Risale-i Nur’u anlamıyorlar. Yahut anlamak istemiyorlar. Beni, skolastik bataklığı icinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. Ben, butun muspet ilimlerle, asr-ı hazır fen ve felsefesiyle meşgul oldum. Bu hususta en derin meseleleri hallettim. Hatt bu hususta da bazı eserler telif eyledim. Fakat ben oyle mantık oyunları bilmiyorum. Felsefe duzenbazlıklarına da kulak vermem. Ben, cemiyetin ic hayatını, mÂnevî varlığını, vicdan ve imanını terennum ediyorum. Yalnız Kur’Ân’ın tesis ettiği tevhid ve iman esası uzerinde işliyorum ki, İslÂm cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gun, cemiyet yoktur.

Bana, “Sen şuna buna nicin sataştın?” diyorlar. farkında değilim. Karşımda muthiş bir yangın var. Alevleri goklere yukseliyor. İcinde evlÂdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını sondurmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kosteklemek istemiş de ayağım ona carpmış; ne ehemmiyeti var? O muthiş yangın karşısında bu kucuk hÂdise bir kıymet ifade eder mi? Dar duşunceler, dar goruşler...
__________________