Arkadaş! Amele ve taate muvaffak olamayan azabdan korkar, yeise duşer. Boyle bir me'yusun gozune, dinî mes'elelere munafî edna ve zayıf bir emare, kocaman bir burhan gorunur. Boyle birkac emareyi elde eder etmez, diğer emarelerin saikasıyla ilÂn-ı isyan ederek İslÂm dairesinden cıkar, şeytanın ordusuna iltihak eder. Binaenaleyh a'male muvaffak olamayanlar, yeise duşmemek icin şu Âyete muracaat etsin:
ﻗُﻞْ ﻳَﺎ ﻋِﺒَﺎﺩِﻯَ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﺳْﺮَﻓُﻮﺍ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻧْﻔُﺴِﻬِﻢْ ﻻ َ ﺗَﻘْﻨَﻄُﻮﺍ ﻣِﻦْ ﺭَﺣْﻤَﺔِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻳَﻐْﻔِﺮُ ﺍﻟﺬُّﻧُﻮﺏَ ﺟَﻤِﻴﻌًﺎ ﺍِﻧَّﻪُ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻐَﻔُﻮﺭُ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢُ ("De ki: Ey gunahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden umidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah butun gunahları bağışlar. Şuphesiz ki O cok bağışlayıcı, cok merhamet edicidir." Zumer Suresi, 39: 53.)

Said Nursi



Ye's: Umitsizlik.
Amel: Bir emri veya vazifeyi yerine getirme. Calışma.
Taat: İbadet etme, emirlere uyma, itaat etme.
Muvaffak: Başarılı.
Azab: Eziyet, sıkıntı, ızdırab, acı.
Yeis: Umitsizlik.
Me'yus: Umitsiz.
Munafî: Zıt, aykırı, ters.
Edna: En aşağı. En az, en kucuk.
Emare: Belirti.
Burhan: Kesin delil.
Saika: Surukleyici sebep.
İlÂn-ı isyan: İsyan ettiğini bildirme.
İltihak: Katılma.
Binaenaleyh: Bundan dolayı.
A'mal: Yapılanlar, ameller.
Âyet: Kur'an-ı Kerimden her bir cumle.

__________________