Hz Suleyman ve Belkıs hikayesi
Aziz Celil Allah şoyle buyurdu:
“Rahman Rahim Allah’ın adı ile… Bu Suleyman’dandır.”
(Neml: 30)
Burada bir hikaye anlatılır ki; Suleyman (as) aittir. Şoyle olmuştur:
_Davut peygamberin oğlu Suleyman peygamber; Kudus’ten ayrılıp Karınca Vadisinden gecerken Yemen’e doğru yollandı. (Şam veya Taif tarafından karıncası cok bir deredir.)
Suleyman peygamber, askeri bir cole vurdu; hepside o colde susadı.
Bu su meselesini halletmek icin, Suleyman peygamber hudhud kuşunu araştırmaya başladı.
Kuşların kumandanı olan turna kuşunu cağırdı; ondan hudhud kuşunu istedi. Halbuki onun yanında da ancak bir tane hudhud kuşu vardı
Turna kuşu şoyle dedi:
_Nereye gittiğini bilmiyorum. Benden bir emirde almadı.
Hudhud kuşu gagasını yere koyar, suyun nerede olduğunu, yakınlığını ve uzaklığını bildirirdi.. Hatta, kendisi ile suyun arasında kac fersah ve kac boy olduğunu soylerdi.
İşte Suleyman peygamber hudhud kuşunu bunun icin arıyordu. Zira anlatılan işi yalnız o yapardı; başka kuşlar bu işten anlamazlardı.
Hudhud kuşu bu işi yapacağı zaman, sema boşluğuna doğru yukselirdi. Sonra, etrafa bir goz attıktan sonra o su bulunan yere iner gagasını yere koyardı.
Suleyman peygamber Hudhud kuşunu kaybettiği zaman, pek ofkelendi. Şiddetli gazaba geldi ve şoyle soyledi:
“_Ona cok şiddetli bir azab edeceğim. Olmazsa onu keseyim.. Yahut, bana acık bir ozur beyanı ile gelir ” (Neml:21)
Suleyman peygamberin kuşlara ettiği en cetin azabı: Onların tuylerini yolmaktı.
“Az durdu..” (Neml:22)
Hudhud kuşu geldi. Suleyman peygamberin huzuruna gitti. Sonra şoyle sena etti:
_Asırlar boyu mulkun daim olsun. Sonsuzlara kadar yaşayasın.
Bir yandan da gagasını kaldırıyor; başı ile Suleyman peygambere işaret ediyordu.
“_ Senin mulkunun ulaşmadığı bir yere vardım.” (Neml:22)
_Oyle bir yere gittim ki; orası senin saltanatının altında değil. Orayı tanıdım. Sen tanıdığım bu yeri bilmiyorsun da..
Bu haberi sana cin tayfası getirmemiştir; boyle bir yeri bildirmemişler. Orayı insanlarda bilmezler.
“_Sebe bolgesinden sana buyuk bir haber getirdim. Orada bir kadın gordum; o ulkenin sahibi.. O kadına her şey verilmiş. Onun buyuk bir tahtı var ” (Neml:22-23)
Belkıs bnt. Ebi Serah Humeyriye..
Hemen her şeyi var. Yemen ve cevresi onun. İlim var, saltanat var, mal var, ordusu var, hatta ceşitli atları da var. Onun buyuk bir tahtı var. Bu tahtın yukarı doğru yuksekliği, 30 zira.. (Parmak ucundan dirseğe kadar olan mesafe..)
O tahtın eni 80 ziradır. O taht, inci mercan ve turlu cevherlerle suslenmiş, işlenmiştir.
“Ne var ki, o ve onun kavmi gorduğume gore; Allah’tan başka guneşe de secde ediyorlar.” (Neml:24)
Yani: Onlar Mecusi..
“Şeytan, onlara yaptıkları işi suslu gosterip yollarını tıkamış. Bu yuzden doğru yolu bulamıyorlar.”(Neml:24)
_Şeytan, hem o kadına, hem de, tebaasına İslam yolunu kapatmış. Bu yuzden, İslamiyetin ne olduğunu gorup bilemiyorlar.
