2149 - Hz. Ebu Hureyre (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) buyurdular ki: "SehĂ‚vet sahibi Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise AIlahtan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. CĂ‚hil sehĂ‚vet sahibini AIIah, cimri ibadet duşkununden daha cok sever."

Tirmizî, Birr 40, (1962).

2150 - Yine Ebu Hureyre hazretleri (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) bir hadis-i kudsîde, Allah Teala hazretlerinin şoyle soylediğini haber verdi: "Sen infak et, ben de sana infak edeyim." Efendimiz devamla dedi ki: "Allah'ın eli (yedullah) doludur. Gece ve gunduz (boyu yapılan) arkası kesilmez infaklar onu azaltmaz. Arz ve semĂ‚vĂ‚tın yaratılaşından beri Allah'ın infak ettiklerini duşunun! Bunlar, O'nun elindekinden hicbir şey eksiltmemiştir. O'nun Arş'ı suyun uzerindeydi. Elinde mîzan da var, alcaltır, yukseltir."

BuhĂ‚rî, Tevhîd 22, 35, Tefsir, Hud 2, NafakĂ‚t 1; Muslim, ZekĂ‚t 37, (993); Tirmizî, Tefsîr, (3048).

2151 - Hz. Enes (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) yarın icin hicbir şey biriktirmezdi."

Tirmizî, Zuhd 38, (2363).

2152 - Cubeyr İbnu Mut'im (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) Huneyn donuşu yol alırken bedevîler ısrarla (ganimetin taksimini) taleb ediyorlardı. Oyle ki bir ara, Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'ı bir semure ağacına doğru sıkıştırdılar ve ridasını kaptılar. Bunun uzerine durup şunu soyledi: "RidĂ‚mı verin, şu taşlar sayısınca koyun olsa, ben yine de onu aranızda taksim ederdim. Ve sonra gorurdunuz ki, ben ne cimriyim, ne yalancıyım, ne de korkağım."

BuhĂ‚rî, CihĂ‚d 24, Humus 19.

2153 - Ukbe İbnu'l-Haris (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) bize ikindi namazı kıldırmış idi. (Selam verince) acele ile cemaati yarıp evine girdi. Halk onun bu telaşesinde hayrete duşmuştu. Ancak geri donmesi gecikmedi. Gelince, (halkın merakını yuzlerinden anlayan Hz. Peygamber şu acıklamayı yaptı): "Yanımda kalan birkısım altın vardı (namazda) onu hatırladım. Beni alıkoyacağından korktum ve hemen gidip dağıttım."

BuhĂ‚rî, EzĂ‚n 155, Amel fi's-SalĂ‚t 18, ZekĂ‚t 20, İsti'zĂ‚n 36; NesĂ‚î, 104 (3, 84).

2154 - Hz. Enes (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "MuhĂ‚cirler Medîne'ye geldikleri vakit ellerinde hicbir şey yoktu. Ensar ise arazi ve akar sahibi kimselerdi. Her yıl mallarını, urunlerinin yarısını onlara vermek, bunlar da calışma ve bakım işlerini uzerlerine almak şartıyla anlaştılar. Enes'in annesi kendine ait olan bir hurmalığı Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a verdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselĂ‚m) Hayberlilerle savaşıp orayı fethettikten sonra muhĂ‚cirler, bağlarını ensar'a iade ettiler. Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) da zikri gecen hurmalığı Enes'in annesine iade etti."

BuhĂ‚rî, Hibe 35; Muslim, CihĂ‚d 70, (1771).

YOLA (SEFERE) CIKIŞ GUNU

2155 - KĂ‚b İbnu MĂ‚lik (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) hep perşembe gunleri yola cıkardı. Perşembe dışında yola cıktığı nadirdi."

Ebu DĂ‚vud, CihĂ‚d 84, (2605); BuhĂ‚rî, CihĂ‚d 103.

2156 - Sahr İbnu VedĂ‚a el-GĂ‚midî (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) şoyle dua ederdi: "Allah'ım, ummetime erkenciliği mubarek kıl." Nitekim, AleyhissalĂ‚tu VesselĂ‚m Efendimiz bir seriyye veya bir ordu gondereceği zaman, onu gunun erken saatinde yola cıkarırdı. Sahr tuccardı, o da ticarete gunun ilk saatinde cıkardı. Boylece zengin oldu ve malı arttı."

