Bir vazife-i imaniye ile bu sıkıntılı imtihana girdik

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Kader-i İlÂhî adaleti bizleri Denizli medrese-i Yusufiyesine sevk etmesinin bir hikmeti, her yerden ziyade, Risale-i Nur’a ve şakirdlerine, hem mahpusları, hem ahalisi, belki hem memurları ve adliyesi muhtac olmalarıdır. Buna binaen, biz bir vazife-i imaniye ve uhreviye ile bu sıkıntılı imtihana girdik. Evet, yirmi otuzdan ancak bir ikisi ta’dil-i erkÂn ile namazını kılan mahpuslar icinde, birden Risale-i Nur Şakirdlerinden kırk ellisi umumen bilÂistisna, mukemmel namazlarını kılmaları, lisan-ı hal ile ve fiil diliyle oyle bir ders ve irşaddır ki, bu sıkıntı ve zahmeti hice indirir, belki sevdirir. Ve şakirdler, ef’alleriyle bu dersi verdikleri gibi, kalplerindeki kuvvetli tahkikî imanlarıyla dahi buradaki ehl-i imanı ehl-i dalÂletin evham ve şubehatından kurtarmalarına medar celikten bir kal’a hukmune gececeğini rahmet ve inayet-i İlÂhiyeden umit ediyoruz.

Buradaki ehl-i dunyanın bizi konuşmaktan ve temastan menleri zarar vermiyor. Lisan-ı hÂl, lisan-ı kàlden daha kuvvetli ve tesirli konuşuyor. Madem hapse girmek terbiye icindir; milleti seviyorlar ise, mahpusları Risale-i Nur şakirdleriyle goruştursunler. TÂ bir ayda, belki bir gunde, bir seneden ziyade terbiye alsınlar; hem millete ve vatana, hem kendi istikballerine ve ahiretine menfaatli birer insan olsunlar. Genclik Rehberi bulunsa idi, cok faydası olurdu; inşaallah, bir zaman girer.

Said Nursî

ŞuÂlar, On Ucuncu Şu (Denizli Hapsi mektupları), mektup no: 19, s. 337
LÛ*GAT*CE:

bilÂistisna: İstisnasız.

ef’al: Fiiller.

evham: Vehimler, aslı olmayan duşunceler, zanlar.

lisan-ı hÂl: Beden ve hal dili.

lisan-ı kàl: Soz dili, sozlu anlatım.

şubehat: Şupheler.

ta’dil-i erkÂn: Hakkını vererek namaz kılmak, namazdaki hareketleri ve okunması gerekenleri olması gerektiği gibi yapmak.

vazife-i imaniye ve uhreviye: İman ve ahiret vazifesi.
__________________