kuran'da hz musanın gectiği ayetler
Hz.Musa İle İlgili Ayetler
Kuran'da hz. Musa nın adının gectiği yaklaşık 200 ayet vardır.Bunlar şu şekildedir:
Bakara
(51) Hani, biz MûsĂ‚ ile kırk gece icin sozleşmiştik. Sizler ise onun ardından (kendinize) zulmederek bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz.
Bakara
(53) Hani, doğru yolu tutasınız diye MûsĂ‚'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) ve Furkan'ı vermiştik.
Bakara
(54) MûsĂ‚ kavmine dedi ki: "Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilah edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tovbe edin de nefislerinizi oldurun (kendinizi duzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin icin daha iyidir. Boylece Allah da onların tovbesini kabul etti. Cunku o, tovbeleri cok kabul edendir, cok merhametlidir."
Bakara
(55) Hani siz, "Ey MûsĂ‚! Biz Allah'ı acıktan acığa gormedikce sana asla inanmayız" demiştiniz. Bunun uzerine siz bakıp dururken sizi yıldırım carpmıştı.
Bakara
(60) Hani, MûsĂ‚ kavmi icin su dilemişti. Biz de, "Asanı kayaya vur" demiştik, boylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. "Allah'ın rızkından yiyin, icin. Yalnız, yeryuzunde bozgunculuk yaparak fesat cıkarmayın" demiştik.
Bakara
(61) Hani, "Ey MûsĂ‚! Biz bir ceşit yemeğe asla katlanamayız. O halde, bizim icin Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin" demiştiniz. O da size, "İyi olanı duşuk olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Oyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var" demişti. Boylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah'ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah'ın Ă‚yetlerini inkĂ‚r ediyor, peygamberleri de haksız yere olduruyor olmaları idi. Butun bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı.
Bakara
(67) Hani MûsĂ‚ kavmine, "Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. Onlar da, "Sen bizimle eğleniyor musun?" demişlerdi. MûsĂ‚, "Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" demişti.
Bakara
(68) "Bizim icin Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize acıklasın." dediler. MûsĂ‚ şoyle dedi: "Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne korpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi emrolunduğunuz işi yapın."
Bakara
(69) Onlar, "Bizim icin Rabbine dua et de, rengi neymiş? acıklasın" dediler. MûsĂ‚ şoyle dedi: "Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların icini acan bir sığırdır" dedi.
Bakara
(71) MûsĂ‚ şoyle dedi: "Rabbim diyor ki, o; cift surmek, ekin sulamak icin boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hic alacası olmayan bir sığırdır". Onlar, "İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin" dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı.
Bakara
(87) Andolsun, MûsĂ‚'ya Kitabı (Tevrat'ı) verdik. Ondan sonra ardarda peygamberler gonderdik. Meryemoğlu İsa'ya mucizeler verdik. Onu Ruhu'l-Kudus (Cebrail) ile destekledik. Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikce, kibirlenip (onların) bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da oldurmediniz mi?
Bakara
(92) Andolsun, MûsĂ‚ size acık mucizeler getirmişti de, arkasından sizler nefislerinize zulum ederek buzağıyı ilah edinmiştiniz.
Bakara
(108) Yoksa, daha once MûsĂ‚'nın sorguya cekildiği gibi, siz de peygamberinizi sorguya cekmek mi istiyorsunuz? Her kim imanı kufre değişirse, o artık doğru yoldan sapmış olur.
Bakara
(136) Deyin ki: "Biz Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, MûsĂ‚ ve İsa'ya verilen (Tevrat ve İncil) ile butun diğer peygamberlere Rab'lerinden verilene iman ettik. Onlardan hicbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz."
Bakara
(246) MûsĂ‚'dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini gormedin mi (ne yaptılar)? Hani, peygamberlerinden birine, "Bize bir hukumdar gonder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi. O, "Ya uzerinize savaş farz kılındığı halde, savaşmayacak olursanız?" demişti. Onlar, "Yurdumuzdan cıkarılmış, cocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda niye savaşmayalım" diye cevap vermişlerdi. Ama onlara savaş farz kılınınca iclerinden pek azı haric, yuz cevirdiler. Allah zalimleri hakkıyla bilendir.
