Birinci Reşha

Arkadaş!

HÂlık’ımızı tarif eden, pek buyuk bir şahsiyet-i maneviyeye mÂlik, burhan-ı nÂtık dediğimiz, “Hazret-i Muhammed AleyhissalÂtu VesselÂm kimdir?” diye yapılan suale cevaben deriz ki:

Hazret-i Muhammed (asm) oyle bir zattır ki, azamet-i maneviyesinden dolayı sath-ı arz, o zatın Mescid-i Aksa’sıdır. Mekke-i Mukerreme onun mihrabı, Medine-i Munevvere onun minber-i fazl-ı kemalidir. Cemaat-i mu’minîne en son ve en Âlî imam ve nev-i beşerin hatib-i şehîridir, saadet dusturlarını beyan ediyor. Ve butun enbiyanın reisidir, onları tezkiye ve tasdik ediyor; cunku, dini butun dinlerin esasatına cÂmi’dir. Ve butun evliyanın başıdır, şems-i risaletiyle onları terbiye ve tenvir ediyor.

O zat (asm) oyle bir kutub ve nokta-i merkeziyedir ki, onun halka-i zikrinde bulunan butun enbiya-i ahyar, ebrar-ı sadıkîn onun gelmesine muttefik ve kelÂm-ı nutkuyla nÂtıktırlar. Ve oyle bir şecere-i nuraniyedir ki, damar ve kokleri enbiyanın esasat-ı semaviyesidir, dal ve budakları evliyanın maarif-i ilhamiyesidir.

Bu itibarla, herhangi bir davayı iddia etmiş ise, butun enbiya, mu’cizelerine istinaden ve butun evliya, kerametlerine musteniden ona şehadet etmişlerdir. Evet, butun davalarının tasdiklerini iş’ar eden, butun kÂmillerin hÂtem ve muhurleri vardır.

Ezcumle: O zatın (asm) davalarından biri tevhiddir. Bu davayı tasrih ve ifade eden “LÂ ilÂhe illallah” kelime-i mubarekesidir. O zatın halka-i din ve zikrine giren butun gecmiş ve gelecek insanlar, o kelime-i mukaddeseyi rukn-u iman ve vird-i zeban etmişlerdir. Demek o davanın hak ve hakikat olduğuna kanaat ve itminan ve iz’anları hÂsıl olmuş ki, zaman ve mekÂna şamil bir tarzda, o kelime-i mubareke, meşrebleri, meslekleri, an’aneleri mutehalif, mutebayin insanların ağızlarında Mevlevîler gibi semavî deveran ve cevelÂn ediyor.

Binaenaleyh, gayr-i mutenahi şahitlerin tasdikiyle hak ve hakkaniyeti tahakkuk eden bir davaya, hicbir vehmin haddi değildir ki, ona dest-i itirazı uzatabilsin.

Mesnevî-i Nuriye, Reşhalar, s. 33
__________________