
Asrın İmamının Kur'an İlminden, cıkarmış olduğu muthiş tespitlerine şahit olacağız;
Ustad Hazretlerinin hem alem-i İslam icin, hem de insanlık icin; siyasi, ictimai ve iktisadi cozumlerini en guzel anlattığı ve ozetlediği risaleleri Sunuhat, Munazarat ve Muhakemat adlı eserleridir.
Bu eserler tetkik ve tahlil edilirse, bu onerilerin ne olduğunu gormuş oluruz. Yine bazı yayınevlerinde İctima-i Receteler adı altında bu risalelerin toplanarak yayınlandığını biliyoruz. Bunlardan bir tanesini numune olarak takdim edelim:
"Hem de itikadımdır ki: İstikbale hukum surecek ve her kıt'asında hakim-i mutlak olacak, yalnız hakikat-i İslamiyettir. Evet, saadet saray-ı istikbalde taht-nişin hakaik ve maarif yalnız İslamiyet olacaktır. Onu fethedecek yalnız odur; emareler gorunuyorlar.
Zira mazi kıt'asında, vahşetabad sahralarında hayme-nişin taassup ve taklid; veyahut cehlistan ulkesinde menzil-nişin muzahrefat ve istibdad olanlara, şeriat-ı garranın galebe-i mutlak ve istila-i tammına sed ve mani olan sekiz emir, uc hakikatle zir u zeber olmuşlardır ve oluyorlar."
"O maniler ise, ecnebilerde taklit ve cehalet ve taassup ve kıssislerin riyaseti; ve bizdeki mani ise, istibdad-ı mutenevvi ve ahlaksızlık ve muşevveşiyet-i ahval ve ataleti intac eden yeistir ki, şems-i İslamiyetin kusufa yuz tutmasına sebep olmuşlardır."
"Sekizinci ve en birinci mani ve bela budur: Bizle ecnebiler, bazı zevahir-i İslamiyet ve bazı mesail-i funun ortasında hayal-i batıl ile tevehhum eylediğimiz musademet ve munakazattır. Aferin maarifin himmet-i feyyazanesine ve fununun himmet-i merdanesine ki, meyl-i taharri-i hakikat ve muhabbet-i insaniyet ve meyl-i insaf olan hakaiki techiz ederek o manilere gonderip zir u zeber etmiş ve ediyor."
Gelecekte hukum İslam hakikatlerinin olacaktır. Geleceğin saadet sarayında tahta, hakikatler ve eğitim sistemi oturacak.Yani bu asırda ilim ve fen hukmedecek. Kimin elinde ilim ve fen varsa galibiyet ve dunyevi saadet onun olacak. Ustad Hazretleri, ilim ve fennin İslam hakikatlerinin anlaşılmasında ve kuvvet kesp etmesinde onemli bir rol alacağına işaret ediyor.
Mazide ilim ve fen değil, hissiyat ve taassup hukmediyordu. İnsanların ekserisi mensup olduğu inanc ve değerlere koru korune bağlanıyor ve akıl ve muhakemeden ziyade, hissiyat ve tarafgirlik duygusu ile hareket ediyordu. Bu da doğal olarak taklit ve taassubu netice veriyordu. Taklit ve taassubun olduğu bir zeminde İslam hakikatleri inkişaf etmez, parlaklığını izhar edemez.
İnsanlar ustunde bu taklit ve taassuptan gelen bir baskı ve istibdat hakim idi, yani insanlar inanclarını sorgulayamaz, otoriteyi eleştiremez bir durumda idiler. Mesela Avrupa yuz yıllarca kilise otoritesinin baskısı altında akla ve muhakemeye kapı acamamıştır. Bundan da ilkel ve mutaassıp bir toplum ortaya cıkmıştır. Bu gibi toplumsal hastalıklar, İslam guneşinin onunde ciddi bir engel ve perde gorevini yapmışlardır.
Ama bu zamanda bu taassup ve taklit, yerini maarif ve ilme terk ettiği icin, insanlar ozgur ve sağlıklı bir muhakeme ile hakikatin peşine duşuyorlar ve hakkı arıyorlar. İslam da guneş gibi parlak bir hakikat olduğu icin, elbette bu insanlar bir gun İslam guneşinin farkına varacaklardır.
Ustad'ın işaret ettiği İslam guneşinin onundeki maniler ve perdeler ise; Avrupa'da taklit, taassup, İslam hakkındaki cehalet ve kilisenin otoriter baskısı... Bizde ise her alandaki ezici istibdat yani baskıcı tutumlar, ahlaksızlık, insanların hal durumlarının karmaşası yani Batı ile İslam arasında bir bocalama halinin oluşu ve tembelliktir.
İşte bu bizdeki ve ecnebilerdeki engeller ve perdeler kalkarsa, İslam insanlığa guneş gibi doğacaktır, diyor Ustad Hazretleri.
Bu sekiz engel ve perde, uc hakikatin insanlık icinde dirilmesi ile parcalanacaktır. Bu uc hakikat ise; insan sevgisi, ilim ve eğitim ile hakikati araştırma arzusu ve insaftır. Yani insanlar duşmanlık yerine sevgi, taassup ve cahillik yerine ilim ve eğitim, onyargı yerine de insafı esas alırlarsa, İslam insanlık uzerine guneş gibi doğacaktır deniliyor.
Kaynak : Sorularla Risale
__________________