Bakara
(248) Peygamberleri onlara şoyle dedi: "Onun hukumdarlığının alameti size o sandığın gelmesidir. Onda Rabbinizden bir guven duygusu ve huzur ile MûsĂ‚ ailesinin, HĂ‚rûn ailesinin geriye bıraktığından kalıntılar vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanmış kimselerseniz bunda şuphesiz, sizin icin kesin bir delil vardır."
Al-i İmran
(84) De ki: "Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a) İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve Yakuboğullarına indirilene, MûsĂ‚'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık. Onlardan hicbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz ona teslim olanlarız."
Nisa
(153) Kitap ehli, senden kendilerine gokten bir kitap indirmeni istiyorlar. (Buna şaşma!) MûsĂ‚'dan, bundan daha buyuğunu istemişler ve "Allah'ı bize acıkca goster" demişlerdi. Boylece zulumleri sebebiyle onları yıldırım carptı. Sonra kendilerine apacık deliller gelmesinin ardından (tuttular) buzağıyı tanrı edindiler. Biz bunu da affettik ve MûsĂ‚'ya apacık bir guc ve yetki verdik.
Maide
(20) Hani MûsĂ‚ kavmine demişti ki: "Ey kavmim! Allah'ın, uzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani icinizden peygamberler cıkarmıştı. Sizi hukumdarlar kılmıştır ve (diğer) toplumlardan hicbirine vermediğini size vermişti."
Maide
(22) Dediler ki: "Ey MûsĂ‚! O (dediğin) topraklarda gayet guclu, zorba bir millet var. Onlar oradan cıkmadıkca biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan cıkarlarsa biz de gireriz."
Enam
(84) Biz ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. Daha once Nûh'u da hidayete erdirmiştik. Zurriyetinden DĂ‚vud'u, Suleyman'ı, Eyyub'u, Yûsuf'u, MûsĂ‚'yı ve HĂ‚rûn'u da. İyilik yapanları işte boyle mukafatlandırırız.
Enam
(154) Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak, her şeyi acıklamak, hidayet ve rahmete erdirmek icin MûsĂ‚'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik ki Rablerinin huzuruna varacaklarına iman etsinler.
Araf
(160) Biz onları on iki kabile halinde topluluklara ayırdık. (Tîh sahrasında susuzluktan sıkılan) kavmi MûsĂ‚'dan su istediğinde biz ona, "AsĂ‚nı taşa vur" diye vahyettik. (Vurunca) taştan on iki pınar fışkırdı. Herkes (kendi) su iceceği yeri bildi. Uzerlerine bulutu da golgelik yaptık ve onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve temiz olanlarından yiyin" (dedik). Onlar bize zulmetmediler, fakat kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Araf
(159) MûsĂ‚'nın kavminden (insanları) hak ile doğru yola ileten ve onunla adaletli davranan bir topluluk da vardı.
Araf
(154) MûsĂ‚'nın ofkesi dinince (attığı) levhaları aldı. Onların yazısında Rableri icin korku duyanlara bir hidayet ve bir rahmet vardı.
Araf
(155) MûsĂ‚, kavminden, belirlediğimiz yere gitmek icin yetmiş adam secti. Onları sarsıntı yakalayınca (bayıldılar). MûsĂ‚, "Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de bundan once helak ederdin. Şimdi icimizden bir takım beyinsizlerin işledikleri gunah sebebiyle bizi helak mı edeceksin? Bu sırf senin bir imtihanındır. Onunla dilediğin kimseyi saptırırsın, dilediğini de doğruya iletirsin. Sen bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı. Sen bağışlayanların en hayırlısısın" dedi.
Araf
(150) MûsĂ‚, kavmine kızgın ve uzgun olarak donduğunde, "Benden sonra arkamdan ne kotu işler yaptınız! Rabbinizin emrini beklemeyip acele mi ettiniz?" dedi. (Ofkesinden) levhaları attı ve kardeşinin sacından tuttu, onu kendine doğru cekmeye başladı. (Kardeşi) "Ey anamoğlu" dedi, "Kavim beni gucsuz buldu. Az kalsın beni olduruyorlardı. Sen de bana boyle davranarak duşmanları sevindirme. Beni o zalimler topluluğu ile bir tutma."
