Tarikat-ı Aliye'de 11 esas nelerdir ?
TARİKAT-I ALIYE'DE ONBIR ESAS
..:: 1 ::..
HacegÂn yolunun esasları olarak kabul edilen şu temel prensipler, silsile-i sÂdÂt'ın pirlerinden olan AbdulhÂlik GucduvÂnî -kuddise sirruh- Hazretleri tarafından tertip edilmiştir.
1. Huş der-dem:
Alınan her nefeste huzuru muhafaza etmek, Allah-u TeÂlÂ'dan gafil olarak tek nefes bile almamak demektir.
ŞÃ‚h-ı Nakşibend -kuddise sırruh- Hazretleri: "Bu seyr-u suluk yolunda binayı nefes uzerine kurmak gerekir." buyurmuşlardır.
Nefes, Tarikat-ı aliye'de terakki edip yukselmenin temelidir. Nefeslerin vucuda gafletle girip gafletle cıkmamasına azami gayret sarfetmek gerekmektedir. Nefesleri gafletten korumak, kalbi huzura kavuşturur. Bunun icindir ki butun nefesleri Allah ile alıp vererek kalpteki huzuru muhafaza etmek gerekir.
Ubeydullah Ahrar -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:
"Bu yolda nefesi muhafaza etmeyi ve ona riÂyet etmeyi muhim tutmuşlardır. Her nefesin huzur ve şuur ile alınıp verilmesi gerekir. Nefesini muhafaza edemeyenlere yolunu şaşırmış gozuyle bakılır."
Huzurla alınan her nefes, Allah-u TeÂlÂ'nın Hayy ism-i şerifinin bir tecellisidir. Bir nefes huzurla alınıp veriliyorsa, o nefes diridir. Gaflet ile cıkan nefes ise oludur.
Allah'tan gafil olma! Bil ki sana bu nefesleri veren O'dur. Her nefeste senin hayatını tazeliyor. Bunun icin sen de O'na tazim et, nimetlerine şukret!
2. Nazar ber-kadem:
Bakışları ayak ucuna cevirmek mÂnÂsına gelir.
Goz kalbin penceresidir. Gozun gordukleri kalbi meşgul eder, nazargÂh-ı ilÂhî olan gonulu havÂtır kaplar.
Bunun icindir ki bir sÂlik yolda ve izde, kalabalıkta, tenhada bakışlarını ayak ucunda toplayacak ki; hem harama bakmaktan, hem de gozunu başıboşluktan, istediği yere bakmaktan korumuş olsun. Aynı zamanda havÂtıra duşmekten de kurtulmuş olur. Gonlunu toparlaması kolaylaşır.
Bu usûl Sunnet-i seniye'ye de uygun duşmektedir. Zira Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz yolda yururlerken sağa sola bakmazlardı.
Bir de var ki, insanın her yaratılan şeyde Allah-u TeÂlÂ'nın eserlerini gormeye calışması gerekir. Bu tefekkur sayesinde iman tekÂmul eder. Bu da bÂtınîdir.
Bu gibi kimseler Hazret-i Allah ile baktığı icin, her zerrede O'nun eserini, asarını seyreder. Bu, Hakk'tan Hakk'ın yarattıklarına seyirdir.
Mesel bir yaprağı ele alır, O'nun asarını onda seyreder, azamet-i ilÂhî karşısında bir zerrenin idrakinden Âciz olduğunu itiraf eder.
3. Sefer der-vatan:
"Vatanda sefer" mÂnÂsına gelen bu tÂbir; sÂlikin kotu huylarından ve nefsani sıfatlarından sıyrılıp iyi huyların ve melekî sıfatların yurdu olan aslî vatanına sefer etmesini gosterir. "Ben Rabbime gideceğim." (Saf f at: 99)
Âyet-i kerime'sinde gecen İbrahim AleyhisselÂm'ın beyanı bu mÂnÂda icten ice bir manevî yolculuktur.
