi 63; Muslim, Fezailu's-Sahabe 8, (2384); Tirmizi, Menakıb, (3879). 4345 - Usame İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: "Ben Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ın yanında oturuyordum. Ali ve Abbas radıyallahu anhum gelip (huzuruna girmek icin) izin istediler. Aleyhissalatu vesselÂm:
"Ne getirdiler biliyor musun?" buyurdular.
"Hayır, bilmiyorum!" dedim.
"Ama ben biliyorum, onlara izin ver!" buyurdular. (İceri aldım), onlar da girdiler.
"Ey Allah'ın Resûlu! Ehlinden hangisi sana daha sevgili? Sormaya geldik!" dediler. Aleyhissalatu vesselam:
"Fatıma Bintu Muhammed" buyurdular.
"(Kan bağı) olan ailenden kimi sevdiğinizi sormuyoruz. (Yakınlarından kimi sevdiğini) soruyoruz" dediler.
"Ehlimin bana en sevgili olanı, kendisine (hidayet ederek) Allah'ın nimetlendirdiği, (azad edip evlat edinmemle de) kendimin ikram etmiş olduğu kimsedir!" buyurdu ve UsÂme İbnu Zeyd radıyallahu anhumÂ'yı zikretti.
"Pekal sonra kim?" dediler.
"Sonra Ali İbnu Ebi Talib!" buyurdular. Bunun uzerine amcası Abbas radıyallahu anh:
"Ey Allah'ın Resûlu! Amcanı en sona bıraktın!" dedi.
"Ali hicrette senden once davrandı!" cevabını verdiler."
Tirmizi, Menakıb, (3821).
4346 - İbnu Omer radıyallahu anhuma anlatıyor: "Biz Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm zamanında insanları derecelendirir ve şoyle sıralardık: (Ummet-i Muhammed'in, Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'dan sonra en efdali) Ebu Bekr, sonra Omer, sonra Osman, (Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm bu sıralamayı işitir) bize itiraz etmezdi (Radıyallahu anhum ecmain)."
Buhari, Fezailu'l-Ashab 4, 7; Ebu Davud, Sunnet 8, (4627, 4628); Tirmizi, Menakıb, (3707).
4347 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Useyd İbnu Hudayr ve AbbÂd İbnu Bişr radıyallahu anhuma karanlık bir gecede Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ın yanında idiler. (Sohbet bitince) yanından ayrıldılar. Derken onlerinde iki nur peydah oldu. Yolları ayrıldığı zaman her birinin bir nûru vardı."
Buhari, MesÂ'ıd 78, Menakıb 28, Menakıbu'l-Ensar 13.
EBU BEKR SIDDİK Radıyallahu Anh
4348 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Ebu Bekr Radıyallahu anh, Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ın yanına girmişti. Aleyhissalatu vesselam:
"Mujde. (Ey Ebu Bekr!) Sen Allah'ın ateşten azad ettiği kimsesin!"
buyurdular. İşte o gunden itibaren Hz. Ebu Bekr, Atik (azadlı) diye isimlendirildi."
Tirmizi, Menakıb, (3679).
4349 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki:
"Cebrail aleyhisselÂm yanıma gelerek elimden tuttu ve bana ummetimin gireceği cennet kapısını gosterdi."
Hz. Ebu Bekr atılıp:
"Ey Allah'ın Resulu! Ben o sırada seninle olmayı ne kadar isterdim, ta ki ona ben de bakayım!" dedi.
Aleyhissalatu vesselam:
"Ey Ebu Bekr, ummetimden cennete ilk girecek kimse olman sana yetmez mi!" karşılığında bulundular."
Ebu Davud, Sunnet 9, (4652).
4350 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki:
"Nezdimizde bir eli(ihsanı) bulunan hic kimse yoktur ki, o ihsan sebebiyle biz ona (misliyle veya daha fazlasıyla) karşılıkta bulunmayalım. Ancak Ebu Bekr bundan haric. Cunku, onun nezdimizde yardım varsa da, onun karşılığını Kıyamet gunu ona Allah verecektir. Bana Ebu Bekr'in malı kadar kimsenin malı faydalı olmadı. Benim musluman olmasını teklif ettiğim herkesten bir zorluk gordum, Ebu Bekr haric. Zira o teklifim karşısında hic tereddud etmeden kabul etti. Eğer kendime bir dost (halil) ittihaz etseydim, mutlaka Ebu Bekr'i dost edinirdim. Haberiniz olsun, arkadaşınız Allah TeÂla'nın dostu (halilullah'tır)."