Araf
(148) MûsĂ‚'nın kavmi onun (Tur'a gitmesinin) ardından, ziynet eşyalarından, boğurmesi olan bir buzağı heykeli (yaparak ilah) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara hicbir yol gostermediğini gormediler mi? (Boyle iken) onu (ilah) edindiler de zalim kimseler oldular.
Araf
(144) (Allah) "Ey MûsĂ‚! Vahiylerim ve konuşmamla seni insanlar uzerine seckin kıldım. Oyleyse sana verdiğimi al ve şukredenlerden ol" dedi.
Araf
(145) MûsĂ‚ icin, Tevrat levhalarında her şeye dair bir oğut ve her şeyin bir acıklamasını yazdık ve ona şoyle dedik: "Şimdi onları kuvvetle tut, kavmine de emret. Onları en guzeliyle alsınlar (uygulasınlar). Yakında size fasıkların yurdunu gostereceğim."
Araf
(142) MûsĂ‚'ya otuz gece sure belirledik, buna on (gece) daha kattık. Boylece Rabbinin belirlediği vakit kırk geceye tamamlandı. MûsĂ‚ kardeşi HĂ‚rûn'a, "Kavmim arasında benim yerime gec ve yapıcı ol. Sakın bozguncuların yoluna uyma" dedi.
Araf
(143) Mûsa, belirlediğimiz yere (Tûra) gelip Rabbi de ona konuşunca, Rabbim! Bana (kendini) goster, sana bakayım dedi. Allah da, Beni (dunyada) katiyen goremezsin. Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni gorebilirsin. dedi. Rabbi dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. MûsĂ‚ da baygın duştu. Ayılınca, Seni eksikliklerden uzak tutarım Allahım! Sana tovbe ettim. Ben inananların ilkiyim dedi.
Araf
(138) İsrailoğullarını denizden gecirdik. Derken, kendilerine ait putlara tapan bir kavme rastladılar. İsrailoğulları, "Ey MûsĂ‚! Onların kendilerine ait ilahları (putları) olduğu gibi sen de bize ait bir ilah yapsana" dediler. Mûsa şoyle dedi: "Şuphesiz siz cahillik eden bir kavimsiniz."
Araf
(134) Uzerlerine azap cokunce, "Ey MûsĂ‚! Rabbinin sana verdiği soz uyarınca bizim icin dua et. Eğer azabı uzerimizden kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle birlikte elbette gondereceğiz" dediler.
Araf
(131) Fakat onlara iyilik geldiği zaman, "Bu bizimdir, (biz calışıp kazandık)" derler. Eğer başlarına bir kotuluk gelirse MûsĂ‚ ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. İyi bilin ki onların uğursuzluk sebebi ancak Allah katında (yazılı)dır. Fakat cokları bilmezler.
Araf
(129) Dediler ki: "Sen bize gelmeden once de bize işkence edildi, geldikten sonra da." MûsĂ‚, "Umulur ki, Rabbiniz duşmanınızı helak edecek ve sizi bu yerde (Mısır'da) egemen kılıp, nasıl davranacağınıza bakacaktır" dedi.
Araf
(128) MûsĂ‚ kavmine, "Allah'tan yardım isteyin ve sabredin. Şuphesiz yeryuzu Allah'ındır. Ona, kullarından dilediğini mirascı kılar. Sonuc Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır" dedi.
Araf
(127) Firavun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: "Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) MûsĂ‚'yı ve kavmini, bu ulkede fesat cıkarsınlar, seni ve ilahlarını terk etsinler diye bırakacak mısın?" Firavun, "Biz onların oğullarını oldureceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların uzerinde ezici bir guce sahibiz?" dedi.
Araf
(117) Biz de MûsĂ‚'ya, "Elindeki değneğini at" diye vahyettik. Bir de ne gorsunler o, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
Araf
(115) (Sihirbazlar), "Ey MûsĂ‚!" Ya once sen at, ya da once atanlar biz olalım" dediler.
