Evlenmek insanlık icin fıtri ve umumi bir yoldur. Bunun aksini savunup butun insanları bekar kalmaya davet etmek hem fıtrata hem de İslam’a zıt bir yaklaşım olur. Onun icin bu hususta asıl ve doğru olan ve herkesin gidebileceği yol, evlenip aile kurmaktır. Ama bu genel kural bazı hususi durumlarda ve bazı hususi şahıslarda gecerli olmayabilir. Bu yuzden evlenmeye teşvik eden hadisler genel durum icin, evlenmemeyi teşvik eden hadisler ise ozel şahıs ve durumlar icindir.

Mesela, bu hadis hususi bir şekilde evlenmeyip iman hizmetinde bulunmaya teşvik ve işaret eder:

Deylemi’den (ra) mervi bir hadis şoyledir:

.... Yani: “Allah bir kulunu severse o kulu, Zat-ı Uluhiyetine (dinine) hizmet icin secer, (dunyevi iştihalardan) imsak ettirir. O kulu, kadın ve evlad ile meşgul ettirmez.

Bu durum, bilhassa hicretin 200. senesinden sonra icindir. Cunku, “200 senesinden sonra en hayırlınız, zevce ve veledi olmamakla yuku hafif olanınızdır.

Bu hadis genel olan evlenme kaidesini bazı şahıslarda takyit ve tahsis etmiş oluyor, ama bazı ozel şahıslar ve ozel durumlar icindir, genelleme yoktur.

HATALI YAKLAŞIM

Bediuzzaman Said Nursi Hazretlerinin cileli ve surgunde gecen hayatı duşunulduğunde, neden evlenmeyi terk ettiğini anlamak mumkundur. Lakin bu Ustad Hazretlerinin hayatına mahsus bir durum olduğu icin, şartlar ortuşmediği halde, "ben de Ustad Hazretleri gibi evlenmeyeceğim" demek, hatalı ve yanlış bir tutum olur. Asıl ve sunnet olan evlenmektir. Bu sunnete bazı şartlardan dolayı riayet edemeyenlerin durumu ozel bir durumdur, genele teşmil edilemez.

Ustad Hazretleri bu konu hakkında en geniş cevabı şu şekilde vermiştir:

"Başka haric memlekette muhim yerlerde ceridelerle sorulan 'Neden sunnet-i seniyyeye muhalif olarak mucerret kaldın?' sualine bir cevaptır."

"Evvela: Mektubunuzu gayet hasta olan Ustadımıza okuduk. Ustadımız ise; 'Ben şiddetli hasta olmasa idim, bu cok kıymettar ve mudakkik ve mubarek kardeşlerime tafsilatlı bir cevap yazacaktım. Fakat bu şiddetli vaziyetim musaade etmediğinden gayet kısa, birkac noktayı o mubarek ve samimi kardeşlerime ve hizmet-i Kur'aniyede arkadaşlarıma yazarsınız.' dedi."

AZAMİ FEDAKARLIK

"Birincisi: Kırk seneden beri gayet dehşetli bir zındıka hucumu karşısında, herşeyini feda edecek hakiki fedakarlar lazım geldiği bir zamanda, Kur'an-ı Hakimin hakikatına, değil dunya saadetimi belki luzum olsa ahiret saadetimi dahi feda etmeye karar verdim.

Değil bir sunnet olan muvakkat dunya zevcelerini almak, belki bu dunyada on huri de bana verilse idi, bırakmaya mecburdum ki; ihlas-ı hakiki ile hakikat-ı Kur'aniyeye hizmet edebileyim.

Cunku, bu dehşetli dinsizlik komiteleri, oyle dehşetli hucumları ve desiseleri yapıyorlardı ki, bunlara karşı gelmek icin azami fedakarlık yapmak ve harekat-ı diniyesini rıza-i İlahiden başka hic bir şeye alet yapmamak lazım geliyordu."

BİR SUNNET YUZUNDEN YUZ GUNAHA GİRİLMEZ

"Bicare bir kısım alimler ve ehl-i takva insanlar, coluk-cocuğunun maişet derdi icin bid'alara fetva verdiler veya taraftar gorunduler. Hususan din derslerini kaldırıp Ezan-ı Muhammediyi kaldırmak gibi dehşetli hucumlara karşı, azami fedakarlık ve azami sebat ve metanet ve herşeyden istiğna etmek luzumu karşısında ben bir sunnet-i seniyye olan evlenmek adetini terk ettim ki, ta cok haramlara girmeyeyim.

