Hastalar Risalesi de musibetimize devÂdır



Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Ben bu fecirde her birinize karşı tam bir acımak hissettim. Birden, Hastalar Risalesi hatıra geldi, teselli verdi.

Evet, bu musibet dahi ictimaî bir nevi hastalıktır. O risaledeki ekser imÂnî devÂlar, bunda da vardırlar. Hususan Erzurum’daki mubarek hastaya soylediğim gibi, bu saatten evvel butun musibet zamanının elemi gitmiş; hem sevabı, hem hayrı, hem dunyevî ve uhrevî ve imÂnî ve Kur’Ânî faydaları kalmış. Demek o gecici bir tek musibet, daimî ve muteaddid nimetlere inkılÂb etmiş. Gelecek zaman ise şimdilik yok olmasından, onda devam edecek musibetin şimdilik elemi yok. Tevehhum ile yoktan elem almak, rahmet ve kader-i İlÂhiyeye itimadsızlıktır.

Saniyen: Şimdi zemin yuzunde ekser beşer; maddî ve manevî kalben, ruhen, fikren musibetler ile giriftardır. Bizim musibetimiz, onlara nisbeten hem gayet hafiftir, hem kÂrlıdır; hem kalp, hem ruh icin, hem iman, hem selÂmet ve sıhhat lezzetleri var.

Salisen: Bu fırtınalarda buraya girmeseydik, vehham memurların temasında bu hafif musibet ağırlaşmış olacaktı ve onlara karşı tasannu ve dalkavukluk etmek belÂsı olacaktı.

Rabian: Bu işsiz ve muzaaf maddî ve manevî kışta, Medresetuzzehra’nın bir dershanesi olan bu Medrese-i Yusufiyede, oz kardeşten daha muşfik cok hakikî dostlarını ve murşid gibi uhrevî kardeşleri gayet ucuz ve az masrafla gormek, ziyaret etmek ve onların hususî meziyetlerinden istifade etmek ve şeffaf şeylerde sirayet eden nur ve nuranî gibi hasenelerinden, manevî yardımlarından, ferahlarından, tesellilerinden kuvvet almak cihetinde, bu musibet, şeklini değiştirir; bir nevi inayet perdesi hukmune gecer. Evet, bu gizli inayetin bir latif zarafetidir ki, butun buraya gelen Risale-i Nur Talebelerine “hocalar” namı verilmiş. Herkes, lisanında “Hocalar, hocalar” diye hurmetle yad ediyorlar. Bu zarafet icinde latif bir işaret var ki; bu hapis medreseye donduğu gibi, Risale-i Nur Şakirdleri dahi birer muderris, muallim. Ve sair hapishaneler de, bu hocaların sayesinde, inşaallah birer mektep hukmune gececeklerdir.

Şualar, On Ucuncu Şua (Denizli Hapsi mektupları), Mektup No: 32, s. 344
LÛ*GAT*CE:

fecir: sabah namazı vakti.

ictimaî: sosyal.

tevehhum: kuruntu etme, gercekte olmadığı halde varmış gibi kabul etme.
__________________