Adım Adım Onun İzinde
Hz.Muhammed (sav) yol izi


Allah Rasulu s.a.v. Efendimizin sozlerine, uygulamalarına ve herhangi bir durumla ilgili tavrına “Sunnet diyoruz. Sunneti gozardı eden bir anlayışın İslÂmla, boyle bir yaşantının muslumanlıkla ilgisi olamayacağına dair şuphe yok.

Bugun ilÂhi koklerinden kopma tehdidi altındaki anlayışımızın ve yaşantımızın yenilenmesi, tazelenmesi yani tecdidi ancak Sunnet ile mumkun.

Sunnetin bazı şeklî unsurlardan ibaret olmadığını, bir hayat tarzı olduğunu anlamamız, karşılaştığımız her durumda “Allah Rasulu olsaydı bu durumda ne yapardı? sorusunun izini surmemiz gerekiyor.

Efendimiz s.a.v. buyuruyor ki:

“Goğus boşluğunuzda iman, tıpkı bir elbisenin eskidiği gibi (zaman icinde) eskir. Oyleyse Allahtan imanınızı tecdid etmesini (yenilemesini) isteyin. (el-HÂkim, el-Mustedrek, 1 /4)

Gunumuze gelene kadar muslumanlar, Rabbanî alimler vasıtasıyla bu hadisin bildirdiği gerceği hayat rehberi edinmiş; amel, soz ve davranış olarak, zikir ve fikir olarak şuurlarını mumkun olduğu kadar canlı tutmanın gayreti icinde olmuşlardır.

İcinde yaşadığımız zaman diliminde durum epey farklılaşmış gorunuyor. Zira bu zaman diliminin yani modern donemin temel vasfı “tuketim cılgınlığının neredeyse butun insanlık uzerinde hakimiyet kurmuş olmasıdır. Her şeyin kitlesel bir tuketim anlayışı icinde hızla eskidiği bu donemde Sunnet-i Seniyyenin, din şuurumuzun ve algımızın diri tutulmasındaki hayatî fonksiyonunu sık sık vurgulamakta şuphesiz buyuk faydalar var.

Bu noktada, “dinî şuurumuzda baş gosteren yenilenme ihtiyacı kendisini nasıl belli eder? sorusu onemlidir. Bu soruya verilecek cevabı aslında her birimiz kendi nefsimizde hissedebiliriz. Oğrenip hafızamıza yerleştirdiğimiz ve hayatımıza intikal ettirdiğimiz İslÂmî hakikatler, bir zaman sonra ruhunu ve etkisini yitirmeye başladıysa, birtakım ibadetleri, evrad u ezkÂrı yerine getirirken kalbimizde bir kıpırdanma olmuyorsa, yaptığımız işleri alışkanlık haline getirip mekanikleştirmişsek “tecdid vakti yani yenilenme, tazelenme zamanı gelmiş demektir.

Hic şuphesiz mekanikleşmenin, eskimenin, ruh zayıflamasının kendisini belli ettiği en onemli alanlardan birisi Sunnet-i Seniyyeye tabi olma şuurumuzdur. Sunnet-i Seniyyenin her bir ilkesine, her bir cuzune ittiba ederken yaşadığımız “Sunnete uyma şuurunun, bir sure sonra yerini bir “alışkanlığa bırakmaya başlaması, tehlike zillerinin calmaya başladığını işaret eder bize.

Soz gelimi yemeklerden once dişlerimizi misvaklarken bir sunneti yerine getirme niyetiyle hareket ettiğimiz surece Sunnete ittiba sevabı kazanıyoruz. Ama bir sure sonra bu bir alışkanlık haline geliyor ve misvak kullanımı işini dişlerimiz daha beyaz gorunsun diye yapmaya başlıyorsak, işte orada ruh ve mana kaybolmuş, sadece şekil ve kabuk kalmıştır.

Sunnet-Tecdid ilişkisi

Hayatımızda sıklıkla “tecdide ihtiyac duyacağımızı bize haber veren de, onu nasıl yapacağımızı oğreten de Sunnettir. Bu sebeple Sunnet şuurunun canlandırılması tecdid ihtiyacının karşılanması icin gerekli ve yeterli olacaktır.