Araf
(107) Bunun uzerine MûsĂ‚ asasını yere attı. Bir de ne gorsunler, apacık bir ejderha.
Araf
(104) MûsĂ‚ dedi ki: "Ey Firavun! Şuphesiz ki ben Ă‚lemlerin Rabbi tarafından gonderilmiş bir peygamberim."
Araf
(103) Sonra onların ardından MûsĂ‚'yı, apacık mucizelerimizle Firavun'a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber olarak gonderdik de onları (mucizeleri) inkar ettiler. Bak, bozguncuların sonu nasıl oldu.
Yunus
(88) MûsĂ‚ şoyle dedi: "Ey Rabbimiz! Gercekten sen Firavun'a ve onun ileri gelenlerine dunya hayatında nice zinet ve mallar verdin. Ey Rabbimiz, yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz, sen onların mallarını silip supur ve kalplerine darlık ver, cunku onlar elem dolu azabı gorunceye kadar iman etmezler."
Yunus
(87) MûsĂ‚'ya ve kardeşine, "Kavminiz icin Mısır'da (sığınak olarak) evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın. Namazı dosdoğru kılın. Mu'minleri mujdele" diye vahyettik.
Yunus
(83) Firavun ve ileri gelenlerinin kotuluk yapmaları korkusu ile kavminin kucuk bir bolumunden başkası MûsĂ‚'ya iman etmedi. Cunku Firavun o yerde zorba bir kişi idi. O gercekten aşırı gidenlerdendi.
Yunus
(84) MûsĂ‚, "Ey kavmim! Eğer siz gercekten Allah'a iman etmişseniz, eğer O'na teslim olmuş kimseler iseniz, artık sadece O'na tevekkul edin" dedi.
Yunus
(81) Sihirbazlar atacaklarını atınca MûsĂ‚ dedi ki: "Sizin bu yaptığınız sihirdir. Allah onu elbette boşa cıkaracaktır. Cunku Allah bozguncuların işini duzeltmez.
Yunus
(80) Sihirbazlar gelince MûsĂ‚ onlara, "Atacağınızı atın (hunerinizi ortaya koyun)" dedi.
Yunus
(77) MûsĂ‚: "Size hak gelince, onun hakkında boyle mi diyorsunuz? Bu bir sihir midir? Oysa sihirbazlar, iflah olmazlar!" dedi.
Yunus
(75) Sonra bunların ardından Firavun ile ileri gelenlerine de MûsĂ‚ ve HĂ‚rûn'u mucizelerimizle gonderdik. Ama buyukluk tasladılar ve suclu bir toplum oldular.
Hud
(17) Rabbi katından acık bir delile dayanan kimse, yalnız dunyalık isteyen kimse gibi midir? Kaldı ki, bu delili Rabbinden bir şahit (Kur'an) ve bir de ondan (Kur'an'dan) once bir onder ve bir rahmet olarak (indirilmiş olan) MûsĂ‚'nın kitabı (Tevrat) desteklemektedir. İşte bunlar ona (Kur'an'a) inanırlar. Gruplardan her kim onu inkar ederse, ateş onun varacağı yerdir. Ondan hic şuphen olmasın. Şuphesiz o, Rabbin tarafından (bildirilmiş) gercektir. Fakat insanların coğu inanmazlar.
Hud
(97) Andolsun, biz MûsĂ‚'yı Ă‚yetlerimizle ve apacık bir mucize ile Firavun'a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber gonderdik de ileri gelenler Firavun'un emrine uydular. Halbuki Firavun'un emri doğru değildi.
Hud
(110) Andolsun, biz MûsĂ‚'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) vermiştik de onun hakkında ayrılığa duşulmuştu. Eğer daha once Rabbinin bir sozu gecmemiş olsaydı, elbette aralarında hukum verilirdi. Onlar da (muşrikler de) o Kur'an hakkında derin bir şuphe icindedirler.