“Neden acaba, yerdeki ve gokteki gizlilikleri cıkaran Allah’a secde etmezler ki?.. Hem Allah, onların gizli ve acık yanlarını da bilir.”(Neml:25)
“Allah, oyle bir Allah’tır ki: Arş-ı Azimin de Rabbidir.” (Neml:26)
“Senin doğru mu soylediğini, yalan mı soylediğini yakında goreceğiz.” (Neml:27)
_Hele sen bize once su bul…
Hudhud suyu buldu. Ondan kana kana ictiler..
Bu iş bittikten sonra, Suleyman peygamber hudhudu cağırdı. Bir de mektup yazmıştı. Yazdığı bu mektubu muhurledi; Hudhud e verdi ve ona şoyle dedi:
“Bu mektubumu gotur. Onlara bırak..
Sonra, yanlarından biraz ayrıl. Ve bak: Ne gibi bir muracaatta bulunacaklar?” (Neml:28)
Suleyman peygamberin yazdığı mektup şoyle idi:
“Rahman Rahim Allah’ın adı ile,”
“Bu mektup, Suleyman’dandır.
Bana baş kaldırmaya kalkışmayınız.
Bana gelin; Musluman olun.” (Neml:30-31)
Suleyman peygamber, biraz daha acık manası ile şoyle diyordu:
_Bana karşı buyuklenmeye girişmeyiniz. Sizinle musalaha etmek istiyorum. Bunun icin gelin.
Siz cin tayfasından iseniz; kolem olmanız gerek. İnsan iseniz, sozumu dinleyip bana itaat etmeniz lazım.
Bunun uzerine, Hudhud mektubu aldı yola koyuldu. Oğlene doğru Sebe ulkesine vardı.
Hudhud geldiği sırada, Belkıs koşkunde oğlen uykusuna yatmıştı.
Kapılar uzerine kapanmıştı; kilitler vurulmuştu. Onun yanında bir şeyin girmesi de mumkun değil gibi idi..
Muhafızları da, koşkun cevresinde idiler.
Belkıs’ın kavminde kendisine ait on iki bin (12000) savaşcısı vardı.
Bu savaşcıların her biri de, yuz bin (100.000) savaşcının kumandanı idi.
Kadınlar ve cocuklar, anlatılan sayının dışında idi.
Belkıs, haftada bir gun, (her Cuma) kendi halkının arasına girer; onların ihtiyaclarını yerine getirirdi.
Tahtı da, dort altından sutun uzerine kurulurdu. Sonra gelir, o tahtın uzerine otururdu.
Kendisi, halkına bakardı; ama onlardan hic kimse kendisine bakamazdı. Onlardan bir kimse, dilekte bulunacağı zaman, huzurunda ayakta durur ve dileği ne ise, bildirirdi. Başını da onune eğer, Belkıs tarafına bakmazdı.
O dilek sahibi, bundan sonra secdeye kapanırdı. Belkıs’a tazim olarak, izin verilinceye kadar da, başını secdeden kaldırmazdı.
Halkının ihtiyaclarını gorup vereceği emri verdikten sonra koşkune giderdi.
Haftanın aynı gunu gelinceye kadar, bir daha kimse gormezdi.
Buyuk bir mulk ve saltanat sahibi idi.
Sonra..
Hudhud oraya vardığı zaman, gordu ki: Kapılar Belkıs uzerine kapanmış: muhafızlar da koşkun cevresini sarmış.
Bunun uzerine, bir giriş yolu araştırdı: koşkun pencerelerinden biriden iceri girdi.
O pencereden iceri girdikten sonra, oda oda ilerledi. Yedi oda gitti. Sonunda otuz zira yukseklikte arşına kadar vardı.
Gordu ki Belkıs oğlen uykusuna yatmış.
