Namazı Terketmenin hukmu
Namazı Terketmenin Cezası Nedir
Ozursuz olrak namazı terketmenin cezası

Namaz kılmayanlarla ilgili, Allah ve Allah Resûlu’nun (asm) telaffuz buyurduğu her hangi bir had cezÂsı soz konusu değildir. Şuphesiz, Âyet ve hadislerde namaza cok buyuk emir ve teşvik vardır. Dunya saadetinin de, Âhiret saadetinin de zembereğinin namaz olduğu soylenmiştir. Namaz kılmamanın sonucunun da tehlikeli olacağı konusunda ciddî uyarılar mevcuttur. Nitekim, Bureyde’nin (ra) rivÂyet ettiği bir hadîs-i şerifte Allah Resûlu (asm) namaz kılmamakla ilgili şoyle buyurmuştur: “KÂfirlerle aramızı ayıran fark, kılmayı taahhut ettiğimiz namazdır. Kim namazı terk ederse, kÂfir olur.” NesÂî, SalÂt, 8;

Bu hadîs-i şerîfte yer alan “kÂfir olur” hukmu ile; doğrudan namaz kılmayanın mı kast edildiği, namazı onemsemeyenin mi kastedildiği, namazı inkÂr ederek terk edenin mi anlatılmak istendiği konusu Âlimler arasında tartışılmıştır. Bazı alimler, “Namazı onemsememek kufur sebebi olur” derken; NihÂye isimli kitapta, namazı “inkÂr” ederek terk edenin kÂfir olacağı hukmu yer almıştır. Bu hadisin zÂhirine bakan İmam Ahmed bin Hanbel, namaz kılmayanın kufre girdiği goruşundedir. MÂlikîler, ŞÃ‚fiîler ve Hanefîler ise, “inkÂr” olmadıkca, namaz kılmayanın kufrune hukmetmemişler, ancak namaz kılmayanın hemen tevbe etmesini teklif etmişlerdir. Tevbe etmediği takdirde, her uc mezhepte de tevbe edene kadar ta’zir cezÂsı gundeme getirilmiştir. Ta’zîr cezÂsı ise, yukarıda beyan ettiğimiz gibi, hÂkimin ve ulu’l-emrin takdirine gore verilebilen bir cez turudur.

Diğer yandan İslÂm Tarihi boyunca irfan ve irşad muesseselerinin beyaz sayfaları, namaz konusunda teşviki, kolaylaştırmayı ve sevdirmeyi birinci plÂna alan sayısız irşÃ‚d ornekleriyle doludur.

Şu halde gunumuzde de namaz hususunda gozuken tek cozum yolu, aydınlatmak, irşad etmek, bilgilendirmek, kolaylaştırmak, sevdirmek, teşvik etmek ve mujdelemekten gecmektedir. Korkutmak, kabir azabıyla veya Cehennem ateşiyle tehdit etmek, zor kullanmak, kufurle itham etmek, kınamak, kucumsemek, dışlamak; Peygamber Efendimizin (asm) “Mujdeleyiniz; nefret ettirmeyiniz! Kolaylaştırınız; zorlaştırmayınız!” (R. SÂlihîn, 635) emrine aykırı fiiller olur. Ki, gÂyet nÂzik ve nezih bir ibÂdet olan namaz icin asl tasvip edilmez! Bilhassa namazın, kul ile Rabb’i arasındaki en sıcak ve tam huzuru iceren bir iletişim bağı olduğu duşunulurse; cok ehemmiyetli olan bu ibÂdetin, insanlara her halukarda sevdirilmesi gerektiği daha iyi anlaşılmış olur. Namaz hususunda, vahye dayanmayan bir takdîrî cezÂyı telaffuz etmenin bile, bilhassa gunumuzde, buyuk sancıları ve sakıncaları berÂberinde getireceği acıktır. İnsanları namazdan, daha da tehlikelisi dinden soğutmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

“Namaz iyidir. Fakat her gun her gun beşer defa kılmak coktur. Bitmediğinden usanc veriyor!” diyen bir adama Ustad Bedîuzzaman Saîd Nursî, nefsi susturan, kalbi tatmin eden, rûha umit vaad eden, akla yol gosteren, evhamları yok eden, gafleti dağıtan ve gunluk hayatımıza ceki duzen getiren beş îkazla cevap vererek, kolaylaştırmak, mujdelemek ve sevdirmek yolunu secmiş; diğer yolun, yani zor kullanma ve cez verme yolunun kapalı olduğunu bilfiil gostermiştir. ( Sozler, s. 243.)

Namazını unutarak, uyanamayarak veya tembellik yuzunden zamanında kılamayan bunu kaza eder. Hadis-i şerifte; Kim uyuyarak veya unutmak suretiyle namazını kılmamış olursa, hatırladığında hemen kılsın " (Ebû Davûd, SalÂt,11; Ibn MÂce, SalÂt,10; Nesaî, Mevakît, 53) buyurulur. Fakihlerin buyuk coğunluğuna gore; uyumak veya unutmak gibi bir ozur sebebiyle namazını vaktinde kılamayanın kaza etmesi gerekince, ozursuz olarak, tembellik yuzunden kılmayana oncelikle kaza gerekir. Namazı vaktinde kılamadığından dolayı da Allah`a ayrıca tevbe ve istiğfar etmesi gereklidir. Cenab-ı Hak, kendisine ortak koşmanın dışında kalan gunahları affedebilir. Namazı da icine alabilen bu affın kapsamıyla ilgili ceşitli nasslar vardır.

Kur`an-ı Kerim`de şoyle buyurulur:

"Şuphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını affetmez. Bunun dışında dilediği kimseyi affeder" (en-NisÂ, 4/48).

UbÂde b. es-SÂmit`in naklettiği bir hadiste şoyle buyurulur: Kullarına farz kıldığı beş vakit namazı, kucumsemeden hakkını vererek, eksiksiz olarak kılan kimseyi, Allah TeÂl cennetine sokmaya soz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler icin boyle bir sozu yoktur. Dilerse azap eder, dilerse bağışlar" (Ebû DÂvûd, Vitr, 2; NesÂî, SalÂt, 6; DÂrimî, SalÂt, 208; MÂlik, Muvatta`, SalÂtul-Leyl, 14). Ebû Hureyre (r.a)`ın naklettiği bir hadiste de şoyle buyurulur: "Kıyamet gununde kulun ilk hesaba cekileceği şey farz namazdır. Eğer bu namazı tam olarak yerine getirmişse ne guzel. Aksi halde şoyle denilir: Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır?" Eğer nafile namazları varsa, farzların eksiği bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar icin de aynı şeyler yapılır" (Tirmizî, SalÂt, 188; Ebû DÂvûd, SalÂt, 145; Nesaî, SalÂt, 9, Tahrîm, 2; Ibn MÂce, Ikame, 202).

Bu duruma gore, farz namazların eksisini sunnet ve diğer nafile namazlar tamamlamaktadır. Farz, vacib veya sunnet ayırımı yapılmaksızın ibadetlerin yerine getirilmesi muminin gayesi olmalıdır. Cunku bu, dunyevî huzur ve mÂnevî mutluluk kaynağı olması yanında, ahiret icin de en buyuk hazırlıktır.