Bediuzaman’ın"Risale-i Nur“ları Avrupa’da bircok kişiye İslam kapısını actı.Risale okuduktan sonra musluman olan bir Alman hidayet seruvenini anlattı.
Emine Karahocagil Arslaner / Timeturk (Almanya)
Duvarlardaki tablolarla, sehpa ve vitrin raflarını susleyen dantellerle ahenkli bir renk uyumu sağlayan sarı kılaptanlı bordo tuller, bu evi susleyen Avrupalı kadının yureğinin derinlerinde yatan şark kimliğini ilk bakışta ele veriyor. Altın renkli, nakışlı kazmirle kaplı yastıklarla dolu bir kanepe, rattan koltuklar, sallanan bir sandalye ve puskullu abajur…Avrupa’da her şeyi maskaraya ceviren o renksiz, kokusuz, soğuk gosterişten munezzeh, huzur dolu bir atmosfer... Ciceklerle dolu vazolar, pencerenin onune dizilmiş saksılar dışardaki yağmurlu havanın kasvetine rağmen hoş bir ferahlık veriyor goze. Raflardaki kitaplar, bakır oymalı lamba, ıbrık ve nargileler ev sahibesinin Doğu merakını fısıldıyor. Odanın duzenindeki Oryantel estetiği, en ehemmiyetsiz detaylara gizlenmiş zerafet ve duzeni uzerinde taşıdığı kıyafetle tamamlıyor Meryem Stahl-Rumo. Cezayir asıllı samimi bir muslumanla yaptığı ucuncu evliliğinde mutluluğu nihayet yakalayabilmiş bu sıradışı kadını, uc ciltlik bir Romanı doldurabilecek hacme sahip hayat hikayesini bir iki sayfalık bir mulakata sığdırılabilmek icin ziyaret ediyorum. Mutfaktan iceri dolan kahvenin kokusunu icimize cekip, balkona acılan cam kapıdan iceri bakan begonyaların renkli manzarası eşliğinde sohbetimize başlıyoruz. 10 yılı aşkın bir tanışıklığın verdiği guvenle, iki dost gibi sohbet etmek istediğimi soyluyorum. Once nereden, nasıl başlayacağına karar verememenin sıkıntısıyla bir sure duşunuyor. Sonra uzanıyoruz birlikte Meryem hanımın gecmişine….
Sorun benim icimde saklıydı, kimse goremezdi
M. Ş. R: Aslında ben hic Hıristiyan olmadım, hep muslumandım gibi geliyor. Eşim iyi kazandığı icin hicbir zaman calışma ihtiyacı hissetmedim. Her sene bir iki defa tatil icin bir yabancı ulkeye giderdik. Coğunlukla karavanımızla yapardık bu seyahatleri. İki kızımız vardı ve dışardan bizi goren bir insan icin huzurlu sayılabilecek bir hayatımız. Gorunurde bir sorun yoktu. Sorun benim icimde saklıydı.
Gittikce icime kapanıyordum
Eşim bir arkadaşlık kulubune uyeydi. Gunduz calışır, gece bara gider ya da bu kulup uyelerinin duzenlediği partilere katılırdı. Onceleri ben de katılırdım bu eğlencelere ama hic keyif almazdım. Eşimi mutlu etmek icin katıldığım bu eğlenceler daha sonraları eziyet vermeye başladı. Cevremdeki insanlar icin eğlence de, istirahat da yorup bitiren bir işret alemiydi. Tek cumleyle ozetlersem, boş insanlardı. Yiyip, icmek, tuketmek icin calışıyorlar, haftalık yevmiyelerini bir hafta sonunda ickiye, kumara yatırıyorlar, artırdıklarını da senelik tatillerinde boşaltıyorlar ve cepleri boş bir şekilde yeniden iş başı yapıyorlardı. Bu insanların gulucukleri hep sahte gelirdi bana. En samimi iltifatları hakaret gibi calınırdı kulağıma. Nicin yaşadıklarını sormuyorlardı kendilerine… Soramıyorlardı. Eşlerini aldatanlarla ilgili dedikodular midemi bulandırıyordu. Kocamın da gittiği kulup toplantıları flort icin bir fırsat yaratmaktan başka bir işe yaramıyordu. Avrupalı yaşam tarzından yorulmuştum. Huzursuzdum ve huzursuzluğumu yavaş yavaş eşime de yansıtıyordum. O dışarı cıkmak istedikce ben eve kapanmayı arzuluyordum. İcime kapanıyordum.