Ebu DĂ‚vud, CihĂ‚d 85 (2606); Tirmizî, Buyu 6, (1212). YOLCUNUN YANINDA BULUNMASI MEKRUH OLAN ŞEYLER

2171 - Hz. Ebu Hureyre (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) buyurdular ki: "MeIekIer, icinde kopek ve can bulunan kafileye arkadaşlık etmezler."

Muslim, LibĂ‚s 103, (2113, 2114); Ebu DĂ‚vud, CihĂ‚d (2555, 2556); Tirmizî, CihĂ‚d 25, (1703).



Bir diğer rivayette şoyle denmiştir: "Can şeytanın mizmarları (calgıları)dır."

Ebu DĂ‚vud'un bir diğer rivayetinde: "MeIekIer, icerisinde kaplan derisi bulunan kafileye refakat etmez" buyurmuştur.

SEFERDEN DONUŞ

2172 - Ebu Hureyre (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselam) buyurdular ki: "Yolculuk azabtan bir parcadır, herbirinizin yiyeceğine, iceceğine, uykusuna mani olur. Oyleyse işini bitiren Ă‚ilesirıe donmede acele etsin.

BuhĂ‚rî, Umre 19, CihĂ‚d 136, Etime 30; Muslim, İmĂ‚ret 179, (1927); Muvatta, İsti'zĂ‚n 39, (2, 980).

2173 - Hz. CĂ‚bir (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) buyurdular ki: "Seferden donunce ailene gece vakti gelme, ta ki kocasını bekleyen kadıncağız usturasını kullansın, dağınık saclarını tarasın. Sana keys gerekir."

BuhĂ‚rî, Nikah 120, Umre 16; Muslim, İmĂ‚ret 183-184, (715); Ebu DĂ‚vud, CihĂ‚d 175, (2776, 2777, 2778); Tirmizî, RadĂ‚ 17, (1172) İsti'zĂ‚n 19, (2713).

2174 - Bir diğer rivayette şoyle gelmiştir: "Resulullah onları (yolculuktan donenleri), kadınları ihanet zannı altında tutmuş ve acıklarını aramış olmaları icin, evlerinin kapılarını geceleyin calmaktan nehyetti."

2175 - Bir diğer rivayette şoyle gelmiştir: "(Resulullah: ) "Kocası gurbette olan (yabancı) kadınların yanına girmeyin. Zîra şeytan, herbirinizin icinde, vucudunuzda kanın dolaştığı gibi, (kendisini hissettirmeden) dolaşır" buyurdu. Biz atılıp sorduk: "Sende de dolaşır mı?" "Bende de (dolaşır), ancak Allah bana yardım etti de (şeytanım) musluman oldu."

Tirmizî, RadĂ‚ 17, (1172).

2176 - Bir diğer rivayette şoyle gelmiştir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselĂ‚m), bir gazveden -veya bir seferden- donduğu vakit Medîne'ye gece ulaşacak olsa girmez, sabahı beklerdi. Sabahtan once ulaşacak olsa yine girmez, sabah vaktini beklerdi. Derdi ki: "Biraz muhlet tanıyın da kokusunu surunmemiş olan taransın, kocası gurbette olan usturasını kullansın."

BuhĂ‚rî, Nikah 120, Umre 16; Muslim, İmĂ‚ret 183-184, (715); Ebu DĂ‚vud, CihĂ‚d 175, (2776, 2777, 2778); Tirmizî, RadĂ‚ 17, (1172) İsti'zĂ‚n 19, (2713).

2177 - Hz. İbnu AbbĂ‚s (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) onları kadınların yanına geceleyin gelmeyi yasakladığı zaman, iki kişi (bu yasağı dinlemeyip), geceleyin evlerine geldi. Her ikisi de evinde hanımının yanında bir yabancı erkek buldu."

Tirmizî, İsti'zĂ‚n 19, (2713).

DENİZ YOLCULUĞU

2178 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyĂ‚llahu anhumĂ‚) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) buyurdular ki: "Hacc veya umre veya Allah yolunda cihad maksadları dışında gemiye binme. Zîra denizin altında ateş, ateşin altında da deniz vardır."

Ebu DÂvud, CihÂd 9, (2489).

2179 - Mutarrıf der ki: "Denizde ticaret yapmada bir beis yok. Kur'Ă‚n-ı Kerîm'de CenĂ‚b-ı Hak ancak hakkı zikreder" sonra da şu ayeti okudu; "Allah'ın lutfuyla rızık aramanız icin gemilerin onu yararak gittiğini gorursun..." (FĂ‚tır 12).

