(Dunden devam)
Ey sevaba hırslı ve a’mÂl-i uhreviyeye kanaatsiz insan! Bazı peygamberler gelmişler ki, mahdud bir kac kişiden başka ittiba edenler olmadığı halde, yine o peygamberlik vazife-i kudsiyesinin hadsiz ucretini almışlar. Demek huner, kesret-i etba’ ile değildir. Belki huner, rıza-i İlÂhîyi kazanmakladır. Sen neci oluyorsun ki, boyle hırsla “Herkes beni dinlesin?” diye, vazifeni unutup vazife-i İlÂhiyeye karışıyorsun? Kabul ettirmek, senin etrafına halkı toplamak Cenab-ı Hakkın vazifesidir. Vazifeni yap, Allah’ın vazifesine karışma.
Hem hak ve hakikati dinleyen ve soyleyene sevap kazandıranlar yalnız insanlar değildir. Cenab-ı Hakkın zîşuur mahlûkları ve ruhanîleri ve melÂikeleri kÂinatı doldurmuş, her tarafı şenlendirmişler. Madem cok sevap istersin; ihlÂsı esas tut ve yalnız rıza-i İlÂhîyi duşun. T ki senin ağzından cıkan mubarek kelimelerin havadaki efradları, ihlÂs ile ve niyet-i sadıka ile hayatlansın, canlansın, hadsiz zîşuurun kulaklarına gidip onları nurlandırsın, sana da sevap kazandırsın. Cunku, mesel sen “ElhamdulillÂh” dedin. Bu kelÂm, milyonlarla buyuk kucuk “ElhamdulillÂh” kelimeleri, havada izn-i İlÂhî ile yazılır. Nakkaş-ı Hakîm abes ve israf yapmadığı icin, o kesretli mubarek kelimeleri dinleyecek kadar hadsiz kulakları halk etmiş. Eğer ihlÂs ile, niyet-i sadıka ile o havadaki kelimeler hayatlansalar, lezzetli birer meyve gibi ruhanîlerin kulaklarına girer. Eğer rıza-i İlÂhî ve ihlÂs o havadaki kelimelere hayat vermezse, dinlenilmez. Sevap da yalnız ağızdaki kelimeye munhasır kalır. Seslerinin ziyade guzel olmadığından, dinleyenlerin azlığından sıkılan hafızların kulakları cınlasın!
Lem’alar, Yirminci Lem’a, s. 265
***
Evet, insanın elindeki cuz-i ihtiyÂrî ile işledikleri ef’allerinde, Cenab-ı Hakka ait netaici duşunmemek gerektir. MeselÂ, kardeşlerimizden bir kısım zatlar, halkların Risale-i Nur’a iltihakları şevklerini ziyadeleştiriyor, gayrete getiriyor. Dinlemedikleri vakit, zayıfların kuvve-i maneviyeleri kırılıyor, şevkleri bir derece sonuyor. Halbuki, ustad-ı mutlak, mukteda-i kull, rehber-i ekmel olan Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂm “Peygambere duşen ancak tebliğ etmektir. (MÂide Suresi: 99.)” olan ferman-ı İlÂhîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların cekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa’y ve gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş. Cunku “Sen sevdiğin kimseyi hidayete erdiremezsin. Ancak Allah dilediğine hidayet verir. (Kasas Suresi: 56.)” sırrıyla anlamış ki, insanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenab-ı Hakkın vazifesidir; Cenab-ı Hakkın vazifesine karışmazdı. Oyle ise, işte ey kardeşlerim! Siz de, size ait olmayan vazifeye harekÂtınızı bina etmekle karışmayınız ve HÂlık’ınıza karşı tecrube vaziyetini almayınız.
Lem’alar, Onyedinci Lem’a, s. 228
__________________
İnsanlara kabul ettirmek, vazifemiz değil
Dini Bilgiler0 Mesaj
●56 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- İnsanlara kabul ettirmek, vazifemiz değil
-
13-09-2019, 13:19:12