
Risale-i Nur’da eğitimin onemi, dar daireden geniş daireye doğru sıralanmıştır. Bu metot nebevi eğitimin bir yansımasıdır. İlahi vahye mazhar olan Allah Rasulu tebliğe başta kendi nefsi olmak uzere en yakınlarından başlamıştır. Bunun gereği olarak İnsan eğitime kendi nefsinden başlamalı, ailesi ve cevresiyle genişleterek devam etmelidir. Bu anlamda Risale-i Nur’da; “Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez.” denilmektedir. Ayrıca, Bediuzzaman, Risale-i Nur’da surekli kendi nefsine donuk telkinlerde bulunarak nefis terbiyesine vurgu yapmıştır.
Eğitimde ailenin yeri, ozellikle vurgulanması gereken bir konudur. İnsanın ailesinden aldığı eğitim, hayatı boyunca onu etkiler. Burada annenin eğitimdeki yeri one cıkar. Ozellikle 0-6 yaş grubu icerisinde en belirleyici kişi hic kuşkusuz annedir.
Bediuzzaman bu konuda;
“Evet insanın en birinci ustadı ve tesirli muallimi, onun validesidir. Bu munasebetle ben kendi şahsımda kat’i ve daima hissettiğim bu manayı beyan ediyorum: Ben bu seksen sene omrumde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve manevi derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddi vucudumda cekirdekler hukmunde yerleşmiş. Sair derslerimin o dersler uzerine bina edildiğini aynen goruyorum.” diyerek annenin eğitimdeki rolunu veciz bir şekilde ifade etmiştir.
Risale-i Nur’da, aile kurumu, toplumun sağlıklı ve insanın mutlu olabilmesi icin onemsenirken, aile icinde uyulması gereken temel kriterlere de değinilmiştir. Sağlıklı bir aile hayatı ve sağlıklı cocuklar icin aile icinde istişarenin temel kılınması, aile fertlerinin birbirlerine karşı empatik yaklaşarak birbirlerini dinleyebilmeleri, kavli leyyin ile davranmaları, tutarlı davranışlarda bulunmaları tavsiye edilmiştir. Ayrıca, ebeveynlerin cocuklarına karşı, iyi ornek olmaları, kırıcı eleştirilerden kacınarak motive edici olmaları, olumlu davranışlara dikkat cekmeleri, kişiye değil davranışa eleştiri getirmeleri vurgulanmıştır.
Cocuklar, ebeveynlerin uzerlerinde tahakkum kurabilecekleri zayıf yaratıklar değil, Allah’ın emaneti olan fertler hukmundedir. Cenab-ı Hakkın sonradan gonderdiği bu kucuk ev arkadaşlarına karşı baskı ve tahakkumle değil, sevgi ve haklarına saygıyla yaklaşılması gerektiği vurgulanmıştır.
Eğitimde toplum, cevre ve kitle iletişim aracları
Risale-i Nur’da eğitimde ailenin temel fonksiyonu yanında cevrenin ve kitle iletişim araclarının da etkisinden bahsedilmiştir. Bugun, gunahların binlerce yoldan geldiği belirtilerek bu duruma karşı uyanık olunması tavsiye olunmuştur. Teknolojinin getirdiği radyo—bugun televizyon ve interneti de bu cercevede değerlendirebiliriz—nimetinin musbet hizmetlerde istihdam edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Risale-i Nur’u okuyan ve dinleyen bu zamanın insanları, Bediuzzaman’ın mektupla başlattığı eğitim surecini bugun gazete, radyo, televizyon ve internet yoluyla devam ettirmeleri gerekmektedir.
Gunahlara karşı direncin zorlaştığı gunumuzde, Risale-i Nur’un sunduğu hakikatler, “mufritane irtibat” tavsiyesi esas alınarak hayata gecirilmeye calışılmalıdır. Beşeri zaaflar cemaat ruhuyla ve teşrik-i mesai dusturuyla giderilmelidir. Cocuk eğitiminde anne babanın zaafları ucuncu şahıslar devreye sokularak telafi edilmelidir. Ozellikle, 6-12 yaş grubundaki cocuklara anne baba dışında musbet ornekler gosterilerek, cocukların iyi yetişmesi sağlanmalıdır. Daha ileri yaşlarda ise, model olabilecek arkadaş cevresine cocukları yakın tutmanın onemi ortadadır. Bu tur calışmalar, cocuklarımızın kuresel hegemonya icerisinde erimelerini onleyecek, imanlı ve gunahlara karşı direncli nesillerin yetişmesini sağlayacaktır.