Turkiye tatili hayatımın akışını değiştirdi
İlk Turkiye tatilimiz de aramızda tartışmalara neden olmuştu. Genc kızlığımda, yaşadığım şehirdeki Turk işcilerinin bizlere, Alman kadınlara bakışı, kabalık ve taşkınlıkları Turkler hakkında bir onyargı edinmeme neden olmuştu. Eşim Turkiye’ye gitmek istiyordu, ben karşı cıkıyordum. Turklere karşı beslediğim olumsuz duşunceler beni yabancı duşmanı yapmamıştı ama hic gormediğim bir ulkeden, Turkiye’den soğumamı sağlamıştı. Eşim kararlıydı, kızlarım da ısrar edince, istemeden razı oldum. Turkiye’ye gitmeye karar verildi. O gunlerde biri bana bu tatilin hayatımın akışını değiştireceğini ve musluman olmama vesile olacağını soylese cok gulerdim.
Aklını Turkiye’de bırakıp Almanya’ya dondu
Florya’ya gittik. Turkiye beklediğimden daha guzeldi. Karavanı park ettiğimiz yerde iki tane iri yarı adam yanımıza yaklaştı. Biri pala bıyıklıydı. Gulumsuyorlar ve konuşmak istiyorlardı ama ben korkmuştum. Eşim benden daha sosyal, konuşmayı seven bir insandı. Adamlar Almanca bilmedikleri icin ingilizce konuşuyorlardı. Bizi evlerine davet ettiler. Cok buyuk, cok guzel bir evdi. Bize bir oda ayırdılar ve bir hafta ağırladılar. Hayatımda boyle bir misafirperverlik, boyle sıcaklık gormemiştim. Hicbirşey istemiyorlardı bizden, hicbirşey beklemiyorlardı. Nicin yapıyorlardı? Bu soruya Avrupalı kafamla o zamanlar cevap bulamıyordum tabi… Ama bu yuce gonulluluk beni cok etkilemişti. Gunduzleri gezdiriyor, gece ceşitli eğlence yerlerine goturuyorlardı. İslam’dan uzak, rahat bir aileydi. Buna rağmen biz Avrupalılardan cok başkaydılar. Bir akşam bir lokantaya yemeğe gittik. Oraya sonradan ailenin oğlu olduğunu oğrendiğim genc bir adam geldi. Ailesinden ayrı yaşayan bu genc adama tokalaşmak icin uzattığım el havada kaldı. Cok uzulmuş, bozulmuştum. Bakışlarını hep kacıran ve daha ice donuk ve vakur bir havası olan bu genc adam biraz sonra masadan kalktı. Ailenin diğer bireyleri onu „imam“ diye cağırıyorlar, alay ediyorlardı. Delikanlının namaz icin kalktığını soylediler ve onun adına bizden ozurdilediler. Genc adamın hareketlerindeki denge, yuzundeki mahcup ifade ve terbiyesi ve tabi namaz kılması beni duşundurmuştu. İlerleyen gunlerde elimi nicin tutmadığını izah edince cok şaşırmıştım. Bana bir kitap verdi „Kurze Worte (Kucuk Sozler), Said Nursi“.
