Hz Muhammed'in cocuk sevgisi hakkında hadisler
Peygamberimizin şefkatinin en canlı orneğini cocuklar uzerinde goruyoruz. Peygamberimizin cocuklara olan şefkati ve sevgisi bambaşkaydı.
Bir cocuk gorduğu zaman Peygamberimizin mubarek yuzunu neşe ve sevinc kaplardı. Onu tutar, kollarının arasına alır, kucaklar, okşar, sever ve operdi.
Gorduğu ve karşılaştığı her cocuğa selÂm verir, halini hatırını sorardı. Binekli bulunduğu zaman cocukları atın terkisine alır, gidecekleri yere kadar gotururdu. Cocuklarla arkadaşca konuşur, onların yanında cocuklaşır, anlayış seviyelerine gore sohbet eder, oğutler verirdi.
Cocuklarla o kadar icice olmuştu ki, bir defasında yarış yapan cocukları gormuştu de, onların neşesine katılmak icin birlikte koşmuştu.
Peygamberimiz ozellikle kendi cocuk ve torunlarına cok duşkundu. Onlar icin şefkatli bir baba, merhametli bir dedeydi.
Hz. Enes diyor ki:
"Coluk cocuğuna Peygamberimizden daha şefkatli bir kimseyi gormedim. Oğlu İbrahim'in—Medine'nin— Avali semtinde oturan bir sut annesi vardı. Beraberinde ben de bulunduğum halde Resulullah sık sık oğlunu gormeye giderdi. Varınca, demircinin duman dolu evine girer, oğlunu kucaklar, koklar, oper ve bir sure sonra da donerdi."
Peygamberimiz, kızı Fatıma'yı cok severdi. Bir sefere cıkacağı zaman en son ona uğrar, donuşunde ise once onun yanma giderdi.
Hz. Fatıma babasını ziyarete geldiğinde ise, Peygamberimiz sevgili kızını karşılamak icin ayağa kalkar, alnından oper ve yanına oturturdu.
Hazret-i Fatıma'nın iki oğlu vardı: Hasan ve Huseyin. Peygamberimiz bu torunlarım cok severdi. Onları kucağına alır, omuzuna cıkarır, okşar, sırtında taşır, oyun oynar, isteklerini yerine getirirdi.
Peygamberimiz dunyasını değiştirdiğinde Hz. Hasan 7, Hz. Huseyin 6 yaşındaydı. Yani Peygamberimiz hayatta iken Hasan ve Huseyin cok kucuk yaşlarda idiler.
İşte Peygamberimizin iki torununun şahsında cocuklara gosterdiği sevgi ve şefkat ornekleri:
Bir gun Peygamberimiz minberde hutbe okurken Hasan ve Huseyin'in duşe kalka mescide girdiklerini gorur. Konuşmasını yarıda keserek aşağı iner, onları tutar, bağrına basar.
"Cenab-ı Hak, 'Mallarınız ve cocuklarınız sizin icin birer imtihan vesilesidir' buyururken ne kadar doğru soylemiştir. Onları gorunce dayanamadım" dedikten sonra konuşmasına devam etti.
Hz. Enes de kendi gorduklerini şoyle dile getiriyor:
"Peygamberimizi hutbe okurken gordum, Hasan dizinin ustundeydi. Ne soyleyecekse halka soyluyor, sonra eğilip cocuğu opuyor ve 'Ben bunu seviyorum' diyordu."
Ebû Said anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz secdede iken torunu Hasan geldi, sırtına cıktı. Peygamber Efendimiz de onun elinden tuttu ve ayağa kalktı. Tekrar rukûa varıncaya kadar onu sırtında tuttu. Rukûdan kalktıktan sonra bıraktı ve cocuk gitti."
Hz. Zubeyir anlatıyor:
"Bir gun gozumle gordum. Peygamber Efendimiz secdede iken Hasan geldi, sırtına bindi. Cocuk kendiliğinden ininceye kadar Peygamber Efendimiz de onu indirmedi. Peygamber Efendimiz namazda iken bacaklarını acar, Hasan da bir taraftan girer, obur taraftan cıkardı."