Tirmizi, Menakıb, (3662). 4351 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm (bir gun) halka hitap ederek buyurdular ki:
"Allah TeÂla Hazretleri bir kulunu, dunya ile nezdindekini tercihte muhayyer bıraktı. O kul, Allah'ın nezdindekini tercih etti."
Bu soz uzerine Hz. Ebu Bekr ağlamaya başladı. Biz, Aleyhissalatu vesselam'ın, Allah tarafından muhayyer bırakılan bir kul hakkında verdiği haber sebebiyle onun ağlamasına hayret ettik. Meğer, muhayyer bırakılan o kul Aleyhissalatu vesselam'ın kendisi imiş. Meğer bunu en iyi anlayan da aramızda Ebu Bekr imiş.
Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki: "Sohbetiyle olsun malıyla olsun bana en ziyade ikramda bulunan Ebu Bekr'dir. Eğer, ben Rabbimden başkasını halil (dost) tutacak olsaydım, mutlaka Ebu Bekr'i halil edinirdim. (Allah arkadaşınızı kendine halil kıldı). Ancak (aramızda) İslam kardeşliği ve İslam muhabbeti var ((bu) efdaldir).
Mescide acılan (hususi) hicbir kapı bbırakılmayıp, hepsi kapatılacak, sadece Ebu Bekr'in kapısı acık bırakılacak."
Buhari, Fezailu'l-Ashab 3, Menakıbu'l-Ensar 45, Mesacid 80; Muslim, Fezailu's-Sahabe 2, (2382); Tirmizi, Menakıb, (3661).
4352 - Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor: "Ben Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ın yanında oturuyordum. Derken, Ebu Bekr radıyallahu anh elbisesinin eteğini tutarak cıkageldi. Oyle ki, dizleri acılmış durumdaydı. Aleyhissalatu vesselam (onu bu halde gorur gormez):
"Arkadaşınız biriyle cekişmiş olmalı!" buyurdular. Ebu Bekr selam verdi ve:
"(Ey Allah'ın Rasûlu!) Benimle İbnu'l-Hattab arasında bir şey (tatsızlık) oldu. Uzerine yurudum, sonra da pişman oldum. Beni affetmesini taleb ettim, kabul etmedi. Bunun uzerine sana geldim!" dedi. Aleyhissalatu vesselam da:
"Ey Ebu Bekr! Allah sana mağfiret etsin!" buyurdu ve bunu uc kere tekrar etti. Sonra da Omer radıyallahu anh, davranışından pişman oldu. Ebu bekr radıyallahu anh'ın evine gitti ve:
"Ebu Bekr evde mi?" diye sordu. "Hayır!" cevabını alınca, o da doğru Aleyhissalatu vesselÂm'ın yanına geldi ve selam verdi: Aleyhissalatu vesselam'ın yuzu (ofkeden) renk renk olmaya başladı. Bu hal, Hz. Ebu Bekr radıyallah'ı korkuttu. derhal diz cokerek:
"Ey Allah'ın Resûlu! Bu meselede (hata benim), ben zulmettim!" dedi. Aleyhissalatu vesselam (hepimize):
"Allah beni size (peygamber olarak) gonderdi. Size tebliğ ettiğim zaman hepiniz bana: "Sen yalancısın" dediniz. Ebu Bekr ise: "Doğru soyledin" dedi ve bana canıyla, malıyla yardımcı oldu. Siz arkadaşımı bana bırakırsınız değil mi?" buyurdular ve iki veya uc kere, bu sozu tekrar ettiler."
Ebu'd-Derda der ki: "Bundan sonra, (Resûlullah'ın hatırı icin) Ebu Bekr'e hic eziyet edilmedi."
Buhari, Fezailu'l-Ashab 5, Tefsir, A'raf 3.
