1 بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Yarım asır evvel tab edilen bu mudafaayı, şimdi bu asra daha muvafık gorduk. Guya o zamandan elli sene sonra bir hiss-i kablelvuku ile bir nev’i ihbar-ı gaybî olarak hayat-ı ictimaiyeyi alÂkadar eden cok hakikatlere temas ettiğinden neşredildi.
Eserin kırk beş sene evvel (1327) tab’ındaki
İfade-i NÂşir
Ahmed RÂmiz der:
UC YUZ YİRMİ UC senesi zarfında idi ki, Şarkın yalcın, sarp, Âhenîn mÂverÂ-i şevÂhik-i cibalinde tulû etmiş Said Nursî isminde nevÂdir-i hilkatten mÂdud bir ateşpÂre-i zekÂnın İstanbul ÂfÂkında ruyet edildiği haberi etrafa aksetmiş ve fıtraten mutecessis olan bazı kimseler o harika-i fıtratı peyapey gordukce, mÂder-i hilkatin hazÂin-i lÂ-tefnÂsındaki sehaveti bir turlu hazmedemeyenler, Şarkî Anadolu kıyafetinde, o şal ve şalvar altında oyle bir kanun-u dehÂnın ihtifa edebileceğini bir turlu anlayamayarak, bir kısım adamlar ona, “mecnun” demişlerdi.
Said Nursî, filvÂki ifrat-ı zek itibarıyla hudud-u cununda idi. Fakat, oyle bir cunun ki, “Onun ulvî ruh ve kemÂl-i aklına işarettir” diye bir zÂt şu mısralarında tercuman-ı zîşanı olmuştur:
Cunun, başımda yanar ateş-i maÂlîdir,
Cunun, başımda benim bir zekÂ-i Âlîdir.
Benim cununuma rehber ziya-yı ulviyet,
Benim cununumu bekler azîm bir niyet.
__________________
İfade-i NÂşir
Dini Bilgiler0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eðitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- İfade-i NÂşir
-
13-09-2019, 13:24:22