Cumhuriyet ki, adalet ve meşveret ve kanunda inhisÂr-ı kuvvetten ibarettir.

On uc asır evvel Şeriat-ı Garr teessus ettiğinden, ahkÂmda Avrupa′ya dilencilik etmek, din-i İslÂma buyuk bir cinayettir. Ve şimÂle muteveccihen namaz kılmak gibidir. Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa, istibdat tevzî olunmuş olur. “Şuphesiz ki Allah, mutlak kuvvet ve kudret sahibidir” hÂkim ve Âmir-i vicdanî olmalı. O da mÂrifet-i tam ve medeniyet-i Âmm veyahut din-i İslÂm namıyla olmalı. Yoksa istibdat daima hukumferm olacaktır.

DivÂn-ı Harb-i Orfî, s. 64

***

Eskişehir Mahkemesi’nde gizli kalmış, resmen zabta gecmemiş ve mudafaatımda dahi yazılmamış bir eski hatırayı ve lÂtif bir vakıa-i mudafaayı beyan ediyorum.

Orada benden sordular ki: “Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?”

Ben de dedim: “Eskişehir mahkeme reisinden başka daha sizler dunyaya gelmeden ben dindar bir Cumhuriyetci olduğumu elinizdeki tarihce-i hayatım ispat eder.

HulÂsası şudur ki:

O zaman, şimdiki gibi, hÂlî bir turbe kubbesinde inzivada idim. Bana corba geliyordu; ben de tanelerini karıncalara verirdim, ekmeğimi onun suyu ile yerdim.

İşitenler benden soruyordular; ben de derdim: “Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetcidirler. O cumhuriyetperverliklerine hurmeten, taneleri karıncalara verirdim.”

Sonra dediler: “Sen Selef-i Salihîne muhalefet ediyorsun.”

Cevaben diyordum: “Hulefa-i RÂşidîn; her biri hem halife, hem reis-i cumhur idi. Sıddık-ı Ekber (ra), Aşere-i Mubeşşereye ve Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hukmunde idi. Fakat, manasız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hurriyet-i şer’iyeyi taşıyan mana-yı dindar Cumhuriyetin reisleri idiler.”

İşte ey muddeiumumî ve mahkeme azaları! Elli seneden beri, bende bulunan bir fikrin aksiyle beni ittiham ediyorsunuz. Eğer lÂik Cumhuriyet soruyorsanız; ben biliyorum ki, lÂik manası bîtaraf kalmak, yani hurriyet-i vicdan dusturuyla dinsizlere ve sefahetcilere ilişmediği gibi, dindarlara ve takvacılara da ilişmez bir hukûmet telÂkki ederim.

B. S. N. Tarihce-i Hayatı, Denizli Hayatı, s. 422

LÛ*GAT*CE:

Aşere-i Mubeşşere: Cennetle mujdelenen on Sahabe.

Hulefa-i RÂşidîn: Dort Halife.

inhisÂr-ı kuvvet: Kuvvetin toplanması.

Selef-i Salihîn: Gecmiş asırlarda yaşamış salihler; ozellikle Sahabe, Tabiîn icin kullanılır.

Sıddık-ı Ekber: Hz. Ebu Bekir.

***
__________________