4353 - İbnu Omer radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ın hastalığı şiddetlenince, kendisine cemaate namazı kimin kıldıracağı soruldu:
"Ebu Bekr'e soyleyin, halka namazı o kıldırsın!" buyurdular. Hz. Aişe radıyallahu anha:
"Ebu bekr yufka yurekli bir kimsedir, senin yerinde namaza duracak olsa (dayanamayıp ağlar ve ağlamaktan halka kıraati duyuramaz, (namaz kıldırma işini) Omer'e emretseniz!" dedi. Aleyhissalatu vesselam yine: "Ebu Bekr'e soyleyin, namazı kıldırsın!" buyurdular. Hz. Aişe onceki sozunu tekrar etti. Aleyhissalatu vesselam: "Ona (Ebu Bekr'e) emredin, namazı kıldırsın!" dedi ve:
"Siz (kadınlar) kendi kafanıza gore duzende Hz. Yusuf'un kadın arkadaşları gibisiniz!" diye soylendi."
Buhari, Ezan 46.
4354 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ı vefata goturen hastalığı şiddetlendiği zaman, halka namazı Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh kıldırıyordu. Pazartesi gunu, cemaat saf olmuş halde namaza durduğu sırada Aleyhissalatu vesselam hucresinin perdesini actı, ayakta olduğu halde bize bakıyordu. Yuzu sanki bir mushaf yaprağı gibi (ucuk) idi. Sonra tebessum ederek guldu. Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ı (boyle) gormenin sevinciyle namazı bozayazdık. Hz. Ebu Bekr derhal safta namaz kılmak uzere geri cekildi. Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm7ın namaza geldiğini zannetmişti. Ancak Aleyhissalatu vesselam, bize işaret ederek namazı tamamlamamızı soyledi ve perdeyi indirdi. O gun vefat etti."
Buhari, Ezan 46, 94, Amel fi's-Salat 6, Meğazi 83; Muslim, Salat 98; Nesai, Cenaiz 7, (7, 4).
4355 - Urve rahimehullah anlatıyor: "Abdullah İbnu Omer'e muşriklerin Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'a yaptıkları kotuluklerin en fenası hangisi idi?" diye sordum. Şunu anlattı:
"Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm namaz kılarken Ukbe İbnu Ebi Mu'ayt'ın kendisine gelerek ridasını boynuna gecirip şiddetli şekilde boğduğunu gordum. O sırada Ebu Bekr radıyallahu anh gelerek onu itti ve:
"Sen, Rabbim Allah'dır dediği icin mi bir adamı oldurmek istiyorsun? O size Rabbinizden acık hukumler getirdi!" dedi."
Buhari, Fezailu'l-Ashab 5, Menakibu'l-ensar 29, Tefsir, Mu'min 1.
4356 - Sufyan rahimehullah dedi ki: "Kim, Hz. Ali'nin imamete, Hz. Ebu Bekr ve Hz. Omer'den daha cok hak sahibi olduğu kuruntusuna duşerse, Hz. Ebu Bekr'i, Hz. Omer'i, Muhacirleri ve Ensarları toptan hatakÂrlıkla itham etmiş olur. Bu bozuk akidesiyle onun amelinin semaya yukseleceğini zannetmiyorum."
Ebu Davud, Sunnet 8, (4630).
HZ. OMER'İN FAZİLETİ
4357 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Omer radıyallahu anh, Hz. Ebu Bekr'e:
"(Ey Ebu Bekr!) Allah'ın Rasulu Muhammed aleyhissalatu vesselam'dan sonra insanların en hayırlısı" diye hitab etmişti. Hz. Ebu Bekr:
"Sen boyle soylersen ben (de sana) Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'dan işittiğimi soyleyeceğim. Demişti ki: "Guneş, Omer'den daha hayırlı bir kimse uzerine doğup batmadı."
Tirmizi, Menakıb, (3685).
4358 - İbnu Omer radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm şoyle dua etmişti: "Allahım, İslÂm'ı şu iki şahıstan sana en sevgili olanla aziz kıl: Ebu Cehil ile veya Omer İbnu'l-Hattab ile. Bunlardan Allah'a daha sevgili olanı Omer'di."
Tirmizi, Menakıb, (3682).
4359 - Yine İbnu Omer radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki:
"Allah TeÂla Hazretleri, hakkı, Hz. Omer'in diline ve kalbine koydu." İbnu Omer der ki: "Halkın başına ne zaman bir iş gelmiş, (o hususta) Omer bir şey demiş, halk da başka bir şey demiş ise mutlaka Omer radıyallahu anh'ın dediği uzere Kur'Ân'dan bir vahiy gelmiştir."
Tirmizi, Menakıb, (3683); Ebu Davud, Harac 18, (2962).