(buyuk ozenle sakladığı kitabı bana gostermek icin raftan indiriyor)
Kitabı biraz karıştırıp bavula attım. İslam’ı aradığımı bilmiyordum, henuz kafam cok boştu. Derken tatil bitti ve biz Almanya’ya donduk. Ben donduğumu sanıyordum ama aklımı ve kalbimi Turkiye’de bıraktığımı farketmem cok zaman almadı…
Turkiye’ye gitmek istiyordum
E.A: Cennetten kovulan Havva’nın psikolojisi…
M. S. R : Evet, benim o zamanki ruh halimi cok iyi tasvir eden bir cumle bu. Almanya beni boğuyordu. Artık eşimi uzme pahasına, aile huzurumu kacırma pahasına partilere gitmiyor, eş dost davetlerine katılmıyor, herkesden kacıyordum. Turkiye’yi arıyordum. Oradaki samimiyeti, sıcaklığı, ezan seslerini, insan sohbetlerini… Bir akşam karar aldım ve ertesi sabah uyguladım. Bavulumu alıp kimseye haber vermeden Turkiye’ye kactım. Bizi ağırlayan ailenin yanına gittim. Beni biraz tereddutlu ama yine sıcak bir şekilde ağırladılar. Eşim bu hareketimden dolayı cok ofkelenmiş ve boşanma davası acmıştı. Kızım telefonda, babam evin kilidini bile değiştirdi, orada kal ve sakın donme diyordu. Bir iki hafta Turkiye’de kalıp geri Almanya’ya donduğumde ne yapacağımı, nereye sığınacağımı bilemiyordum. Bir arkadaşımın yanında kaldım bir sure. Sonra bir ev tuttum.
Colde aradığı vahayı bulmuş bedevi gibiydim
E.A: Turkiye’de mi musluman oldun?
M.S.R: Hayır, cok sonra oldum. Eşimden ayrılmıştım ama kızlarımla goruşuyordum. Birgun kızım taşınacağını, bir ev tuttuğunu soyledi. Ona yardıma gittim. Eşyaları paketlerken kızımın cope atmak icin ayırdığı eşyaların icinde Said Nursi’nin kitabını gordum (gozleri doluyor)
O kalabalıkta, o dağınıklıkta o kucuk kitap nasıl gozume carptı, bilmiyorum. Sanki Rabbim cıkardı onu karşıma. Hemen aldım ve orada okumaya başladım. İlk defa ciddi bir şekilde, anlamak icin okuyordum. Birden birşey oldu… Okuduğum her cumle icime işliyordu. Her cumleyi birkac defa okuyordum, o tatlı huzuru yeniden duymak icin okuyordum. Sanki yıllardır bir labirentin icindeydim. Bir turlu cıkışı bulamamanın ızdırabıyla duvarlara carpa carpa, ordan oraya savruluyordum. Ansızın biri, bir rehber, bir meşale taşıyıcısı karşıma cıkıp “beni takip et” dedi. O onde ben arkada yuruyorduk ve kapılar arda arda acılıyordu. İslam’a ilgim o zaman başladı. Camiye gittim. Musluman oldum. Bana bir almanca Kur-an hediye ettiler. Muslumanlarla tanıştım. Daha cok, musluman olmuş Alman bayanlarla ilişkiler kurdum. Colde aradığı vahayı bulmuş bedevi gibiydim.
Bir Turk’le yapılan evlilik ve kabus gibi gunler
E.A: Daha sonra bir Turkle evlendiğini biliyorum…
M.S.R: Evet. Bir Turk aile ile goruşuyordum. Bir akşam davet etmişlerdi beni. Onunla orada tanıştık. O da davetliydi. İlgilendi benimle. Bazı dostların da teşviki ile evlendik. İlk aylar iyiydi ama sonra maskesini duşurmeye başladı. Cok kotu şeyler yaşadım… Hakaret, kufur, dayak herşey vardı. İstediği olmadığı zaman canavarlaşıyordu. Musluman olduğu icin evlenmiştim bu insanla ama, İslam’la hic ilgisi yoktu. Namaz kılmıyordu, ibadetlerinin hicbirini doğru durust yapmıyordu ve surekli kufrediyordu. Turkce oğrenememiştim ama bol miktarda turkce kufur oğrenmiştim. Tabiatıma cok aykırı da olsa onun hareketlerinden etkileniyor ve bazen kendime engel olamayıp yuksek sesle konuşuyor ve hatta birşeye kızdığımda turkce kufrediyordum. İslami bir yaşantıdan uzaklaştırmıştı beni bu insan.
