İman bu dunyada dahi hadsiz lezzetlere medar

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Sizin sebat ve metanetiniz, masonların ve munafıkların butun plÂnlarını akim bırakıyor.

Evet kardeşlerim, saklamaya luzum yok; o zındıklar, Risale-i Nur’u ve şakirdlerini tarikate ve bilhassa Nakşî tarikatine kıyas edip, o ehl-i tarikati mağlûp ettikleri planlar ile bizleri curutmek ve dağıtmak fikriyle, bu hucumu yaptılar.

EvvelÂ: Urkutmek ve korkutmak ve o mesleğin sû-i istimalÂtını gostermek.

SÂniyen: O mesleğin erkÂnlarının ve muntesibîninin kusuratlarını teşhir etmek.

Ve SÂlisen: Maddiyyun felsefesinin ve medeniyetinin cazibedar sefahet ve uyutucu lezzetli zehirleriyle ifsad etmekle mÂbeynlerinde tesanudu kırmak ve Ustadlarını ihanetlerle curutmek ve mesleklerini fennin, felsefenin bazı dusturlarıyla nazarlarından sukut ettirmektir ki, Nakşîlere ve ehl-i tarikate karşı istimal ettikleri aynı silÂh ile bizlere hucum ettiler, fakat aldandılar. Cunku, Risale-i Nur’un meslek-i esası, ihlÂs-ı tam ve terk-i enaniyet ve zahmetlerde rahmeti ve elemlerde bÂkî lezzetleri hissedip aramak ve fÂnî ayn-ı lezzet-i sefihÂnede elîm elemleri gostermek ve imanın bu dunyada dahi hadsiz lezzetlere medar olmasını ve hicbir felsefenin eli yetişmediği noktaları ve hakikatleri ders vermek olduğundan, onların plÂnlarını inşaallah tam akim bırakacak ve meslek-i Risale-i Nur ise tarikatlere kıyas edilmez diye, onları susturacak.

Said Nursî

B. S. N. Tarihce-i Hayatı, Denizli Hayatı, s. 441

LÛ*GAT*CE:

ayn-ı lezzet-i sefihÂne: Gayr-i meşrû lezzetin ta kendisi.

erkÂn: Rukunler, temel azalar; onde gelen kişiler.

hadsiz: Sınırsız.

mÂbeyn: Ara, iki şey arası.

medar: Vesile, sebep.

sÂlisen: Ucuncu olarak.

sÂniyen: İkinci olarak.
__________________