Dorduncu Dusturunuz: Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şakirÂne iftihar etmektir.
Ehl-i tasavvufun mabeyninde fen fi’ş-şeyh, fen fi’r-resul ıstılahatı var. Ben sofî değilim. Fakat onların bu dusturu, bizim meslekte fenÂfi’l-ihvan suretinde guzel bir dusturdur. Kardeşler arasında buna tefÂnî denilir. Yani, birbirinde fÂnî olmaktır. Yani, kendi hissiyat-ı nefsaniyesini unutup, kardeşlerinin meziyyat ve hissiyatıyla fikren yaşamaktır.

Zaten mesleğimizin esası uhuvvettir. Peder ile evlÂt, şeyh ile murid mabeynindeki vasıta değildir. Belki hakikî kardeşlik vasıtalarıdır. Olsa olsa bir ustadlık ortaya girer. Mesleğimiz haliliye olduğu icin, meşrebimiz hıllettir. Hıllet ise, en yakın dost ve en fedakÂr arkadaş ve en guzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş olmak iktiza eder. Bu hılletin ussu’l-esası, samimî ihlÂstır. Samimî ihlÂsı kıran adam, bu hılletin gayet yuksek kulesinin başından sukut eder. Gayet derin bir cukura duşmek ihtimali var; ortada tutunacak yer bulamaz.

Evet, yol iki gorunuyor. Cadde-i kubra-i Kur’Âniye olan şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar, bize duşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var. İnşaallah, Risale-i Nur yoluyla Kur’Ân-ı Mu’cizu’l-Beyan’ın daire-i kudsiyesine girenler, daima nura, ihlÂsa, imana kuvvet verecekler ve oyle cukurlara sukut etmeyeceklerdir.

Lem’alar, Yirminci Lem’a, s. 278
LÛ*GAT*CE:

cadde-i kubra-i Kur’Âniye: Kur’Ân’ın buyuk ve geniş caddesi.

fen fi’ş-şeyh: Şeyhinde fani olma, kendi hislerinden gecerek şeyhinde yok olma.

fen fi’r-resul: Peygamberde (asm) fani olma.

fenÂfi’l-ihvan: Kardeşinde fani olma.

haliliye: Dostluk, Hz. İbrahim’den gelen “halîlullah” mesleği.

mabeyn: Ara, iki şey arası.

şakirÂne: Şukredercesine.

tasavvur: Duşunme, hayal.

uhuvvet: Kardeşlik.

ussu’l-esas: Temel esas.

***
__________________