E.A: Hic, İslam bu mu acaba diye dusundugun oldu mu? Musluman olduğun icin pişmanlık hissettin mi?
M.S.R: Hayır. İslam’ın bu tur davranışları yasakladığını biliyordum. İslam’ı yaşayan bir insan değildi. İslam’ın men ettiği herşeyi yapıyordu. İcki iciyordu orneğin. İslam’la onu hic bir araya getirmedim. Musluman olması bir tesaduftu sadece. Bir iki defa dovdu, evden kovdu. Bir Turk ailenin yanına sığındım. Polise bildirdim. Ona evin yakınlarına gelmesini dahi yasakladılar ama bir yolunu bulup evin onune geliyor, tehditler savuruyordu. Kotu, cok kotu gunlerdi. Ayrıldıktan sonra uzun sure kendimi toparlayamadım. Daha sonra şimdiki eşimle tanışdım. Şimdi cok mutluyum, hamdolsun.
Kızımın karşısına başortulu cıktım
E.A: Peki kızların musluman olduğunu oğrendiklerinde ne yaptılar? Nasıl karşıladılar?
M.S.R: Buyuk kızım evlenmişti. Birgun evine gittim. Kucuk kızım da oradaydı. Musluman olduğumu bilmiyorlardı. Beni başortusuyle karşılarında gorunce cok şaşırdılar. Onlara daha onceden soylemeyip ansızın karşılarına başortusuyle cıktığım icin biraz rahatsız oldular ama bir yorumda bulunmadılar. Benim kararlarıma karışmazlar, beni uzecek şeyler soylemezler ama sormaz, ilgilenmezler de. Orneğin Ramazanda buluştuğumuzda benim oruc tuttuğumu ve iftar vaktinde yemek yemem gerektiğini bilirler ama sanki bilmiyormuş gibi davranırlar. Bu durum beni cok uzer. Benim musluman tarafımı yok saymaya calışmaları uzucu tabi ama ne yapalım. (acı acı tebessum ediyor)
Turkler mesafeli davranıyor
E.A: Almanya’daki muslumanları nasıl buluyorsun?
M.S.R: Burada yaşayan Turkler Turkiye’deki Turklerden cok farklılar. Buradakiler daha mesafeli, daha soğuk. Benim Alman musluman olduğumu oğrenince seviniyorlar ama aralarına almaktan cekiniyorlar. Mesafeli davranıyorlar, kendilerinden kabul etmiyorlar. Turkiye’deki samimiyet burada yok. Ben o samimiyeti, sıcaklığı buradaki Turklerde bulamadım.
Almanlar arkamdan konuşmayı tercih ediyorlar
E.A: Almanlar nasıl karşılıyorlar?
M.S.R: Almanlar genellikle cok yadırgıyor, cok şaşırıyor. Bazıları saygı duyuyor. 11 Eylul sonrasında davranışları daha değişti, daha şupheci yaklaşıyorlar. Camilere giden Almanların polis tarafından gizlice takip edildiklerini biliyorum. Pek hoşlandıklarını soyleyemem ama yuzume karşı birşey soyleyemiyorlar. Arkamdan konuşmayı tercih ettiklerini biliyorum. (guluyor)
İbrahim Duvarcı ve Mehmet Coban beylere yapılan dua
E.A.: Son olarak eklemek istediğin birşeyler var mi?
M.S.R: Bana Said Nursi’nin kitabını hediye ederek musluman olmamı sağlayan, Konya’da yaşadığını oğrendiğim İbrahim Duvarcı ve bizi evinde ağırlayan İskenderun’lu Mehmet Coban… Bu iki insana teşekkur etmek istiyorum. Allah onlardan razı olsun. Hediye edilen kitabın beni İslam’la buluşturduğunu oğrenseler eminim cok mutlu olurlar… İnşallah bu roportajı okurlar…
Kaynak
__________________
Risale-i Nur’la acılan hidayet kapısı
Dini Bilgiler0 Mesaj
●30 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Risale-i Nur’la acılan hidayet kapısı
-
13-09-2019, 13:22:29