بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
اِنَّمَاۤ اَمْرُهُ ۤ اِذَاۤ اَرَادَ شَيْئًا اَنْ يَقوُلَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ - فَسُبْحَانَ الَّذِى بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ 1

İtminan-ı nefsime medar olacak, zulmeti dağıtacak şu Âyetin nurundan Dort ŞuÂı gostermekle kor nefsime bir basiret vermek icin yazılmıştır.

BİRİNCİ ŞUA

Ey nefs-i nadan! Diyorsun ki: “Ehadiyet-i ZÂt-ı İlÂhiye ile kulliyet-i ef’Âli; ve vahdet-i şahsiyesiyle muinsiz umumiyet-i Rububiyeti; ve ferdÂniyeti ile şeriksiz şumul-u tasarrufatı; ve mekÂndan munezzehiyetiyle her yerde hazır bulunması; ve nihayetsiz ulviyetiyle herşeye yakın olması; ve birliği ile her işi bizzat elinde tutması, hakaik-ı Kur’Âniyedendir. Kur’Ân ise hakîmdir. Hakîm ise, akıl kabul etmeyen şeyleri akla tahmil etmez. Akıl ise, zahirî bir munÂfÂtı goruyor. Aklı teslime sevk edecek bir izah isterim.

Elcevap: Madem oyledir; itminan icin istersen, biz de Kur’Ân’ın feyzine istinaden diyoruz: İsm-i Nur cok muşkilÂtımızı halletmiş; inşaallah bunu da halleder. Akla vÂzıh, kalbe nuranî olacak temsil yolunu ihtiyar ile, İmam-ı RabbÂnî (r.a.) gibi deriz:

__________________