(Dunden devam)

Adalet-i mahza ile adalet-i izafiyenin izahı şudur ki:

“Kim bir cana kıymamış veya yeryuzunde fesad cıkarmamış birisini oldururse, butun insanları oldurmuş gibidir.” (MÂide Sûresi: 32.)

Âyetin mana-i işarîsiyle, bir masumun hakkı, butun halk icin dahi iptal edilmez. Bir ferd dahi, umumun selÂmeti icin feda edilmez. CenÂb-ı Hakk’ın nazar-ı merhametinde, hak haktır; kucuğune buyuğune bakılmaz. Kucuk, buyuk icin iptal edilmez. Bir cemaatin selÂmeti icin, bir ferdin, rızası bulunmadan, hayatı ve hakkı feda edilmez. Hamiyet namına, rızasıyla olsa, o başka meseledir.

Adalet-i izafiye ise, kullun selÂmeti icin, cuz’u feda eder; cemaat icin, ferdin hakkını nazara almaz. “Ehven-i şer” diye, bir nevi adalet-i izafiyeyi yapmaya calışır. Fakat, adalet-i mahza kàbil-i tatbik ise, adalet-i izafiyeye gidilmez; gidilse, zulumdur.

İşte, İmam-ı Ali Radıyallahu Anh, adalet-i mahzayı Şeyheyn zamanındaki gibi kàbil-i tatbiktir deyip, hilÂfet-i İslÂmiyeyi o esas uzerine bina ediyordu. Mukabilleri ve muarızları ise, “Kàbil-i tatbik değil, cok muşkulÂtı var” diye, adalet-i izafiye uzerine ictihad etmişler. Tarihin gosterdiği sair esbab ise, hakikî sebep değiller, bahanelerdir.

Eğer desen: HilÂfet-i İslÂmiye noktasında İmam-ı Ali’nin fevkalÂde iktidarı, harikulÂde zekÂsı ve yuksek liyakatiyle beraber, seleflerine nisbeten muvaffakıyetsizliği nedendir?

Elcevap: O mubarek zat, siyaset ve saltanattan ziyade, daha cok muhim başka vazifelere lÂyık idi. Eğer tam muvaffakıyet-i siyasiye ve tamam saltanat olsaydı, “Şah-ı VelÂyet” unvan-ı manidarını bihakkın kazanamayacaktı. Halbuki, zÂhirî ve siyasî hilÂfetin pek cok fevkinde, manevî bir saltanat kazandı ve ustad-ı kull hukmune gecti; hatta kıyamete kadar saltanat-ı manevîsi bÂkî kaldı.

Mektubat, s. 67

LÛ*GAT*CE:

adalet-i izafiye: İzafî, nisbî, goreceli adalet.

cuz’: Parca, kısım, kucuk.

ehven-i şer: Kotunun hafifi, zararın azı; gorece olarak, başka bir secenek imkÂnı kalmadığı duşunulduğunde, zararlı gorulen iki veya daha fazla secenekten en az zararlı olanı tercih etmek.

kull: Butun, genel, buyuk.

Şeyheyn: Hz. Ebubekir ile Hz. Omer (ra).

***
__________________