Ve cok vacipleri ve farzları yapabileyim. Bir sunnet yuzunden yuz gunaha girilmez. Cunku o kırk sene zarfında birtek sunneti yerine getiren bazı hocalar on kebaire ve haramlara girmeye, bir kısım sunnet ve farzları bırakmaya kendilerini mecbur bildiler."

"Saniyen: Ayet-i kerimede (...) ve hadis-i şerifteki (...) gibi emirler emr-i daimi ve vucubi değildirler. Belki istihbabi ve sunnet emirleridir. Hem şartlara bağlıdır. Hem de herkes icin her vakit değildir."

"Hem de, (...) 'Ruhbaniyet İslamiyette yoktur.' manası, ruhbaniler gibi tecerrut merduttur, hakikatsızdır, haramdır demek değildir. Belki, (...) hadisinin sırrı ile hayat-ı ictimaiyeye hizmet etmek icin, ictimai bir adet-i İslamiyeye tervictir. Yoksa selef-i salihinden binlerle ehl-i hakikat inzivaya, mağaralara muvakkaten girmişler. Dunyanın fani muzeyyenatından istiğna ve tecerrut etmişler, ta ki, hayat-ı ebediyelerine tam hizmet etsinler."

"Madem şahsi ve hususi kemalat-ı bakıyesi icin dunyayı terk edenler, selef-i salihinden cok var. Elbette hususi değil, kulli ve umumi olarak cok bicarelerin saadet-i bakıyeleri icin ve dalalete duşmemeleri ve imanlarını takviye edip kurtarmaları icin ve hakikat-ı Kur'aniye ve imaniyeye tam hizmet etmek ve haricten gelen, dahilde cıkan dinsizlere karşı dayanmak icin, zail ve fani dunyasını terk etmek, elbette sunnet-i seniyeye muhalefet değil; belki hakikat-ı sunnete mutabakattır.

Ve Sıddik-ı Ekber'in: 'Cehennemde vucudum buyusun, ta ehl-i imana yer bulunmasın.' diye fedakarlıkta azami sadakatın bir zerresini kazanmak fikriyle, bicare Said butun omrunde tecerrudu, istiğnayı ihtiyar etmiş."

"Salisen: Risale-i Nur'un Talebelerine: 'Başkaları evleniyorlar, siz tezevvucten vaz geciniz.' denilmemiş, denilmez. Fakat talebeler birkac tabakadır. Bir tabakanın hakiki ihlası kaybetmemek ve hakiki fedakarlık ve azami bir sadakat taşımak icin, dunya ihtiyaclarına mumkun olduğu kadar, omrunun muvakkat bir kısmında bağlanmaması bu zamanda lazım geliyor."

"Eğer hizmet-i Kur'aniye ve imaniyede yardımcı bir hanım bulsa alır. Hizmetine zarar vermez. Lillahilhamd bu neviden cok Nur Talebeleri var, zevceleri onlardan geri kalmıyorlar. Belki, kadınlardaki şefkatten gelen ucretsiz fıtri kahramanlık ve hakiki ihlas cihetiyle zevcinden daha ileri gidebilir. Nur Talebelerinin yetişmiş kısımlarından ekserisi evlenmişler, bu sunneti yerine getirmişlerdir.

Risale-i Nur onlara der ki: Haneniz bir kucuk Medrese-i Nuriye, bir mekteb-i irfan olsun ki, bu sunnet tam yerine gelsin. Sunnet-i seniyenin meyvesi olan cocuklar ahirete size şefaatcı olsunlar. Dunyada da iman dersini alıp size hakiki evlat olsunlar. Yoksa bu otuz senede kısmen olduğu gibi o cocuklara yalnız terbiye-i medeniye verilse, bir cihette o cocuklar dunyada faydasız ve ahirette davacı olarak 'Ne icin imanımı kurtarmadınız?' diyeceklerinden peder ve validelerini mahzun etmek, sunnet-i seniyenin hikmetine munafi olur."(1)

(1) bk. Hanımlar Rehberi: Başka haric memlekette muhim yerlerde ceridelerle sorulan "Neden sunnet-i seniyyeye muhalif olarak mucerret kaldın?" sualine bir cevaptır.

KAYNAK

__________________