Hudhud, getirdiği mektubu, tahtının uzerine, Belkıs’ın yanına bıraktı; gidip gagası ile dokundu ve uyandırdı.
Belkıs uyanır uyanmaz. Baktı ki: Yanına tahtı uzerinde bir mektup
Kapılar kilitli olduğu halde, bu mektup kendisine nasıl ulaşmış. Hayret etti.
Dışarı cıktığı zaman muhafızları kapının onunde buldu. Onlara sordu;
_Kapıyı acıp da yanıma gelen birini gordunuz mu?
_Hayır, kimseyi gormedik. Kapılar olduğu gibi kapalıdır; biz de burada kolluyoruz.
Sonra, tahtına cekildi; mektubu actı ve okudu.
Belkıs hem okur; hem de yazardı. Baktı ki onda:
“Rahman Rahim Allah’ın adı ile..”
Yazılmış.. Okuyup bitirdi. Sonra toplanmaları icin, kavmine adam yolladı. Toplandıkları zaman onlara şoyle dedi:
“Ey ileri gelen kumandanlar, bana guzel bir mektup geldi.” (Neml:29)
“Rahman Rahim Allah’ın adı ile..
Bu mektup, Suleyman’dandır.
Bana baş kaldırmaya kalkışmayınız.
Bana gelin, Musluman olun.” (Neml:30)
“Ey ileri gelen kumandanlar, bu durumda, bana goruşlerinizi bildirin.” (Neml:32)
Bana anlatın; yapmam gerekeni bana bildirin. Ne yapmam gerektiğini hakkında goruşunuzu acıklayın.
“Şu anda ben kesin bir karara varmış değilim. Sizin goruşunuzu almadan bir karar veremem..” (Neml;32)
Durumu size acıkladım. Mektubu da okudum. Danışma meclisini kurun kararınızı soyleyin..
Bunun uzerine, o ileri gelenler, uzun bir goruşmeden sonra kararlarını verip Belkıs’a
“Biz, kuvvet sahibiyiz. Sağlam bir vurucu guce sahibiz..” (Neml:33)
Hicbir şekilde bizi duşman mağlub edemez. Ne savaşcılardan korkarız; ne cokluktan.. İdareyi hic kimseye veremeyiz. Amma, işini sen daha iyi birlisin. Yalnız, bize emir ver; ona gore hareket edelim.
“Emir sana ait; durumu incele; emredeceğini bildir.” (Neml;33)
Biz senin emrindeyiz. Ancak, Belkıs ilim ve hikmet yollu konuştu:
“Padişahlar bir ulkeye girdikleri zaman, orayı harabeye cevirirler.” (Neml:34)
“Oranın izzet ikram sahibi halkını, duşuk bir hale getirirler.
İşte, onların yapacakları budur.” (Neml:34)
“Ben elciler gondermek istiyorum.. Bu elciler, hediye de goturecektir.” (Neml:35)
“Bundan sonra, bekleyeceğim: Elcilerin nasıl doneceklerini goreceğiz.” (Neml:35)
Suleyman’a elciler gondereceğim. Elcilerin bana nasıl donecekler ve ondan bana ne haberler getirip neler anlatacaklarını bekleyeceğim. Yapacağım işe ondan sonra karar vereceğim.
Sonra, hediyelerini hazırladı. Hazırladığı hediyeler sırası ile şoyle idi:
On iki tane oğlan kole ayırdı. Hepsini de kız şekline getirdi. Zira hemen hepsi de tuysuz taze delikanlı idi.
Ellerini kınaladı. Saclarını taradı. Her birine kız elbisesi giydirdi.
Bundan sonra, onların yakınına gitti; Suleyman kendilerine bir şey sorduğu zaman ne soyleyeceklerini, nasıl konuşacaklarını anlattı.
Bilhassa, sorulara cevap verirken, kız sesi cıkarmalarını ve oyle cevap vermelerini tenbih etti.
