En Sevilen Oğretmen (ASM)
Hz.Muhammed [sav]
Kainatın oğretmeni

Onun (a.s.m.) getirdiği olmez hakikatler, en katı kalpli insanları en merhametli insanlar hÂline getirdi. O, mukemmel bir eğiticiydi. Ashabını en iyi şekilde terbiye etti ve yetiştirdi.


“O (a.s.m.) gonullerin sevgilisi, akılların oğretmeni,
nefislerin terbiyecisi, ruhların sultanıydı.
Bediuzzaman


Eğitim aşk, şevk, sabır ve gonul işidir; buyuk huner ve maharet ister. İyi eğitimci, gonullere girmeyi bilir. Gonlune giremediğimiz cocuğun kafasını aydınlatamayız. Gonullere hukmedemeyen, beyinlere hukmedemez. Eğitim, gonul kazanma ve gonullere taht kurma mesleğidir.

Butun devirlerin en cok sevilen, en etkili ve en başarılı eğitimcisi, İki Cihan Guneşi Hz. Muhammeddir (a.s.m.).

“Suffe Okulu adı verilen bir okul actı. Okumaya, oğrenmeye ve ilme cok onem verdi. O sadece cocukların değil, buyuklerin de oğretmeniydi. Sadece kucuklere değil, buyuklere de İslamın guzelliklerini, hakkı ve hakikati anlattı. İslam hakikatini butun insanlığa ders verdi.

Suffa Okulu yatılı idi. Dersler camide yapılıyordu. Okuldaki oğrenci sayısı 70 ile 400 arasında değişti. Peygamberimiz (s.a.v.) kendisine getirilen hediye, zekat ve sadakaları onlara aktardı.

Başlangıcta buradaki sahabîlere kendisi oğretmenlik yaptı. Daha sonra yetiştirdiği oğrencilerden oğretmenler atadı.

Ubade İbn Samit, oğrencilere Kuran ve yazı yazmayı oğretti.
Abdullah İbn Said İbnil-As, guzel yazı dersi verdi.
Muallim Mirdas, cocuklara oğretmenlik yaptı.
Cubeyr İbn Hayatissekafi, kitap okumayı oğretti.1

Aziz Nebi (s.a.v.) hem gonullere hem beyinlere hukmetti. Kalplerin sevgilisi, akılların oğretmeni, nefislerin terbiyecisi oldu.2

Okuma yazma bilmeyen ve okulu, gazetesi, kitabı, televizyonu olmayan, oğrenme kulturu bulunmayan bir topluma oğretmenlik yaptı.
Cok zor şartlarda calıştı.
Literaturunde “eğitim olmayan bir toplumu eğitti.

Kaba, ilkel, vahşî ve en kotu Âdetlere sahip bir milleti 23 sene gibi kısa bir surede dunyanın en kibar, en nazik, en medenî, en adaletli milletine donuşturdu; onları dunyanın başına sultan yaptı. İclerinden Âlimler, hukumdarlar, sanatkarlar, kahramanlar cıkardı.

Oylesine etkili hakikatleri anlattı ki onu oldurmeye gelenler onda dirildi. Onu oldurmek icin kılıc kuşanan ve yola koyulan Hz. Omer (r.a.), onun getirdiği Kuran hakikatlerini ders aldıktan sonra birdenbire değişti. Kanlı kinli Omer gitti, yerine kalbi Allah aşkı, Peygamber aşkı, hakikat aşkıyla dolu, merhamet abidesi bir Omer geldi. Bu değişim sayesinde Omer (r.a.), dunyanın en adaletli halifesi ve hukumdarı oldu.

Muhteşem şair Mehmet Akif Ersoy, onun adalet anlayışını ve sorumluluk duygusunu anlatırken şoyle der:

“Kenar-ı Diclede bir kurt kapsa bir koyunu;
Gelir de adl-i İlahî Omerden sorar onu!