Murşid aramak icin girişilen maddi seferler de bu mÂnÂnın icindedir. "HÂcegÂn yolu"nda, murşidini buluncaya kadar sefer edip, ondan sonra murşidin hizmetinde ikamete gecmek ve ic seferini tamamlamak başlıca kaidelerdendir.
İmÂm-ı Rabbani -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:
"Vatana kavuştuktan sonra sefer vÂki olursa, bu yolculuk vatanın kendi icinde olur. Kaldı ki 'Sefer der-vatan' Nakşibendiye buyuklerinin (kaddesallahu TeÂl EsrÂrehum) temel sozlerinden birisidir.
Bu tarikatta bu seferi, daha bidayette (başlangıcta) tattırırlar. Nihayeti bidayete yerleştirdikleri buradan belli olur.
Bu yolun yolcularından dilediklerini 'Meczûb-i sÂlik' yaparlar, yani meczupları sÂlikler haline getirirler. Bunları once afakî seyre atarlar, insanın dışında ilerletirler. 'Seyr-i afakî' denilen bu dış yolculuk bittikten sonra 'Seyr-i enfusî' denilen insanın icindeki yolculuğa başlatırlar. 'Sefer der-vatan' tÂbiri işte bu ikinci yolculuk demektir." (78. Mektup)
Bir diğer mektuplarında ise şoyle buyuruyorlar:
"Seyr-i enfusi demek olan 'Sefer der-vatan'; butun meşayih tarikatlarında var ise de, bu ilerlemek yolun sonunda olur. Afakî seyrin konaklarını katettikten sonra bu seyre başlarlar.
Bu Tarikat-ı aliye'de ise, işe seyr-i enfusî ile başlanır. Bu enfusî seyr ile seyr-i afakî de birlikte gidilir. Bu seyrin, işin başlangıcında yapılması; nihayetin bidayete yerleştirilmiş olmasındandır." (221. Mektup)
4. Halvet der-encumen:
Topluluk icinde yalnızlık, halk icinde Hakk ile beraber olmak diye tarif edilen bu esas, "El kÂrda gonul yarda." demektir.
ŞÃ‚h-ı Nakşibend -kuddise sırruh- Hazretlerimize: "Sizin yolunuzun esası nedir?" diye sorulduğunda: "Zahirde halk ile bÂtında Hakk ile olmaktır." cevabını vermiş ve şu şiiri okumuştur:
"Kalbinden Âşin ol, dışta yabancı gorun Boyle guzel yuruyuş cihanda az bulunur."
İmÂm-ı Rabbani -kuddise sırruh- Hazretleri ise bu hususta şoyle buyururlar:
"Bu Tarikat-ı aliyenin bir başka hususiyeti de 'Halvet der-encumen 'dir. Başkaları arasında yalnız imiş gibi olmak demektir ve 'Sefer der-vatan'dan hasıl olur.
Sefer der-vatan muyesser olunca, başkaları arasında zihnin dağılması da vatan gibi yalnızlığa sefer eder. Afaki dağınıklıklar kalbe sızamaz.
Bu yalnızlık diğer tarikatlarda ancak muntehÂda, sona varanlarda muyesser olur. Fakat bu Tarikat-ı aliye'de başlangıcta hasıl olduğundan, bu yola mahsus sayılmıştır.
'Halvet der-encumen' demek, vatanî halvet kapılarını kapamak, pencerelerini ormek demektir. Yani herkesin arasında hic kimseye iltifat etmeyecek, hic kimse ile muhatap olup
konuşmayacak. Bu demek değildir ki gozlerini yumacak, duygularını zorla muattal bırakacak. Hayır! Boyle bir şey bu Tarikat-ı aliye'de yoktur.