On iki tanede sert tipli, erkeğe benzeyen cariye secti. Bunların saclarını tıraş ettirdi. Kendilerine erkek elbisesi giydirdi, ayaklarına erkek ayakkabısı verdi.
Bu erkek kıyafetindeki cariyelere de şoyle dedi:
Suleyman size bir şey sorduğu ve cevabını istediği zaman, ona erkek gibi cevap verin.
Belkıs’in hediyeleri arasında şunlar da vardı:
Yelencuc ağacı, (galiba tutsulu od ağacı, yanınca guzel kokar) misk, anber, ipekli. Bunları, cok guzel tabaklar icine koymuş, guzel cariyelerin ellerine vermişti.
Arap ve Acem develerinden dunyaya gelen on iki melez dişi deve yolladı ki, bunların sutu cok fazla idi.
İki tane boncuk yolladı. Bu boncukların biri eğri buğru delinmişti; diğeri delik değildi.
Bir de boş bir kadeh yolladı.
Butun bunların dışında, bir de kadın yolladı. Bu kadına şoyle tenbih etti:
Suleyman’a ait ne varsa ezberleyeceksin. Ne konuşursa ezberine alacak; onları bana anlatacaksın. Bundan sonra, hepsine birden şu tavsiyede bulundu:
Suleyman’ın huzuruna vardığınız zaman, oturmayın; ayakta durun. Size oturmanız icin emir verinceye kadar bekleyin.
Şayet kendisi, zalim bir kimse ise, onu malla razı ederiz; bizden bir şey istemez.
Şayet kendisi, hilim sahibi her şeyi bilen bir bilgin ise, oturmanız icin size emir verir.
Sonra o kadına şu emirleri verdi;
Suleyman’a soyle; delik boncuğa iplik gecirsin. Ama ne cin tayfasından birini yardımı ile ne insanlardan birinin eli ile..
Delinmemiş boncuğu da delinmesini soyle; ama demirsiz. Cin ve insan eli ile değil..
O kadına şu emri de verdi:
Suleyman’a soyle; bu oğlan kolelerle, cariye kadınları ayırd etsin.
Şunu da soyle; guzel, icilir su ile doldursun.. amma bu su ne yerin suyundan olmalı; ne de semanın suyundan..
Bunların dışında; icinde, bin tane ilmi mesele bulunan ve cozumlenmesini istediği bir mektup yazdı.
Anlatılan işler tamamlandıktan sonra, elciler yola cıktılar. Yanlarında taşıdıkları hediyelerle birlikte Suleyman’ın kapısına vardılar.
Getirdikleri hediyeleri Suleyman’ın onune bırakıp ayakta durdular; oturmadılar. Zira, kendilerine yapılan tenbih bu yola idi.
Suleyman onlara baktı.
Bir muddet, el ayak oynatmadan hareketsiz kaldı. Onlara bir ses de cıkarmadı; bir ferahlık da gostermedi. Elcilere, icinden gecenleri anlatmadı; ne gibi bir karşılık vereceğini de sezdirmedi..
Sonra, başını kaldırıp Belkıs’ın elcilerine baktı; şoyle dedi;
Yer Allah’ındır; gok de Allah’ındır.. Semayı yukseltti; yeri de alcalttı. Dileyen ayakta durur.; dileyen oturur.
Boylece, onlara otur izni verildi. Sonra..
Elci kadın, Suleyman’a yaklaştı; iki boncuğu teslim etti ve şoyle dedi
_Belkıs, sana der ki: Bu delik boncuktan iplik geciresin; bir uctan girip obur uctan cıkacak. Ama, bunu ne insan eli ile yapacaksın; ne de cin tayfasının yardımı ile..
Bu delinmemiş boncuğu dahi deleceksin. Bu taraftan obur tarafına kadar delinecek. Amma, demirle değil; insanların ve cinlerin yardımı ile de olmayacak..
Bundan sonra, boş kadehi Suleyman’a yaklaştırdı ve şoyle dedi:
_Belkıs sana der ki: Bu boş kadehe su doldurasın. İcilir su olmalı; amma, ne yerden cıkan su olmalı, nede gokten inen..
