Ehlibeyt Sevgisi,
ehlibeyt sevgisi nedir,
ehlibeyt sevgisinin kulturumuzdeki yansımaları nelerdir

Ehli Beyt Sevgisi

Ehl-i beyt anlamı sozlukte"ev halkı" manasına gelir. Genel manada, Peygamber Efendimiz'in ailesini, hanımlarını, akrabalarını, torunlarını da icine alan bu tabir, has manada ele alındığında, tarihteki kullanılagelen şekline baktığımızda da anlaşıldığı uzere, Peygamber Efendimiz'in (sas) Hazreti Ali ile Hazreti Fatıma validemizle beraber, o ikisinden devam eden neslini ifade eder.

Bununla beraber, Peygamberimizin beyan buyurdukları "Her takva sahibi kimse Muhammed'in Ehl-i Beytindendir"[1] ifadelerine bakarak, ehl-i beyt mefhumunun dairesini daha geniş olduğunu da duşunebiliriz. Fakat bu meseleyi, daha geniş olara başka bir makaleye havale ederek, burada hususiyle Ehl-i Beyt sevgisini nazarlarınıza arz etmek istiyoruz.

Şura suresinin 23. ayetinde "De ki: Ben bu risalet ve irşad hizmetinden oturu, sizden akrabalık sevgisinden başka beklediğim hicbir karşılık yoktur." buyrularak, ummet-i Muhammed'in (sas), Efendimiz'in akrabalarına ve bilhassa da ehl-i beytine karşı saygılı olmaları istenmiştir. Peygamber Efendimiz (sas), bircok hadisinde, Hazreti Ali başta olmak uzere kendi nesli hakkında ummetini ikaz ve irşad buyurmuş, ehl-i beyte karşı saygı dolu bir bakış oluşturmuştur. Veda hutbesinde beyan buyrulan şu hadis-i şerif, bu konuda bir ornektir ve Şura suresinde gecen "akraba sevgisi" ifadesinin de tefsiri mahiyetindedir: "Size iki şey bırakıyorum. Onlara sahip cıktıkca yoldan cıkmazsınız: Birisi Allah'ın kitabı Kur'an, diğer benim ehl-i beytim."[2]

Elbette ki, Peygamber Efendimiz'in kendi neslini nazara vermesi, sırf bir cibillî yakınlıktan dolayı değildir. Boyle bir anlayıştan Peygamber Efendimiz ve O'nun pak nesli fersah fersah uzaktır. Oyleyse, burada başka bir hikmet aramak gerekir. Esasen bu sozuyle Peygamber Efendimiz (sas), ilerde, fitne ve bidatların cıktığı, fesadın her tarafı kasıp kavurduğu, dinden uzaklaşıldığı, Kur'an'ı temsil eden bir cemaatin kalmadığı donemlerde, kendi neslinden olanların dine sahip cıkacaklarını, dolayısıyla ehl-i beytine sahip cıkanların, onları sevenlerin dine sahip cıkmış olacaklarını işaret buyurmuştur.

Bir başka rivayette, Peygamberimizin buradaki "ehl-i beyt" kelimesi yerine "sunnetim" buyurduğu ifade edilmiştir. Buradan şoyle bir mana anlayabiliriz: İleride benim sunnetimi, benim yolumu, ehl-i beytim temsil edip koruyacaktır. Onun icin onlara sahip cıkarsanız, sunnetimden ayrılmamış olursunuz.

Evet, Efendimiz (sas), bu turlu beyanlarıyla, hem dinine sahip cıkılmasını istemiş hem ileride maruz kalacakları sıkıntılardan dolayı kendi pÂk neslini onceden teselli etmiş, hem de yapacakları fedakarlık ve hilafetten cekilme gibi feragatlerinden dolayı da tebrik etmek istemiştir. Bu manada Hazreti Hasan ve Hazreti Huseyin'in (radıyallahu anhumÂ) başlarını okşamış, boyunlarını opmuş, "Hasan ve Huseyin, cennet ehlinin iki gencidir."[3] demiş ve "Allahım, ben bunları seviyorum, sen de sev!"[4] gibi dualarda bulunmuştur. Cennetle mujdelenmiş bu iki gencin babası olan Hazreti Ali hakkında ise pek cok inci mercan sozler soylemiştir. Bu hadisi şeriflerden bazılarını ornek verelim: "Ben kimin efendisi isem, Ali de onun efendisidir."[5], "Her Peygamberin nesli kendindendir, benim neslim Ali'dendir."[6] "Cennet uc kişinin hasretini ceker: Ali, Ammar bin YÂsir ve Selman."[7]

Tarih de gostermiştir ki, Peygamber Efendimizin en buyuk sevgisine mazhar olan bu mubarek nesil, ummete umit olmuşlar, daima dine hizmet icin yaşamışlar ve bu hizmet icindeyken Allah'a yurumuşlerdir. Hazreti Ali, Hazreti Huseyin Hazreti Hasan efendilerimizden sonra, Caferi Sadık (r.a.), Muhammed Bakır (r.a.), Zeynelabidin Hazretleri (r.a.), Abdulkadir Geylanî (k.s), Şah-ı Nakşibend (k.s.) ve daha nice dev kametler, bulundukları devirleri aydınlatan birer yıldız gibi hep parlamışlar ve insanlığa ışık kaynağı olmuşlardır.

Evet, ehl-i Beyt, ister ozel manasıyla Peygamber Efendimiz'in mubarek nesli olarak duşunulsun, ister geniş manasıyla akrabaları da dairenin icine alınsın, isterse de en geniş manasıyla Peygamberimizin gercek mirası olan dine ve ilme hizmeti hayatlarının gayesi haline getirenler mulahazaya alınsın, hepsi de sevilmeye layıktır, sevilmelidir, sevileceklerdir.

Allah, onların şefaatlerine bizleri de nail eylesin.Amin..

Kaynaklar:
[1] CÂmiu's-Sagîr, 1/55

[2] Musned, 5/181; Muslim, FedÂilu's-SahÂbe 36, Tirmizî, Menakıb 31

[3] Tirmizi, Menakıb, (3778

[4] Tirmizi, Menakıb, (3784

[5] Tirmizi, Menakıb 19; İbni Mace, Mukaddime 11

[6] Taberanî, el-Mucemu'l Kebir 3/43; Deylemî, Musned 1/172

[7] TabakÂt, 4/85