İbrahim
(5) Andolsun, MûsĂ‚'yı da, "Kavmini karanlıklardan aydınlığa cıkar ve onlara Allah'ın (gecmiş milletleri cezalandırdığı) gunlerini hatırlat" diye Ă‚yetlerimizle gonderdik. Şuphesiz bunda cok sabreden, cok şukreden herkes icin ibretler vardır.
İbrahim
(6) Hani MûsĂ‚ kavmine, "Allah'ın size olan nimetini anın. Hani O sizi, Firavun ailesinden kurtarmıştı. Onlar sizi işkencenin en ağırına uğratıyorlar, oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. İşte bunda size Rabbinizden buyuk bir imtihan vardır" demişti.
İbrahim
(8) MûsĂ‚ şoyle dedi: "Siz ve yeryuzunde bulunanların hepsi nankorluk etseniz de gercek şu ki, Allah her bakımdan sınırsız zengindir, ovguye layık olandır."
İsra
(2) MûsĂ‚'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik ve onu, "Benden başkasını vekil edinmeyin" diyerek, İsrailoğullarına bir rehber yaptık.
İsra
(101) Andolsun, biz MûsĂ‚'ya apacık dokuz mucize verdik. İsrailoğullarına sor (sana anlatsınlar): Hani MûsĂ‚ onlara gelmiş ve Firavun da ona, "Ben senin kesinlikle buyulendiğini zannediyorum ey MûsĂ‚!" demişti.
İsra
(102) MûsĂ‚ ise, "İyi biliyorsun ki, bunları ancak, goklerin ve yerin Rabbi apacık deliller olarak indirmiştir. Ey Firavun, ben de seni kesinlikle helak olmuş bir kişi olarak goruyorum" demişti.
Kehf
(60) Hani MûsĂ‚ beraberindeki gence şoyle demişti: "İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım, ya da uzun zaman gideceğim."
Kehf
(62) Oradan uzaklaştıklarında MûsĂ‚ beraberindeki gence "Oğle yemeğimizi getir, bu yolculuğumuzdan dolayı cok yorgun duştuk" dedi.
Kehf
(64) MûsĂ‚: "İşte aradığımız bu idi" dedi. Bunun uzerine tekrar izlerini takip ederek gerisin geri donduler.
Kehf
(66) MûsĂ‚ ona, "Sana oğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi oğretmen icin sana tabi olayım mı?" dedi.
Kehf
(69) MûsĂ‚, "İnşaAllah beni sabırlı bulacaksın. Hicbir işte de sana karşı gelmeyeceğim" dedi.
Kehf
(71) Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi. MûsĂ‚, "Sen onu icindekileri boğmak icin mi deldin? Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın." dedi.
Kehf
(73) MûsĂ‚, "Unuttuğum icin bana cıkışma ve bu işimde bana gucluk cıkarma!" dedi.
Kehf
(74) Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek cocukla karşılaştıklarında adam (hemen) onu oldurdu. MûsĂ‚, "Bir cana karşılık olmaksızın sucsuz birini mi oldurdun? Andolsun cok kotu bir iş yaptın!" dedi.
Kehf
(76) MûsĂ‚, "Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme. Doğrusu, tarafımdan (dilenecek son) ozre ulaştın (bu son ozur dileyişim)" dedi.
Kehf
(77) Yine yola koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Halk onları konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yuz tutmuş bir duvar gorduler. Adam hemen o duvarı doğrulttu. MûsĂ‚, "İsteseydin bu iş icin bir ucret alırdın" dedi.
Meryem
(51) Kitapta, MûsĂ‚'yı da an. Şuphesiz o seckin bir insan idi. Bir resul, bir nebi idi.
Ta Ha
(9) MûsĂ‚'nın haberi sana ulaştı mı?
Ta Ha
(11) Ateşin yanına varınca, ona şoyle seslenildi: "Ey MûsĂ‚!"
Ta Ha
(17) "Şu sağ elindeki nedir ey MûsĂ‚?"
Ta Ha
(18) MûsĂ‚ dedi ki: "O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onunla başka işlerimi de gorurum."
Ta Ha
(19) Allah, "Onu yere at ey MûsĂ‚!" dedi.
Ta Ha
(20) MûsĂ‚ da onu attı. Bir de ne gorsun o, hızla akan bir yılan olmuş!