Bundan sonra, kız kıyafetindeki oğlanları, erkek kıyafeti giymiş kadınları gosterdi. Soyle dedi;
_Belkıs sana der ki; Bu oğlanlarla kadınları birbirinden ayırd edesin..
Belkıs’ın elcisi diyeceğini dedikten sonra cekildi.
Bundan sonra Suleyman, ulkesinin halkını topladı. Hepsi bir araya geldikten sonra Suleyman. Kendisine gelen boncukları cıkardı.
Once delik boncuğu gosterdi ve şoyle dedi;
_Benim icin, kim bu delikten iplik gecirip obur taraftan cıkaracak?
Buna karşılık bir kurt konuştu. Ki bu kurt, yaş hurma icinde bulunurdu. Kendisi kırmızı idi. Şoyle dedi:
_Ey Sultan, bu işi senin icin ben yaparım; ama bir dileğim var: Rızkım yaş hurma icinde olacak..
Suleyman, kurdun bu dileğini kabul etti:
_Olur.. dedi.
Bunun uzerine, kurdun başına bir ip taktılar; boncuğun icine girdi. İpi cekerek gitti; obur taraftan cıktı.
Suleyman bundan sonra, ikinci boncuğu cıkardı ki, bu delinmemiştir. Şoyle dedi:
_Demire ihtiyac duyulmadan, bu boncuğu bana kim delecek?.
Bunun uzerine, huzura bir guve kurdu atıldı ve şoyle dedi:
_Ey Sultan, senin icin bunu ben yaparım. Ama, senden bir dileğim var. Rızkım ağaclarda olsun.. Suleyman, buna da olumlu cevap verdi.
Bunun uzerine, boncuk uzerinde durdu; bu yandan obur yana kadar delip cıktı.
Bu kurdun rızkı da ağaclarda oldu. (Yani ağac kurdu oldu.)
Bundan sonra, kadehi cıkardı;
_Arap atları hazırlansın..
Diye emir verdi. Atlar hazırlandı. Koşturuldu, yoruldular ve terlediler. Bunların terinden akan su, kadehe dolduruldu. Elciye şoyle dedi:
_İşte, Belkıs’ın istediği su budur.
Daha sonra, erkek kılığındaki gelen kadınları ve kadın kılığında gelen oğlanları huzuruna cağırdı. Sonra onlara:
_Abdest alınız ..
Emrini verdi ki, bununla onları ayırd edecekti.
Erkek kılığında kadın olanlar, suyu avuclarının icine dokuyorlardı. Once sol avuclarına doktukleri su ile. Sol kollarını yıkıyorlardı. Sonra da, sağ avuclarına da doktukleri su ile sağ kollarını yıkıyorlardı.
Kadın kılığında erkek olanlar ise.. Once suyu sağ avuclarına alıyor. Sağ kollarını yıkıyorlardı. Daha sonra suyu sol avucları icine alıp sol kollarını yıkıyorlardı.
Boylece, soldan başlayanların kadın, sağdan başlayanların ise.. erkek olduklarını cıkardı.
Bundan sonra, Belkıs’ın kendisine gonderdiği meselelere geldi. Onların da, elciye cevaplarını verdi. Hediyeleri ile birlikte onları yolladı..
Ayet_i kerimelerle anlatıldığı uzere, Belkıs’ın gonderdiği elciye şoyle dedi:
“Siz bana malla yardım etmeye mi calışıyorsunuz? Allah’ın bana verdiği (saltanat ve peygamberlik) sizin verdiklerinizden hayırlıdır. Elbette, bu hediyeleriniz sizi sevindirir.” (Neml: 36)
Bir mektup daha yazdı ve hudhude verdi. Şoyle dedi:
“_Belkıs ve adamlarına bunu gotur.
Şunu bilsinler: Kendilerine oyle bir ordu ile geleceğim ki; onune durulması mumkun değildir.