Abdullah bin Mes'ud anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz namaz kılarken secdeye varınca Hasan ve Huseyin geldiler, sırtına bindiler. Oradakiler karışmak isteyince, Peygamber Efendimiz onlara karışmamaları icin işaret etti. Namaz bittikten sonra da kucağına aldı ve şoyle buyurdu:
"Kim beni seviyorsa, bunların ikisini de sevsin."
Enes bin MÂlik anlatıyor:
"Bir defasında Peygamber Efendimiz secdede iken Hasan ve Huseyin geldiler, sırtına cıktılar. İninceye kadar Peygamberimiz secdeyi uzattı.
"Oradakiler sordu:
"YÂ Resulallah, secdeyi uzatmış olmadınız mı?"
"Peygamber Efendimiz buyurdular ki:
"Oğlum sırtıma cıkınca acele etmekten cekindim."
KatÂde anlatıyor:
"Bir defasında Peygamberimiz, kızı Zeynep'ten olan torunu Amame kucağında olduğu halde yanımıza geldi. O şekilde namaza durdu. Rukûa varırken cocuğu yere bırakıyor, kalktığı zaman da kaldırıyordu."
Bu hususta bir başka Sahabî de şoyle anlatıyor:
"Hz. Hasan ve Huseyin sırtında olduğu halde Peygamber Efendimiz camiye geldi. One gecti, cocuğu sağ yanına bıraktı. Namaza durdu. Peygamberimiz secdeye vardı. Secdeyi o kadar uzattı ki, cemaat arasından başımı kaldırdım, baktım. Bir de ne goreyim? Peygamberimiz secdede, cocuk sırtına cıkmış duruyor. Tekrar dondum, başımı secdeye koydum. Namaz bitince halk sordu:
"YÂ Resulallah, bu namazda oyle uzun bir secde yaptınız ki, şimdiye kadar sizden boyle bir şey gormedik. Bu şekilde hareket etmeniz mi emredildi, yoksa bir vahiy mi aldınız?"
"Hayır, bunların hicbiri olmadı. Ancak oğlum sırtıma cıkmıştı, kendiliğinden ininceye kadar acele ettirmeyi uygun gormedim."
Ebû Hureyre anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz bir gun bir omuzunda Hasan, diğer omuzunda Huseyin olduğu halde geldi. Yanımıza varıncaya kadar bir onu opuyor, bir de diğerim opuyordu."
"YÂ Resulallah, anlaşılan onları cok seviyorsunuz" dedik.
"Evet, severim. Kim onları severse beni sevmiş, kim onlara kin tutmuşsa, bana kin tutmuş olur" buyurdular.
Peygamberimiz bir yere davet edilmişti. Yolda Hz. Huseyin'i gordu. Huseyin kollarını acıp koşarak dedesine geleceği anda birdenbire yon değiştirip bir tarafa kactı. Bu hareketi birkac defa tekrarladı. Peygamberimiz de peşinden koşuyordu. Sonunda yakaladı, bağrına bastı:
"Huseyin bendendir, ben de Huseyin'denim" buyurdu.
Bazen Hz. Hasan'ı da omuzuna alır ve "Allah'ım bu cocuğu seviyorum, Sen de onu sevenleri sev" buyururdu.
Peygamberimiz cocukları memnun etmek icin dediklerini yapar, onların kalbini kazanırdı.
Bir seferinde Hz. Hasan'ı omuzuna almış, gidiyordu. Bir adam kendisini bu halde gorunce, Hasan'a;
"Ey cocuk, bindiğin binek ne guzeldir" dedi.
Peygamberimiz de cevap verdi:
"O da ne guzel binicidir."
O bir peygamber olduğu halde omuzunda cocuk taşımaktan utanc duymuyor, bununla iftihar ediyordu.
Peygamberimiz cocuklara o kadar şefkatli ve hoşgorulu idi ki, bebekler ve kucuk yaştaki cocuklar kucağını ıslatsalar dahi onları anlayışla karşılar, işlerini bitirinceye kadar kendi hallerine bırakırdı.