Ta Ha
(25) MûsĂ‚ dedi ki: "Rabbim! Gonlume ferahlık ver."
Ta Ha
(36) Allah şoyle dedi: "İstediğin sana verildi ey MûsĂ‚!"
Ta Ha
(39) "Onu (bebek MûsĂ‚'yı) sandığın icine koy ve denize (Nil'e) bırak ki, deniz onu kıyıya atsın da kendisini, hem bana duşman, hem de ona duşman olan birisi (Firavun) alsın. Sana da, ey MûsĂ‚, sevilesin ve gozetimimizde yetiştirilesin diye tarafımızdan bir sevgi bırakmıştım."
Ta Ha
(40) "Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve "size onun bakımını ustlenecek kimseyi gostereyim mi?" diyordu. Derken, gozu aydın olsun, uzulmesin diye seni annene dondurduk. (Sana baktı, buyudun) ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık seni sıkı bir denemeden gecirdik (ve kacıp Medyen'e gittin). Medyen halkı icinde yıllarca kaldın sonra (peygamber olman icin) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr'a) geldin ey MûsĂ‚!"
Ta Ha
(45) MûsĂ‚ ve HĂ‚rûn şoyle dediler: "Ey Rabbimiz! Şuphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz."
Ta Ha
(49) Firavun, "Sizin Rabbiniz kim, ey MûsĂ‚?" dedi.
Ta Ha
(50) MûsĂ‚, "Rabbimiz her şeye hilkatini (yaratılış ozelliklerini) veren, sonra onlara yol gosterendir" dedi.
Ta Ha
(52) MûsĂ‚ şoyle dedi: "Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitapta (levh-i mahfuzda yazılı)dır. Rabbim yanılmaz ve unutmaz."
Ta Ha
(57) Şoyle dedi: "Ey MûsĂ‚! Sihrin ile bizi yurdumuzdan cıkarmak icin mi geldin?"
Ta Ha
(59) MûsĂ‚, "Buluşma vaktimiz, bayram gunu, insanların toplandığı kuşluk vaktidir" dedi.
Ta Ha
(61) MûsĂ‚ onlara şoyle dedi: "Yazıklar olsun size! Allaha karşı yalan uydurmayın, yoksa sizi azap ile yok eder. Allah'a karşı yalan uyduran mutlaka husrana uğramıştır."
Ta Ha
(65) Sihirbazlar: "Ey MûsĂ‚! Ya once atmayı tercih edersin, ya da ilk atan biz oluruz" dediler.
Ta Ha
(66) MûsĂ‚: "Yok, (once) siz atın" dedi. Bir de ne gorsun, onların ipleri ve değnekleri yaptıkları sihirden dolayı kendisine hızla surunur gibi gorunuyor.
Ta Ha
(67) Bunun uzerine MûsĂ‚ icinde bir korku hissetti.
Ta Ha
(68) Şoyle dedik: "Korkma (ey MûsĂ‚!). Cunku, sensin en ustun olan."
Ta Ha
(70) (MûsĂ‚'nın değneği, sihirbazların ipleriyle değneklerini yutunca) sihirbazlar hemen secdeye kapandılar ve, "HĂ‚rûn ve MûsĂ‚'nın Rabbine inandık" dediler.
Ta Ha
(77) (Firavun'un imana yanaşmaması uzerine) MûsĂ‚'ya, "Kullarımı (İsrailoğullarını) geceleyin (Mısır'dan) yurutup cıkar. Yakalanmaktan korkmaksızın, endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir yol ac" diye vahyettik.
Ta Ha
(83) (MûsĂ‚ Tûr'a varınca): "Seni, acele ile kavminden uzaklaştıran nedir, ey MûsĂ‚?" (dedik.)
Ta Ha
(84) MûsĂ‚ şoyle dedi: "Onlar, işte onlar hemen arkamdalar. Rabbim! Sen hoşnut olasın diye, acele ederek sana geldim."