Onları, Sebe ulkesinden zelil ve perişan bir halde cıkaracağız.”
Hudhudun getirdiği mektubu okudu..
Sonra, elciler de geldiler, onlardan da durumu dinledi.
Gonderdiklerine Suleyman’ın neler ettiğini. Sorduklarına ne gibi cevaplar verdiğini bir bir kendisine anlattılar.
Butun bunları dinledikten sonra, şoyle dedi:
_Bu, bize tepeten inme bir iştir. Bizim ona karşı koyacak ne gucumuz var; ne de takatimiz. Karşısında dayanamayız.
Sonra tahtını saklamaya gecti.. İcten ice giden yedinci odaya kapattı. Kapılarına da koruyucu muhafızlar koydu.
Bundan sonra, Suleyman’a doğru yola cıktı.
Ancak, hudhud ondan evvel geldi ve Belkıs’ın kendisine gelmek uzere yola cıktığını haber verdi.
Bunun uzerine, Suleyman peygamber, ulkesinin ileri gelenlerini topladı. Onlara şoyle dedi:
“_Ey cemaat, onlar bana sulh icin teslim olmaya gelmeden evvel, Belkıs’ın tahtını bana hanginiz getirecek?” (Neml:38)
Zira, onlar sulh ettikten sonra, tahtı almak bize helal olmaz.
“_Cin tayfasından bir ifrit şoyle dedi:
_Sen, yerinden kalkmadan ben onu sana getirebilirim. Onu taşımak icin gucluyum; olduğu gibi getireceğime eminim.” (Neml:39)
Bu ifrit, cok guclu ve sert tabiatlı idi. Adı: Amred idi.
Yarım gunde, oradan alıp getireceğini, tahtın incilerinden mercanlardan ve diğer zinetlerinden altınına, zebercedine, gumuşune hicbir ziyan getirmeyeceğine dair teminat veriyordu.
Bu oyle bir ifrit idi ki: Gozu nereye kadar gorur ise.. adımını oraya atardı. Bunun icin de Suleyman’a şoyle dedi:
_Ben gozumun gorduğu yere adımımı atabiliyorum; onu hemen alır getiririm.
Ancak Suleyman şoyle dedi:
_Ben daha cabuk gelmesi icin acele ediyorum.
“Kitaptan kendisinde ilim bulunan biri Suleyman’a şoyle dedi:
_Ben, onu sana goz acıp kapayıncaya kadar getiririm.” (Neml:40)
Kitaptan bildiği ism-i azam duası idi.. Ki o dua: Ya Hayy Ya Kayyum’ dur. Şoyle dedi:
_Butun dikkatimi toplar, Rabbımın kitabına bakarım. Ve.. Rabbıma dua ederim.. Bu suretle o tahtı, bir an icin buraya getiririm.
Adı: Asaf b. Berhiya idi.. Kendisi İsrailoğullarındandı; Yuce Allah’ın en buyuk ismini bilirdi. Buna guvenerek, tahtı goz acıp kapayıncaya kadar getirebileceğini soyluyordu.
Suleyman şoyle dedi:
_Bunu yapabilirsen, ustun gelirim. Şayet yapamazsan, cinlerin arasında beni rusvay etmiş olursun. Halbuki ben, hem insanların hem de cinlerin efendisiyim.
Bundan sonra, Asaf kalktı; abdest aldıktan sonra Aziz Celil Allah’a karşı secdeye kapandı. Yuce Allah’ın ism-i azamını vesile ederek dua etmeye başladı,
_Ya Hayy Ya Kayyum.. diyordu.
Asaf’ın duası uzerine Belkıs’ın tahtı yerde kayboldu. Sonra Suleyman’ın tahtının yanında meydana cıktı.
Şoyle anlattı:
_Suleyman peygamber, buyuk tahtına oturduğu zaman, ayaklarını uzerine koyduğu kursunun altından Belkıs’ın tahtı cıktı.