İslamdan once peygamber oldurmeye azmedecek kadar katı kalpli olan Hz. Omer, Musluman olduktan sonra memleketinde kurdun kaptığı koyundan kendisini sorumlu tutacak kadar yumuşak kalpli, merhametli ve adaletli hÂle geldi.

Onun (a.s.m.) getirdiği olmez hakikatler, en katı kalpli insanları en merhametli insanlar hÂline getirdi. O, mukemmel bir eğiticiydi. Ashabını en iyi şekilde terbiye etti ve yetiştirdi.

Sırf Hz. Omerde meydana gelen değişiklik sebebiyle ona “dunyanın en başarılı ve en guzel eğitimcisi dense yeridir.

“Zira sigara gibi kucuk bir Âdeti, kucuk bir kavimden, buyuk bir hÂkim, buyuk bir himmetle ancak daimî kaldırabilir. HÂlbuki bak, bu zat, buyuk ve cok Âdeti, hem inatcı, mutaassıp buyuk kavimlerden, gorunuşte kucuk bir kuvvetle, kucuk bir himmetle, az bir zamanda kaldırıp yerlerine oyle yuksek seciyeleri, kan ve damarlarına karışmış derecede sabit olarak yerleştiriyor ve tespit ediyor. Bunun gibi daha pek cok harika icraatı yapıyor.3

HÂlbuki Peygamberimiz (s.a.v.), puta tapma, intikam, faiz, zina, icki gibi pek cok Âdeti, gorunuşte kucuk bir kuvvetle, kısa bir surede kaldırmış ve yerlerine en guzel Âdetleri, hem de o vahşî insanların damarlarına yerleştirircesine, yureklerine kazımıştır.

Bu inkılÂbın tarihte benzeri yoktur.

Arapların tarihi incelenirse İslam gelmeden once dunya capında hicbir başarıya imza atmadıkları gorulur. Kabileler hÂlinde yaşarlardı, kabileler arasında kavga ve savaşlar hic eksik olmazdı. Birbirlerine duşman kabileleri ve yağmacılığı ile meşhur bir millet idiler; kadın ve kızları insan yerine koymaz, hatta kız cocuklarını diri diri toprağa gomerlerdi. İslamiyetle şereflendikten sonra birden değiştiler ve şu hasletlere sahip oldular:

1. Birbirleriyle kardeş oldular.
2. Guzel ahlak sahibi oldular. Kumar, icki, adam oldurme, faiz, zina, fesat cıkarma, haksız yere kan dokme gibi yuzlerce kotuluğu terk ettiler.
3. Kuranın getirdiği yardımlaşmayı, bağışlamayı, zekat ve sadaka vermeyi, hak sahibine hakkını vermeyi, zayıfları ve mazlumları korumayı benimsediler.
4. Allah rızasını hedef edindiler. Hayırda ve takvada yarıştılar.
5. İlim, sanat, marifet ve medeniyette ileri gittiler.

Bunların neticesi olarak kısa surede yeryuzunun en efendi, en adaletli, en dayanışmacı toplumu oldular. Butun dunyaya hukmeden muhteşem devletler kurdular. Hem de uzun asırlar yaşayan ve dunyaya medeniyet oğreten devletler kurdular. İspanyada kurulan Endulus Emevî Devleti 800 sene yaşadı ve butun dunyaya ilim, hikmet, sanat, medeniyet ve insanlığı oğretti.

Asr-ı Saadet, muhteşem bir inkılap gordu. Aziz Nebinin (s.a.v.) getirdiği hakikatler o cağı oylesine değiştirdi ki cehalet devri kapandı, butun vahşîlikler sona erdi, haksızlıklar bitti. Bunların yerini “saadet devri aldı.

İnsanları değiştirdi. Katı kalpler yumuşadı, kinin yerini sevgi aldı, duşmanlıklar kardeşliğe donuştu.