Bediuzzaman: BÂki bir hakikat, fÂni şahsiyetler ustune bina edilmez, edilse hakikate zulumdur

Gayet ehemmiyetli iki meseleyi, sizlere, zekÂvetinize itimaden, Risale-i Nur’da muteferrikan parcaları bulunmalarına binaen, gayet muhtasar ..

(Bediuzzaman Said Nursi Hazretlerinin Emirdağ LÂhikası-1 adlı eserinden bolumler.)

Gayet ehemmiyetli iki meseleyi, sizlere, zekÂvetinize itimaden, Risale-i Nur’da muteferrikan parcaları bulunmalarına binaen, gayet muhtasar konuşacağım.

Birincisi: Risale-i Nur’un hakikî ve hakikatli bir şakirdi bulunan ve Kur’Ân-ı Mu’cizu’l-BeyÂnın kÂtibi, bu defa yazdığı mektupta, haddimden bin derece ziyade husn-u zannına istinaden, bir hakikat soruyor. Risale-i Nur’un şahs-ı mÂnevîsinin gayet ehemmiyetli ve kudsî vazifesini; ve hilÂfet-i Nubuvvetin de gayet ulvî vazifelerinden bir vazifesini benim Âdi şahsımda, Ustadı noktasından bir cilvesini gorduğunden, bana o hilÂfet-i mÂneviyenin bir mazharı nazarıyla bakmak istiyor.EvvelÂ: BÂki bir hakikat, fÂni şahsiyetler ustune bina edilmez. Edilse, hakikate zulumdur. Her cihetle kemÂlde ve devamda bulunan bir vazife, curumeye ve curutulmeye mÂruz ve muptel şahsiyetlerle bağlanmaz; bağlansa, vazifeye ehemmiyetli zarardır.

Saniyen: Risale-i Nur’un tezahuru, yalnız tercumanının fikriyle, veyahut onun ihtiyac-ı mÂnevî lisanıyla Kur’Ân’dan gelmiş. Yalnız o tercumanın istidadına bakan feyizler değil, belki o tercumanın muhatapları ve ders-i Kur’Ân’da arkadaşları olan hÂlis ve metin ve sadık zatların o feyizleri ruhen istemeleri ve kabul ve tasdik ve tatbik etmeleri gibi cok cihetlerle, o tercumanın istidadından cok ziyade o Nurların zuhuruna medar oldukları gibi, Risale-i Nur’un ve şakirtlerinin şahs-ı mÂnevîsinin hakikatini onlar teşkil ediyorlar.

Tercumanının da icinde bir hissesi var. Eğer ihlÂssızlıkla bozmazsa, bir tekaddum şerefi bulunabilir.Salisen: Bu zaman, cemaat zamanıdır. Ferdî şahısların dehası, ne kadar harika da olsalar, cemaatın şahs-ı mÂnevîsinden gelen dehasına karşı mağlûp duşebilir. Onun icin, o mubarek kardeşimin yazdığı gibi, Âlem-i İslÂmı bir cihette tenvir edecek ve kudsî bir dehÂnın Nurları olan bir vazife-i imaniye, bîcare, zaif, mağlûp, hadsiz duşmanları ve onu ihanetle, hakaretle curutmeye calışan muannid hasımları bulunan bir şahsa yuklenmez. Yuklense, o kusurlu şahıs ihanet darbeleriyle duşmanları tarafından sarsılsa, o yuk duşer, dağılır.Rabian: Eski zamandan beri cok zatlar, ustadını veya murşidini veya muallimini veya reisini kıymet-i şahsiyelerinden cok ziyade husn-u zan etmeleri, dersinden ve irşadından istifadeye vesile olması noktasında o pek fazla husn-u zanlar bir derece kabul edilmiş, hilÂf-ı vÂkıadır diye tenkit edilmezdi. Fakat şimdi,

Risale-i Nur şakirtlerine lÂyık bir ustada muvafık bir ulvî mertebe ve fazileti, bîcare, kusurlu bu şahsımda kabul ettikleri sebebiyle gayret ve şevkleriyle calışmaları, bu noktada haddimden ziyade husn-u zanları kabul edilebilir; fakat Risale-i Nur’un şahs-ı mÂnevîsinin malı olarak elimde bulunuyor diye bilmek gerektir. Fakat, başta zındıklar ve ehl-i dalÂlet ve ehl-i siyaset ve ehl-i gaflet, hatt sÂfi-kalb ehl-i diyanet, şahsa fazla ehemmiyet verdikleri cihetinde haksızlar, o şahsı curutmekle hakikatlere darbe vurmak; ve o Nurlara benim gibi bir bîcareyi mÂden zannederek, butun kuvvetleriyle beni curutup o Nurları sondurmeye ve sÂfi-kalblileri de inandırmaya calışıyorlar.
Ezcumle, İkinci Meselede bir hÂdise bu hakikati gosteriyor.İkinci Mesele: Bayramın ikinci gununde, teneffus icin kırlara cıktığım zaman, ehemmiyetli bir memur tarafından beş vecihle kanunsuz bir taarruza mÂruz kaldım. CenÂb-ı Hak, rahmet ve keremiyle, belime, başıma yuklenen Risale-i Nur eczalarını ve ruhuma ve kalbime yuklenen şakirtlerinin haysiyet ve izzet ve rahatlarını muhafaza icin, fevkalÂde bir tahammul ve sabır ihsan eyledi. Yoksa, bir plÂn neticesinde beni hiddete getirip, Risale-i Nur’un, bÂhusus Âyetu’l-KubrÂ’nın futuhatına karşı bir perde cekmek olduğu tahakkuk etti.*Sakın, sakın, hic kederlenmeyiniz, merak etmeyiniz, hem telÂş etmeyiniz, hem bana acımayınız. Şeksiz şuphesiz, inayet-i İlÂhiye perde altında bizi muhafaza etmekle 1 عَسٰى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ Âyetine mazhar etsin.Onların o plÂnları da yine akîm kaldı. Fakat bu vilÂyette, doğrudan doğruya buyuk bir makamdan kuvvet alıp şahsımla uğraşanlar var. Eğer mumkun olsa, buranın havasıyla hic imtizac edemediğim cihetini vesile edip, munasip bir yere naklime, Denizli Mahkemesini ve Ankara Temyiz Mahkemelerini vasıta yapıp calışmak lÂzım geliyor. Ben kendim yapamadığım icin, benden, bana daha ziyade alÂkadar Denizli dostları teşebbus etseler iyi olur. Hic olmazsa oranın hapsine, bir daha bahaneyle beni alsınlar.1 : “Belki sevmediğiniz şey hakkınızda hayırlıdır.” Bakara Sûresi

Kaynak: Bediuzzaman

__________________