Belkıs’ın tahtının ortaya cıktığını gorunce cin tayfası Suleyman’a şoyle dedi:
_Asaf’ın gucu tahtı getirmeye yetti; ama Belkıs’ı getiremez. Bunun uzerine Asaf Suleyman’a şoyle dedi:
_Ben, onu da sana getirebilirim.
Suleyman billurdan bir koşk yapılması emrini verdi.
Bu billur koşkun altından da su akıtılmasını icin emir verdi.
Bunu da yaptılar ve akan suya balıklar attılar. Billurun saflığından, ustte olan altta akan suyu ve balıkları goruyordu.
Bundan sonra Suleyman emretti; kendi tahtı, o billur koşkun ortasına yerleştirildi..
Sonra, kendi yakınları icin dahi, kursuler kurulması icin emir verdi. Kendi tahtı, billur koşk ortasına kuruldu; emri uzerine yakınlarının kursuleri de onun cevresine kuruldu.
Ve.. herkes yerine oturdu.
Suleyman as adeti hep boyle idi. Bir beldeye gidecekleri zaman, kendisi tahtına oturur; kalanlar da kendi kursulerinde otururlardı.
Bundan sonra ruzgara emrederdi; kendilerini yerle sema arasına yukseltirdi.
Yerde yuruyecekleri zaman, ruzgara emir verirdi; ruzgar dururdu. Bu kere yerde yurumeye başlarlardı..
Bugunku devlet erkanının kurdukları meclisleri olduğu gibi; Suleyman (as) ın dahi, kurduğu meclis erkanı vardı.
Anlatılan şekilde meclis kurulduktan sonra, Asaf’ın tekrar huzura gelmesini emretti.
Asaf tekrar geldi; secdeye vardı; Yuce Allah’ın ism-i azamını vesile ederek dua etti. Birde baktı ki; Belkıs orada hazır..
“_Suleyman, tahtı yanında durur halde gorunce şoyle dedi;
_Bu, Rabbımın bana bir fazlıdır. Beni deniyor: Bana verdiklerine şukur mu edeceğim, yoksa bu nimetlerine karşı kufur mu edeceğim?” (Necm:40)
“_Her kim şukrederse, lehine olur. Verilen nimete kufur edene gelince.. Rabbim Gani ve Kerim’dir.” (Necm: 40)
Cin tayfası, ustte anlatılan durumu duyduktan sonra, Suleyman’ın yanında Belkıs’ı kotulemeye başladılar. Ondan kendisini tiksindirmek istiyorlardı.
Korktular: Şayet Suleyman peygamber onu kadın olarak alır ise.. kendilerine ait bazı işleri Suleyman’a acabilirdi. Zira Belkıs, cin tayfasının dilinden anlardı. Cunku: Belkıs’ın anası cin tayfasındandı.
Hudhud; "Ve Sebe'den sana kesin bir haber ile geldim" deyince, Suley¬man (a.s); Bu haber nedir? diye sorunca, hudhud de: "Gercekten ben bir ka¬dını onlara hukumdarlık eder buldum" diye cevab verdi. Bu kadın Şera-hil kızı Belkıs idi. O Sebe'lilerin hukumdarlığını yapıyordu. Suleyman (a.s)'ın konakladığı yer ile Belkıs'ın ulkesi birbirine yakın olduğu halde -ki bu me¬safe San'a ile Me'rib arasında uc gunluk bir mesafedir- Suleyman nasıl oldu da bu durumu bilemedi, diye sorulursa cevap şudur; Yuce Allah Yakub (a.s)'a, Yusuf (a.s)'ın bulunduğu yeri bildirmediği gibi: bir maslahata binaen de Suleyman (a.s)'a Belkıs'ın yerini bildirmemiştir, saklı tutmuştur.
Rivayete gore Belkıs'm ebeveyninden birisi cinlerden idi. İbn Arabî de¬di ki: Bu inkarcıların reddettiği bir husustur. Onlar cinler yemezler ve doğur¬mazlar derler. Allah'ın laneti hepsinin uzerine olsun, yalan soyluyorlar. Boyle bir şey doğrudur. Oniarla evlenilmesi de aklen caizdir, naklen de sa¬hih olarak sabit olursa mesele kalmaz.