Ta Ha
(86) Bunun uzerine MûsĂ‚ ofke dolu ve uzgun bir halde halkına dondu. "Ey kavmim! Rabbiniz size guzel bir vaadde bulunmadı mı? (Ayrılışımdan sonra) cok zaman mı gecti, yoksa uzerinize Rabbinizden bir gazap inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz soze uymadınız (ve buzağıya taptınız)?" dedi.
Ta Ha
(88) Boylece (Samirî

Ta Ha
(93) MûsĂ‚: (Tûr'dan donunce) şoyle dedi: "Ey HĂ‚rûn! Saptıklarını gorduğun zaman bana uymana ne engel oldu? Yoksa emrime karşı mı geldin?"
Ta Ha
(95) MûsĂ‚, "Ya senin derdin neydi ey Samirî?" dedi.
Ta Ha
(97) MûsĂ‚, "Cekil git! Artık sen hayatın boyunca (hastalanıp) "Bana dokunmak yok!" diyeceksin.9 Senin icin, asla kacamayacağın bir ceza daha var. Hele şu ibadet edip durduğun ilahına bak! Biz onu elbette yakacağız ve onu muhakkak denize savuracağız.
Enbiya
(48) Andolsun, biz MûsĂ‚ ile HĂ‚rûn'a, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar icin o FurkĂ‚n'ı (Tevrat'ı) bir ışık ve oğut olarak verdik.
Hac
(44) İbrahim'in kavmi ile Lût'un kavmi ve Medyen halkı da (yalanlamışlardı). MûsĂ‚ da yalanlandı ve nihayet o inkarcılara muhlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Beni inkar etmek nasılmış, (gorduler).
Muminun
(46) Sonra MûsĂ‚ ve kardeşi HĂ‚rûn'u mucizelerimizle ve apacık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gonderdik de (onlar) buyukluk tasladılar ve kendilerini buyuk gorup boburlenen bir topluluk oldular.
Muminun
(49) Andolsun, hidayete ersinler diye MûsĂ‚'ya Kitabı (Tevrat'ı) verdik.
Furkan
(35) Andolsun, Biz, MûsĂ‚'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik ve kardeşi HĂ‚rûn'u da ona yardımcı kıldık.
Neml
(10) "Değneğini at." (MûsĂ‚ değneğini attı) Onu yılanmış gibi hareket eder gorunce, donup ardına bakmadan kactı. (Allah şoyle dedi): "Ey MûsĂ‚ korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar."
Neml
(9) "Ey MûsĂ‚! Gercek şu ki, ben mutlak guc sahibi, hukum ve hikmet sahibi olan Allahım."
Neml
(7) Hani MûsĂ‚ ailesine, "Ben bir ateş gordum, ondan size bir haber, yahut ısınasınız diye bir kor ateş getireceğim" demişti.
Şuara
(11) Hani Rabbin MûsĂ‚'ya, "Zalimler topluluğuna, Firavun'un kavmine git! Başlarına geleceklerden hĂ‚lĂ‚ korkmuyorlar mı?" diye seslenmişti.
Şuara
(12) MûsĂ‚ şoyle dedi: "Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum."
Şuara
(20) MûsĂ‚ şoyle dedi: "Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir halde iken (istemeyerek) yaptım."
Şuara
(24) MûsĂ‚, "O, goklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gercekten inanırsanız bu boyledir."
Şuara
(26) MûsĂ‚, "O, sizin de Rabbiniz, gecmiş atalarınızın da Rabbidir" dedi.
Şuara
(28) MûsĂ‚, "O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer duşunuyorsanız bu, boyledir" dedi.
Şuara
(30) MûsĂ‚, "Sana apacık bir delil getirmiş olsam da mı?" dedi.
Şuara
(32) Bunun uzerine MûsĂ‚, asasını attı, bir de ne gorsunler asa acıkca kocaman bir yılan olmuş.
Şuara
(43) MûsĂ‚ onlara, "Hadi ortaya atacağınız şeyi atın" dedi.
Şuara
(45) MûsĂ‚ da asasını attı. Bir de ne gorsunler, asĂ‚ onların duzdukleri sihir takımlarını yutuyor.
Şuara
(52) Biz MûsĂ‚'ya, "Kullarımı geceleyin yola cıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz" diye vahyettik.