Kardeşimi Butun bu zorlamalar, yolun başında ve ortasında olur. Sona varanların bunlar icin kendini zorlaması gerekmez. Herkesin arasında iken kalbini toparlamıştır, gaflet arasında iken huzurdadır. "(221. Mektup)
Âyet-i kerime'de:
"Rabbinin adını zikret ve her şeyi bırakıp yalnız O'na yonel." buyurulmaktadır. (Muzemmil: 8)
Her an O'nu zikretmeye devam ederek kalbini nurlandır.
5. YÂd-kcrd:
Dilin kalple beraber zikridir. Murakaba mertebesine yukselmiş olan bir sÂlikin Kelime-i tevhid'i nefesini hapsederek zikretmesi demektir.
Kelime-i tevhid'in "Nefy-u ispat" zikrinin, murakaba dersi esnasında soylenişinde gozler yumulur, dil dimağa yapıştırılır ve nefes tutularak, kalp ile bir nefeste yirmibir adet okunur.
Boylece sÂlik, murakaba halinden muşahede mertebesine yukselir.
Tevhid'in iki mÂnÂsı vardır:
1. Zahirî Tevhid: "La ilahe illallah", Allah'tan başka ilÂh yok.
2. BÂtınî tevhid: "La mevcûde illallah", O'ndan başka mevcut yok.
6. BÂz-geşt:
Zikrullah esnasında kendiliğinden hatıra gelen iyi ve kotu her fikri kovmak demektir.
Gonulde başka alÂkalara yer kaldıkca, itminan teşekkul etmez ve yapılan zikir halis olmaz. Başlangıcta bu itminana erilemese de yine zikrullahı bırakmamak ve elde edilinceye kadar devam etmek gerekir.
7. NigÂh-daşt:
Muhafaza etmek demektir. TecelligÂh-ı ilÂhî olan kalp evine Hakk'tan gayrı şeylerin girmesini onlemektir. Oyle ki murid, bin kere Allah-u TeÂlÂ'nın yuce ismini zikrettiği halde, hatırına bir kere olsun yabancı fikir gelmemelidir.
MevlÂn Kasım -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:
"NigÂh daşt o dereceye erişmelidir ki, guneşin
doğuşundan batışına kadar muridin gonlune hicbir yabancı şey
uğramamalıdır. Oyle ki, insanda hayal kuvveti kendi kendini
azletmiş hale gelmelidir.
Hakikat ehlince malûmdur ki, hayal kuvvetini yarım saat
icin bile yok edebilmek son derece guc ve nadirlerin nadiri bir
iştir. Ancak bazı yuksek velilerin kÂn olabilir."
8. YÂd-daşt:
Hatırda tutmak demektir. Murakaba mertebesine ulaştıktan sonra sÂlikin lisanla belli sayıda Kelime-i tevhid'i zikretmesidir. Bu yoldan kalbin pası silineceğinden şuhûd mertebesine ulaşılır, kÂinattaki sınırsız coklukta vahdaniyet-i ilÂhi muşahede edilir.
YÂd-daşt, bundan once bahsi gecen usûllerin tahakkuk etmesidir.
9.Vukûf-i ZamÂni:
MÂnevi yolculuğa cıkmış olan muridin, devamlı olarak gecen zamanı değerlendirmesi, zaman uzerinde dikkati yoğunlaştırması, icinde bulunduğu zamanı dikkate alması, nefes alırken ve verirken uyanık olması demektir.
Murid butun gayreti ile boş vakit gecirmemeye calışmalı, butun zamanlarını iyi değerlendirmelidir. Huzurla gecirdiği zamana ve hÂline şukretmeli. gafletle gecirdiği zamanlarına da tevbekÂr olmalıdır. Bir başka ifade ile kabz halinde istiğfara, bast halinde şukre devam etmelidir.
Tasavvufta bu hale ibnul-vakt de denir, bugunun vazifesini yarına bırakmamak demektir.
Tarikatı Aliyede 11 esas nelerdir
Dini Bilgiler0 Mesaj
●30 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Tarikatı Aliyede 11 esas nelerdir
-
13-09-2019, 09:46:14