SİYASET TABİPLERİNE TEŞHİS-İ İLLETE DAİR HİZMETLE MUVAZZAFTIR

[Azametli Bahtsız Bir Kıt’anın, Şanlı TÂlihsiz Bir Devletin, Değerli Sahipsiz Bir Kavmin Recetesi veyahut Bediuzzaman’ın MunÂzarÂt’ı]

………

Emma ba’d, ehl-i hamiyetin nazarına arz ediyorum ki:

Vakta Meşrûtiyetin ikinci yaşında, İstanbul, temsil ettiği asırdan tarihvarî bir nazarla gocup, Kurun-u Vustaya karşı aşağıya inmekle, aşÃ‚ir-i Ekrad’ın icinde cevelÂn ile bahardan guze bir rıhlet-i sayfiye, guzden bahara bilÂd-ı Arabiyeden bir rıhlet-i şitÂiye ettim. Dağ ve sahrayı bir medrese ederek meşrûtiyeti ders verdim.

Birden bana gorundu ki, meşrûtiyeti gayet garip bir surette telÂkki etmişler. Her tarafın şuphe ve sualleri ağlep bir dereden gelmiş gibi gordum. İşte teşhis-i maraz icin miftah-ı kelÂmı onlara verdim.

Dedim:

“Siz sual ediniz, ben de ona gore cevap vereyim.”

Onlar istihsan ettiler. Zira Kurdlerin tabiat-ı meşrûtiyet*perverÂnelerine binaen, dersi munÂzara ve munakaşa suretinde okuyorlar. Onun icindir ki, medreseleri kucuk bir meclis-i mebusan-ı ilmiyeyi andırıyor. İşte, tamimen lilfÂide, suallerini cevaplarımla musafaha ettirerek şu kitabı yazdım; t birbirine muavenette bulunsun. Hem de, gormediğim Ekrad ve emsaline, şu kitap, bana bilvekÂle onlarla konuşarak cevap versin; hem de, lisanları kalplerine tercumanlık edemeyenlere bedelen sual etsin.

ElhÂsıl, şu kitap tarafımdan cevap, onların canibinden sual etmek vazifesiyle mukelleftir. Hem de siyaset tabiplerine teşhis-i illete dair hizmetle muvazzaftır.

………..

Sual: “İstibdat nedir; meşrûtiyet nedir?”

Cevap: İstibdat tahakkumdur, muamele-i keyfiyedir, kuvvete istinat ile cebirdir, rey-i vahittir, suistimalÂta gayet musait bir zemindir, zulmun temelidir, insaniyetin mÂhîsidir. Sefalet derelerinin esfel-i safilînine insanı tekerlendiren ve Âlem-i İslÂmiyet’i zillet ve sefalete duşurtturen ve ağraz ve husûmeti uyandıran ve İslÂmiyet’i zehirlendiren, hatta her şeye sirayetle zehrini atan, o derece ihtilÂfatı beynelislÂm ika edip, Mutezile, Cebriye, Murcie gibi dalÂlet fırkalarını tevlid eden, istibdattır.

Eski Said Donemi Eserleri, MunÂzarÂt, s. 206-208

***
__________________