Eğitim tek yonlu olmamalı
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Kur’an’ın eğitim anlayışı, dunya ve ahireti kapsayan butuncul bir yaklaşımı oğutlemektedir. Eğitim hem dunyevi huzur ve başarıyı hem de uhrevi kazancları hedeflemelidir. Allaha yakın olmayı hedefleyen bir eğitimin, zaten dunyevi huzuru da icerdiği bir vakıadır. Allah Rasulu’nun, “Baba evladına guzel terbiyeden daha guzel bir hediye veremez.”, “Cocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini guzel yapın,” “İnsanın oldukten sonra geride bıraktığı en hayırlı şeylerden birinin, yetiştirdiği salih evlattır” sozleri bize bunu tavsiye ediyor.
Dunyevileşmenin had safhaya ulaştığı gunumuzde, aile fertlerine butuncul bir eğitim verilmesi ihtiyacı daha da onem kazanmıştır. İnsana fizik, kimya okurken Allah’ın varlığını gorebilen bir şuur verilmelidir. Ayrıca, iman dersi ihmal edilmemelidir. “Bir cocuk, kucukluğunde kuvvetli bir ders-i imani alamazsa, sonra pek zor ve muşkul bir tarzda İslamiyet ve imanın erkanlarını ruhuna alabilir. Adeta gayr-i Muslim birisinin İslamiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani duşer” diyen Bediuzzaman, cocukların ahirette anne ve babalarından şikayetci olmamaları icin iman eğitimini ihmal etmemeleri gerektiğini vurgular.
Mektep, medrese, tekke
Risale-i Nur’da, İslam toplumlarının uc buyuk duşmanı olarak, cehalet, zaruret ve ihtilaf zikredilmektedir. Bu uc buyuk duşmana karşı marifet, san’at ve ittifak silahıyla mucadele edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Bediuzzaman, hayatını bu uc duşmana karşı mucadele ile gecirmiştir. İlk hayatından itibaren Osmanlı devletindeki eğitim sisteminin yanlış yanlarını vurgulamış bunun duzeltilmesi icin cabalamıştır. Bu cercevedeki en onemli vurgularından birisi hic kuşkusuz Osmanlı Devleti’nin son donemlerindeki mektep, medrese, tekke ihtilafıdır.
Bu kurumlardan Batı tarzı okullar yani mekteplerde din ilimlerinin okutulması, medreselerde zamanı gecmiş bilgilerin tasfiyesiyle yerine yeni gelişmeleri anlatan dersler konulması ve tekkelerde ise gercek ilim adamları bulundurulması gerektiğini belirtmiştir. Bunların gercekleşmesi halinde bu uc kurumun da ruhu birbirine benzeyecek ve tevhid-i medaris gercekleşmiş olacaktır. Bu anlamdaki eğitim kurumlarına bugun de şiddetle ihtiyac vardır.
Eğitim kurumları
Bediuzzaman eğitimle ilgili bu tavsiyeler yanında somut projeler de sunmuştur. Bunlardan birisi, Anadolu’da eğitim kurumlarının yaygınlaştırılmasıdır. Hatta okulları yaygınlaştıran zamanın hukumetlerini de takdir etmiştir. Doğuda kurulacak okulların onemini belirterek, burada calışacak oğretmenlerin mahalli dillere aşina olmaları gerektiğini ifade etmiştir.
Ayrıca, Risale-i Nur’da ayrıntılı olarak tanımlanan bir eğitim kurumu/anlayışı olan Medresetuzzehra kavramı vardır. Bediuzzaman bu kavramı sıradan bir okul olmanın otesinde sosyal, ilmi, ekonomik ve siyasi yonleri olan bir ittihad-ı İslam projesi olarak yorumlamıştır. Maddi olarak bu kurumu inşa ettirmek amacıyla Sultan Reşat ve I. Meclis donemlerinde girişimlerde bulunmuş; ancak savaşlar ve ihtilaflar dolayısıyla bu talepler sonuca ulaşamamıştır. Daha sonra, bu proje Risale-i Nur’un neşri, her evin bir medrese-i Nuriye olması ve butun yerleşim birimlerinde gunluk haftalık dersler yapılmasıyla tahakkuk etmiştir. Maddi suretinin de gelecekte kurulacağı mujdelenmiştir.
Bediuzzaman eğitim kurumlarının diliyle ilgili de tesbitte bulunmuştur. Anadilde eğitim gormenin taş uzerine yazı yazmak gibi kalıcı olacağını belirtmiştir.
Sonuc
Butuncul bir eğitimi ongoren ve bunu mumkun kılabilecek bir altyapıya sahip Risale-i Nur’un bu eğitim yaklaşımına sadece ulkemizin değil, butun insanlığın muhtac olduğunu duşunuyoruz. Kavgasız, gurultusuz, adil, insan haklarına saygılı, toplumsal barışın tesis edildiği insanca bir dunya icin buna ihtiyac vardır. Cunku, bu yaklaşım lokal değil evrenseldir.
KAYNAK
__________________