Risalet ve VelÂyet Ne Demektir?


Risalet, Allahtan bir tavzif (gorevlendirme), velÂyet ise Allaha bir yukseliştir. Yani, Allah bazı insanları, insanlara resul olarak gondermiştir. Bu bir gorevlendirmedir. “Allah kime risalet gorevini vereceğini en iyi bilendir (Enam Sûresi, 124) ayetinin hukmunce, kim buna ehilse, gorevlendirilir. İlk insan Hz. Âdem, aynı zamanda ilk peygamberdir. “Her ummet icin bir resul vardır (Yunus Sûresi, 47) ayetinin belirttiği gibi, her kavme peygamber gonderilmiştir. Hz. Muhammed (asm.), son peygamberdir (Ahzab Sûresi, 40). Risaleti butun insanlığa şumulludur.
Risalet, Peygamberimizle noktalanmıştır. Fakat velayet devam etmektedir. Risalet ve velayet, birbirine karışmayan iki deniz gibidir. Hicbir veli nebi mertebesine ulaşamaz.
Velayet, risaletin bir delilidir. Risaletin tebliğ ettiği iman hakikatlarını velayet bir nevi kalbî muşahede ve ruhanî zevk ile, aynelyakîn derecesinde gorur, tasdîk eder. (1)

Risalete mucize verilmiştir, velayete de kerÂmet. Keramet, Allahın veli kullarında meydana gelen harikulade hallerdir. Mesela, gonullerden geceni bilmek, bast-ı zaman ve tayy-ı mekan gibi.
Velayet icin illa keramet şart değildir. Butun evliyalardan daha ust mertebede yer alan sahabelerde kerametin fazla gorulmemiş olması, bunu ispat eder. Asr ı saadeti anlatan kitaplarda zikredilen kerametlerin sayısı, uc-beş tanedir. Bunlardan en meşhuru, Hz. Omerin hilafeti doneminde Medinede bir gun hutbede iken “Ya Sariye! Dağa, dağa! diye bağırmasıdır. Sariye, Hz. Omerin komutanıdır. O esnada İranda Mecusilere karşı savaşmaktadır. Hz. Omerin sesini duyar. Ordunun sırtını dağa yaslar ve galip gelir. (2)

Kerametten daha muhimi, istikamettir. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! (Hud Sûresi, 112) ayeti, istikameti emreder. Tarîkattan gaye keramet değil, istikamet olmalıdır. Cunku, “Bu dunya, darul- hikmettir, darul-hizmettir. Darul ucret ve mukafat değildir. (3)

Allahın veli kulları her devirde olmuşlardır ve kıyamete kadar da olmaya devam edeceklerdir. Veli, gorulduğunde Allah hatıra gelen kimsedir. (4) Boyle insanlar, “Dikkat edin! Allahın evliyası icin ne bir korku vardır. Ne de onlar uzulurler (Yunus Sûresi, 62) ayetinin mazharıdırlar. İc alemleri calkantılardan uzaktır. Huzur ve itminana ermişlerdir. İc Âlemlerindeki nuraniyet, dışlarına da aksetmiştir. Onları gormek, insana huzur verir, mukaddes şeyleri hatırlatır.

Veliler rahmetin celbine, belaların define vesiledirler. Birer manevi cazibe alanına sahiptirler. Ordudaki subaylardaki rutbeler misali, onların da rutbeleri vardır. İnd-i İlahide makbul insanlar olduklarından, onlara duşmanlık edenler, semÂvi afetlere maruz kalırlar.

Kaynaklar:
1. Nursî, Mektubat, s. 444
2. Celaleddin Suyuti, Tarihul Hulefa, s.117, Sadeddin Taftezanî, Şerhul Akaid, s. 78-79
3. Nursî, Mektubat, s 451
4. İbnu Mace, Zuhd, 4

Yazar: Şadi Eren (Doc.Dr.)