Peygamberimizin torunu Huseyin, sutannesi Ummu-fadl'ın yanındaydı. Bir defasında Peygamberimiz Huseyin'i gormeye gitti. Ummufadl der ki:
"Huseyin'i emziriyordum. Resulullah yanıma geldi. Cocuğu istedi, verdim. Cocuk hemen uzerine akıttı. Almak icin elimi uzattım. 'Cocuğun işemesini kesme'dedi. Sonra bir bardak su istedi ve cocuğun ıslattığı yere doktu."
Peygamber Efendimiz cocukların ağlamalarına dayanamaz, onların susturulmasını, yorulmamasını isterdi. Sevgisi ve şefkati cocukların ağlamasına dahi musaade etmezdi.
Hanımlarını sıkı sıkıya tembih eder, Huseyin'den soz ederek, "Bu cocuğu ağlatmayın" der, ağlayan cocuğun susturulması konusunda da şoyle buyururdu:
"Kim ağlayan cocuğunu susturuncaya kadar gonullerse, Cenab-ı Hak ona Cennette memnun olacağı kadar nimet verir."
Oyle ki, bazen ağlayan bir cocuk sesi duysa namazını bile kısaltır, annenin cocukla meşgul olmasına imkÂn verirdi.
Peygamberimiz Mescitte namaz kıldırırken cemaatte cocuklu anneler de bulunurdu.
Sahabîlerin bu husustaki anlatımı şoyle:
"Resulullah bize sabah namazını kıldırmıştı. Namazda iki kısa sûre okudu. Namaz bitince Ebû Said el-Hudrî sordu:
"YÂ Resulallah bugun daha once yapmadığınız bir şekilde namazı kısa kıldırdınız..."
"Peygamberimiz şoyle acıkladı:
"Geride kadınlar safındaki cocuk sesini duymadın mı? Annesinin onunla ilgilenmesini temin edeyim dedim."
Cocuğa en cok annesi şefkat gosterir. Bir hadis-i şerifte annenin cocuğuna gosterdiği şefkatten dolayı buyuk sevap kazanacağı mujdelenir. Olay şoyle gelişir:
Bir gun fakir bir kadın iki kızı ile Hz. Âişe'yi ziyarete gelmişti. Hz. Âişe de evde onlara ikram icin bir tek hurmadan başka verecek bir şey bulamamıştı. O hurmayı anneye verdi. Anne de hurmayı ikiye bolerek cocuklarına yedirdi. Hz. Âişe bu durumu Peygamberimize anlatınca, Peygamberimiz o kadın icin şu mujdeyi verdi:
"Cocukları hakkıyla sevmek ve onları korumak, Cehennemden kurtuluşa vesiledir."
Peygamberimiz, cocuklara olan şefkatinde bir ayırım gozetmezdi. Kendi cocuklarına ve torunlarına gosterdiği aynı sevgi ve merhameti, diğer Sahabî cocuklarına da gosterirdi.
Peygamberimizin hizmetcisi Hz. Zeyd'in oğlu Usame anlatıyor:
"Resulullah bir dizine beni, bir dizine de torunu Hasan'ı oturtur; sonra ikimizi birden bağrına basar ve 'Ya Rabbi, bunlara rahmet et. Cunku ben bunlara karşı merhametliyim' diye dua ederdi."
Bazı kimseler, Peygamberimizin Sahabî cocuklarını okşayıp opmesini garip karşılıyorlardı. Kendilerinde pek olmayan bu guzel huyun, en guzel bir şekilde Peygamberimizde gorulmesini tam olarak anlayamıyorlardı.
Bir defasında Akra bin Habis, Peygamberimizi, Hz. Hasan'ı operken gordu ve şoyle dedi:
"Benim on cocuğum var. Şimdiye kadar hicbirini opmedim."
Bunun uzerine Peygamberimiz, "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz" buyurdu.
Yine bir gun bedevinin birisi gelerek Peygamberimize, "YÂ Resulallah, siz cocukları oper misiniz? Biz onları opmeyiz" dedi.