Bir keresinde Efendimiz s.a.v., “İmanınızı tecdid edin. buyurmuş, Sahabe-i Kiramın, “İmanımızı nasıl tecdid edelim? sorusuna da, “LÂ ilÂhe illallÂhı cokca soyleyin. cevabını vermiştir. (Ahmed b. Hanbel)

Allah TealÂnın bu ummete her yuz senenin başında dinini tecdid edecek birini veya birilerini gondereceğini bildiren hadis (Ebu Davud) uzerinde dururken ulema, bilhassa Sunnetin ihyasına dikkat cekmiş ve muceddidin unutulan sunnetleri ihya edeceğinin ve yaygınlaşma eğilimi gosteren bidatleri ortadan kaldıracağının altını cizmiştir.

Bu cercevede İmam Ahmed b. Hanbel şoyle demiştir: “Allah TealÂ, her yuzyılın başında insanlara Sunnetleri oğreten ve Rasul-i Ekrem s.a.v. adına yalan uydurulmasına engel olan kimseleri gonderir (el-AzîmÂbÂdî, Avnul-Mabûd, 11/387)

Bu durum, aynı zamanda Sunnetin hayatımızdaki merkezî yerini de işaret etmektedir. Dinin tecdidi Sunnetin ihyasına bağlı olduğuna gore, biz de icinde bulunduğumuz zaman diliminde Sunnet şuurumuzu yenilediğimizde Efendimiz s.a.v.in haber verdiği tecdid faaliyetini kısmen de olsa yerine getirmiş olacağız.

Sunnet butun hayatı kuşatır

Sunnet-i Seniyyenin hayatımızdan cekilmesi hic şuphesiz biraz yukarıdaki ornekte gecen misvak kullanımı konusuna munhasır değildir. Sunnet butun hayatımızı kuşatan bir rehberdir. Bireysel sorumluluklarımızdan toplumsal ilişkilerimize kadar her adımımız, her fiilimiz Sunnetin ilgi ve belirleyicilik alanı icindedir. Zira Efendimiz s.a.v.in hayatı, sunneti ve sîreti yani hayat tarzı butunuyle Kuranın canlı bir tefsiridir. Onun her sozu, her davranışı bizim icin Allah TealÂnın rızasına goturen bir rehberlik niteliği taşır. Gunluk hayatta, evinin icinde, komşularla ilişkilerde, devlet yonetiminde, mescitte ve sokakta kısacası hayatın her anında ve alanında O, “canlı Kuran olarak biz muminlere yol gosterir. Onun kılavuzluğu olmadan hakkıyla musluman olmak ve musluman kalmak mumkun değildir.

Efendimiz s.a.v. bir gun mubarek başını goğe kaldırıp bir sure tefekkure daldıktan sonra şoyle buyurdu:

– İlim sizden cekilip alındığı zaman haliniz nice olur?!

Orada bulunan sahabiler biraz şaşkınlıkla şoyle dediler:

– Ey Allahın Rasulu! Bizler Kuranı okuduğumuz ve ev halkımıza oğretip durduğumuz halde ilim bizden nasıl cekilip alınır?

Efendimiz s.a.v.in cevabı son derece duşundurucu oldu:

– Tevrat ve İncil yahudilerin ve hıristiyanların elindeyken onlara bir fayda sağladı mı? (Ahmed b. Hanbel, Tirmizî, İbn Mace)

Evet, Tevrat ve İncil, Hz. Musa ve Hz. İsa (ikisine de selam olsun) ummetlerinin bir sure sonra Yahudileşmesine ve Hristiyanlaşmasına mani olmamıştır.

Bu son derece carpıcı gercek, sadece gecmiş kavimlerin durumunu anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda bizi şu hayatî sorunun muhatabı kılıyor:

İslÂm Ummetini yahudi ve hıristiyanlarınkine benzer bir husrana suruklenmekten koruyacak olan nedir?

Hic şuphesiz bu sorunun cevabı “Sunnet-i Seniyyedir. Onun kurtarıcı rehberliğinden kendisini mustağni zannedenlerin varacağı yer iki dunyada da husrandan başkası olmayacaktır. Zira Efendimiz s.a.v., “Nefsimi kudret elinde tutana yemin ederim ki, hevÂsını (arzu ve isteklerini) benim getirdiklerime tabi kılmayan iman etmiş olmaz. (Begavî, Şerhus-Sunne, 1/213) buyurmuştur.

Ulemamızın bu hadiste ifade buyurulan “benim getirdiklerim sozunun sadece Kuranı anlatmadığı, buradaki esas vurgunun Sunnet-i Seniyyenin rehberliğini anlattığı konusunda aydınlatıcı beyanları vardır.

Dolayısıyla bu dinin hakkıyla oğrenilmesi de, yaşanması da ancak Sunnet-i Seniyyeye ittiba ile mumkundur.




semerkand dergisi