Rezîn ilavesidir. BuhĂ‚rî, bunu bĂ‚b başlığında kaydetmiştir (Buyu, 8).

YOLCUYU KARŞILAMA

2180 - SĂ‚ib İbnu Yezîd (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) anlatıyor: "Tebuk Gazvesi donuşunde, biz cocuklarla birlikte, Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselam)'ı karşılamak uzere Seniyyetu'l VedĂ‚'ya gittik."

BuhĂ‚rî, CihĂ‚d 196, MegĂ‚zî 82; Tirmizî, 38, (1718); Ebu DĂ‚vud, Cihad 176, (2779).

2181 - Hz. Aişe (radıyallĂ‚hu anhĂ‚) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) odamda iken Zeyd İbnu HĂ‚rise geldi ve kapıyı vurdu. Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) uryan vaziyette uzerindeki ortusunu suruyerek kalktı. Allah'a yemin olsun, O'nu, daha once uryan olarak hic gormemiştim, sonra da gormedim. Zeyd'i kucakladı ve optu."

Tirmizî, İsti'zĂ‚n 32, (2733).

2182 - Şa'bi merhum anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m), CĂ‚fer İbnu Ebî TĂ‚lib'i karşıladı, kucakladı ve gozlerinin arasından optu."

Ebu DÂvud, Edeb 157, (5220).



YURUME VE KONAKLAMA

2161 - Ebu Hureyre (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) buyurdular ki: "Munbit yerde sefer yaptığınız zaman, deveye arzdaki hissesini verin. Corak yerde sefer yaptığınız zaman da orada yurumeyi hızlandırın, ilikleri kurumasın. Mola verdiğiniz zaman yoldan sakının cunku orası geceleyin haşerĂ‚tın sığınağıdır."

Muslim, İmĂ‚ret 178, (1926); Tirmizî, Edeb 75, (2862); Ebu DĂ‚vud, CihĂ‚d 63, (2529).

Ebu DĂ‚vud'da "hissesini verin" dendikten sonra "mutad mola yerlerini (konaklamadan yuruyup) gecmeyin" ibaresini ilave etmiştir.

2162 - HĂ‚lid İbnu Ma'dan -merfu olarak (yani Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'in sozu olarak)- rivayet ediyor: "Resulullah buyurdular ki: "Allah refikdir, (yumuşaklık, kolaylık, musamaha sahibi). Bu sebeple rıfkı sever, rıfk sebebiyle razı olur, rıfk (sahibin)'e mahsus bir yardımı vardır ki, şiddet sahipleri bu yardımı goremez. Oyleyse bu, dili olmayan hayvanlara bindiğiniz zaman bunlara konaklama yerlerinde mola verin. Eğer gectiğiniz arazi coraksa, oradan hayvanın iliğini kurutmadan cıkın. Gece yuruyuşunu tercih edin. Zîra geceleyin arz, gunduzIeyin durulmeyecek şekilde durulur. Yol uzerine (geceleyin) konaklamaktan kacının. Cunku o, hayvanların yolu, yılanların sığınağıdır."

Muvatta, İsti'zĂ‚n 38, (2, 979).

2163 - Ebu KatĂ‚de (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) yolculuk sırasında geceleyin uyumak uzere konaklayınca sağı uzerine yatardı. Sabah vaktine yakın konaklamış ise, (yastık yerine) kolunu diker, başını avucunun icine koyardı."

Muslim, MesÂcid 313, (683).

2164 - Ebu Salebe el-Huşenî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) sefer sırasında konaklayınca yanında bulunan halk vadilere ve dağ gecitlerine dağılırdı. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalĂ‚tu vesselam): "Vadilere ve gecit1ere dağılmanız şeytan işidir" diye ikaz etti. Bundan sonra herhangi bir yere inilince birbirlerine yakın şekilde yerleşirlerdi. Oyle ki, "Uzerlerine bir yaygı atılsa hepsini orter" denirdi."

Ebu DÂvud, Cihad 97, (2628).

2165 - Sehl İbnu MuĂ‚z el-Cuhenî, babası (Sehl)'den naklen anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir gazve sırasında bir yerde konaklamıştı. Askerler konakladıkları yerleri birbirine pek yakın tutarak darlığa sebep oldular ve yolu da kestiler. Bunun uzerine bir dellal cıkararak halka şunu ilan ettirdi: "Konak yerini daraltıp yolu kesenin cihadı yoktur."

Ebu DÂvud, CihÂd 97, (2629, 2630).