Boyle bir suale Peygamberimiz, "Allah senin kalbinden merhamet duygusunu almışsa ben ne yapabilirim?" buyurdu.
Peygamberimiz merhamet ve şefkat duygusunun en acık gorulduğu yerin, boylece cocuk sevgisinde ve onlara gosterilen şefkatte bulunduğunu belirtiyordu.
Cocuğu sevip opmenin cok buyuk bir sevap olduğunu da Peygamberimizden oğreniyoruz:
"Cocuklarınızı cok opun. Cunku her opucuk icin size Cennette bir derece verilir ki, iki derece arasında beşyuz senelik mesafe vardır. Melekler opucuklerinizi sayarlar ve sizin defterinize sevap yazarlar."
Peygamberimiz cocuklara gosterdiği şefkatte din ayırımı yapmazdı.
Bir Yahudinin cocuğu hastalanmıştı. Bunu duyan Peygamberimiz cocuğu ziyarete gitti. Ona Musluman olması icin telkinde bulundu. Cocuk, Musluman olmak icin babasından izin istedi. Babası musaade etti ve cocuk Musluman oldu.
Peygamberimizin barış zamanındaki bu guzel davranışı savaş esnasında da devam ederdi. Savaş sırasında cocukların oldurulmemesini oğutler, onlara iyi davraınlmasını tembih ederdi.
Bir savaş esnasında birkac cocuk iki tarafın arasında kalmış ve oldurulmuşlerdi. Peygamberimiz bu hadiseye cok uzuldu.
Sahabîler, "Ya Resulallah, onlar muşrik cocuklarıdır, nicin uzuluyorsunuz?" diye sordular.
Peygamberimiz, "Onlar doğdukları gibi duruyorlar. Sakın cocukları oldurmeyin, aman cocukları katletmeyin. Her can ilk yaratılışta tertemizdir" buyurarak konuya dikkatlerini cekti.
Cunku, cocukların babası gayr-i muslim de olsa, kendileri erginlik cağına gelmedikce mukellef sayılmamaktadır. İslÂm fıtratı uzere doğdukları icin, o masumluklarını mahafaza etmektedirler.
Peygamberimizin eşsiz şefkatim kız cocukları uzerinde de gormekteyiz. İslÂmdan once kız cocuklarının Arapların gozunde hicbir değeri yoktu. Kız babası olmayı bir ayıp olarak gorurlerdi. "Falan adamın damadı demesinler" diye kızlarını evlendirmek istemez, diri diri toprağa gomerlerdi. Bu vahşeti de atadan, babadan kalma bir Âdet olarak gorur, uygularlardı.
İşte Peygamberimiz bu zavallı masumların boyle acımasızca oldurulmelerini buyuk bir cinayet olarak goruyor, bu kotu Âdetin bir an once kaldırılması icin mucadele ediyordu. Kendisi kızların babası olmakla iftihar ettiği gibi, uc, iki veya bir kızı olup da onları buyutup yetiştirenleri, İslÂmî bir eğitim verenleri Cennetle mujdeliyordu.
Peygamberimiz, huzuruna bir kız cocuğu gelirse ona yakın ilgi gosterirdi.
Halid bin Said, Peygamberimizi ziyarete geldiğinde yanında kucuk kızı da vardı. Habeşistan'da doğduğu icin, Peygamberimiz ona ayrı bir yakınlık gosterirdi.
Cocuk kalktı, Peygamberimizin sırtında bulunan peygamberlik muhruyle oynadı. Babası yanına cekmek istedi, fakat Peygamberimiz cocuğun kalbinin kırılmaması icin babasına engel oldu.
Bir seferinde Peygamberimizin eline işlemeli bir kumaş parcası gecmişti. Hz. Halid'in kızını cağırttı ve ona verdi, sevindirdi.
Hz Muhammed'in cocuk sevgisi hakkında hadisler
Ayetler, Dualar, Hadisler0 Mesaj
●80 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Ayetler, Dualar, Hadisler
- Hz Muhammed'in cocuk sevgisi hakkında hadisler
-
13-09-2019, 13:22:23