4360 - Salim, babası radıyallahu anh'tan naklediyor: "Dedi ki: "Ben Omer radıyallahu anh'ın bir şey icin: "Zannederim ki bu şoyledir" deyip de dediği gibi olmadığını hic gormedim. (Nitekim bir gun), Omer otururken guzel bir adam yanından gecti. Omer: "Zannımda yanıldım." Veya:
"Bu adam cahiliye devrindeki dini uzere devam etmektedir." Veya:
"Bu, cahiliyede kavminin kÂhiniydi!" dedi ve: "Şu adamı bana cağırın!" buyurdu. Adam cağrıldı. Omer:
"Zannımda yanıldım veya sen cahiliye devrindeki dinin uzeresin! veya cahiliyede sen onların kÂhini idin!" diyerek hakkındaki tereddutlerini dile getirdi. Adam:
"Bugunku gibi bir gun gormedim (yani bugun gorduğum şeyi hic gormedim). Bugun musluman bir kimse (olmayacak şekilde) karşılandı" dedi. Hz. Omer: "Sana yemin veriyorum, benim istediklerimi doğru olarak soyleyeceksin!" buyurdu. Adam:
"Cahiliye devrinde ben onların kÂhinleri idim!" dedi. Omer ona:
"Dişi cinninin sana getirdiği haberlerin en acayibi hangisi idi?" dedi. Adam: "Bir gun ben carşıda iken, bana dişi cin geldi. Ondaki korkuyu biliyorum. Dedi ki: "Sen cinni ve onun ye'sini ve başı uzerine devrilmesinden (yani kulak hırsızlığından men olarak haber alamayışından) sonraki umidsizliğini ve sırtlarına ince cullar konulmuş genc develerle yetişilip yakalamasını gormedin mi?"
Omer şoyle dedi: "Doğru soyledi. Ben onların putlarının dibinde uyurken, bir adam bir buzağı ile geldi ve kesti. O zaman ona birisi oyle bir bağırdı ki, bu kadar yuksek sesle bağıran birisini hic işitmemiştim. Şoyle diyordu:
"Ey celih (ey duşmanlığını acığa vuran kimse)! Emrun necih (zafer bulmuş bir iş), reculun fasih (fasih konuşan bir adam) var. Senden başka ilah yoktur diyor!"
Oradaki cemaat o adama doğru sıcradılar.
(Hz. Omer devamla dedi ki): "Ben bunu gorunce kendi kendime: "Ben bu işin arkasında ne olduğunu anlayıncaya kadar buradan ayrılmayacağım!" dedim. Sonra o zat yine bağırdı:
"Ey celih, emrun necih, reculun fasih (Ey duşmanlığnı acığa vuran kimse! Muvaffak olacak bir iş, fasih konuşan bir adam (var)! LÂilahe illallah! diyor!" Ben kalktım. Aradan cok gecmeden "Bir peygamber (cıktı)" dendi."
Buhari, Menakıbu'l-Ensar 35.
4361 - Hz. Omer radıyallahu anh demiştir ki: "Uc şeyde Rabbime muvafakat ettim:
- (Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'a: ) "Ey Allah'ın Resulu! MakÂm-ı İbrahim'de bir namaz yeri edinsen!" dedim, arkadan "İbrahim'in makamını namazgÂh edinin" (Bakara 125) ayeti nazil oldu."
- "(Bir gun) "Ey Allah'ın Rasûlu! Huzurunuza iyiler de facirler de giriyor. Emretseniz de ummuhÂtu'l-mu'minin ortunseler!" dedim. Bunun uzerine hicab (ortunme) ayeti nazil oldu."
- "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ın hanımları kıskanclıkta birleştiler. Ben de: "O sizi boşarsa Allah O'na sizden hayırlısını verir" demiştim, bunun uzerine şu ayet indi. (Mealen): "Rabbi O'na sizden daha hayırlı olan, Allah'a teslim olmuş, iman etmiş, ibadet ve itaatte sebat eden, gunahlarından tevbe eden, allah'a kullukta bulunan, orucunu tutan hanımlar nasib eder ki, onlardan dul olanı da bÂkire olanı da bulunur" (Tahrim 5).
Buhari, Talak 32, Tefsir, Bakara 9, Ahzab 8, Tahrim 1; Muslim, Fezailu's-sahabe 24, (2339).