Vuheyb b. Cerir b. Hazim de, el-Halil b. Ahrned'den, o Osman b. Hadır'dan şoyle dediğini rivayet etmektedir: Belkıs'ın annesi cinlerden idi, adı da Şey-san kızı Belame idi
Denildiğine gore, Belkıs’ın anasının adı: Revaha idi; Cin padişahı Seken’in de kızı idi.
Belkıs’ı cekiştirerek Suleyman’a şoyle dediler:
_Belkıs’ın aklında biraz noksanlık vardır; ayakları eşek ayakları gibidir. Belkıs’ın vucudu da kıllıdır;
Onların boyle demeleri uzerine, Suleyman Belkıs’ın aklını denemek ve ayaklarını gormek istedi.
Billur koşku yaptırmasının, icine suda yaşayan kurbağa balık koydurmasının sebebi de buydu.
Sonra Suleyman Belkıs’ın tahtının da değiştirilmesini istedi. Onda biraz artırma ve eksiltme yaptırmak istiyordu. Butun bunlarla, Suleyman Belkıs’ın aklını denemek dileğinde idi.
Allah’u Teala, bu manada şoyle buyurdu:
“_Suleyman dedi ki:
_Tahtını onu icin tanınmaz hale getirin; gorelim: Tahtını tanıyabilecek midir?. Yoksa kendi tahtını tanımayanlardan mı olacaktır?” (Neml:41)
Belkıs Suleyman’a doğru gelmeye başladı. Yapılan billur koşkun onune kadar geldi.
Bundan sonrasına ayet-i kerimede devam edelim:
“_Belkıs’a:
_Koşke gir. Denildi.” (Neml: 44)
İcinden şoyle soylendi:
_Bu beni ancak suda boğmak istiyor. Başka turlu yapsaydı; bundan daha iyi olurdu..
“_Belkıs, onu gorduğu zaman, icine girilen derin su sandı.” (Neml:44)
“_Peşinden bacaklarını suya girmek icin actı.” (Neml:44)
Cinlerin, Suleyman’a kotuledikleri şekilde değildi. Pek guzel bir insandı.
“_Bu billurdan yapılma sırca koşktur.” (Neml:44)
Belkıs Suleyman’a doğru yurudu.
“_Suleyman’ın yanına geldikten sonra kendisine soruldu:
_Senin tahtın şoyle miydi?..” (Neml:42)
Belkıs tahta baktı; hem tanıdı hem tanımadı. Kendi kendine şoyle duşundu:
_O taht, buraya nasıl ulaşabilir ki! Yedi kapı iceriden iceri saklı. Cevresinde muhafız dolu..
“_Sanki o gibi..” (Neml:42) Suleyman şoyle dedi:
“_Belkıs’tan evvel bize ilim verilmişti; biz Muslumanlardanız..” (Neml:42)
Zira Belkıs Mecusi idi..
“_Butun bunları gordukten sonra, Belkıs şoyle dedi:
_Ben kendime kotuluk etmişim.” (Neml:44)
“_Suleyman’la beraber, Alemlerin Rabbı icin Musluman oluyorum.” (Neml:44)
_Alemlerin Rabbı icin, Suleyman’la ihlas sahibi olup temize cıkıyorum. Bilhassa ibadette.
“_Suleyman, Belkıs’ın daha once Allah’ı bırakıp da taptığı şeylerin yolunu kendisine kapadı.” (Neml:43)
Zira , daha once Belkıs, kafirler guruhundandı.
Sonra..
Suleyman Belkıs evlendi. Bir oğulları oldu. İsmini Davud koydular.
Ancak, bu cocuk, Suleyman hayatta iken oldu.
Sonra Suleyman oldu; ondan bir ay sonrada Belkıs oldu.