Allahın "kun" yani "ol" emrini nasıl anlamalıyız?
Kun emriyle ilgili Âyet-i kerimelerden iki misal:
Goklerin ve yerin mubdiidir. (Onları onceden hicbir orneği bulunmaksızın yaratandır.) Bir şeyin olmasını isteyince ona sadece ol der, o da oluverir.
(Bakara Sûresi, 117)
Âlimlerimiz buradaki ol emrini, kudretin hemen faaliyete gecmesi olarak acıklamışlar. Tıpkı, Her şeyin melekûtu (ic yuzu) Onun elindedir Âyetindeki el tabirini, kudret olarak tefsir ettikleri gibi, bu ol emrini de yine kudret ve irade olarak tefsir etmişler. Ve bundan murat, Allahın dilediği şeyin hicbir engel olmaksızın hemen meydana gelmesidir. demişler.
Diğer bir Âyet-i kerime:
Doğrusu Allah indinde İsanın meseli, Âdem meseli gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ol dedi, o da oluverdi.
(Âl-i İmran Sûresi , 59)
Bu Âyet-i kerimede gecen "ol" emrinin mÂnÂsına bir derece yanaşmak icin eşya hakkındaki şu sınıflandırmayı dikkate almak gerekiyor: Halk Âlemi, Emir Âlemi. Beden halk Âleminden, ruh ise emir Âleminden. Halk Âlemi bu hikmet dunyasında safha safha meydana gelmekte. Tedricen, yÂni kademeli olarak yaratılmakta. Emir Âlemi icin ise bu tarz bir yaratılış soz konusu değil. O Âlemde her şey bir anda vucut buluyor. Ruh, değişik safhalardan gecip de sonunda o hÂli almış değil. Doğrudan ruh olarak yaratılmış. İnsan bedeninde vazife gormeğe başlaması da yine bir anda.
Once topraktan yaratılan Âdem babamıza daha sonra "ol" emrinin verilmesini Muhyiddin-i Arabî hazretleri bu emir kanunuyla izah eder: Ol denince oluverir kavl-i şerifi, ruhun uflenişine işarettir. Ve bunun, emir Âleminden olduğuna işarettir. Onceden bedenin yaratılışı gibi bir madde ve muddete ihtiyac kalmadığını ifade eder. buyurur.
Bahsimize konu olan bu Âyet-i kerime akla engin bir ufuk acıyor. Once topraktan Hz. Âdem (as.) yaratılıyor ve sonra ona "ol" emri veriliyor. Bu emirle Hz. Âdemin (as.) topraktan inşa edilen cesedi ruha, hayata kavuşuyor. Nitekim bu "ol" emrini buyuk mufessir Elmalılı Hamdi Efendi, Canlı bir mahlûk kesil. şeklinde tefsir ediyor. Zira, zaten var olan bir nesneye yeniden "ol" emri verilmesi, onun yeni bir şekle girmesi demek olmalı, aksi halde bu emre bir mÂn vermek mumkun olmaz.
Buna gore, İnsan bir anda yaratılıyor. diyebiliriz. Ama, elbisesi dokuz ayda inşa ediliyor. Diğer varlıklar da oyle. Cekirdeklerdeki ilÂhî şifrenin teşekkulu de ruh gibi bir anda, daha doğrusu zamansız yaratılır, ama cekirdeğin ağac olması yıllar surer.
Şimdi bu Âyetin penceresinden etrafımızdaki sonsuz faaliyetlere bir goz atalım ve "ol" emrini onlarda gorelim, okuyalım.
Hidrojen ve oksijen bir "ol" emriyle su oluvermişlerdir. İki zıt kutup bir emirle birleşmiş ve bambaşka bir şey olmuşlardır. Yenilen gıda bir sure sonra insan tohumu olur, yine "ol" emriyle. Bu emir olmasa, yÂni ilÂhî kudret yaratmasa gıdayı insan yapmak mumkun mu?
Ve rahimde nutfeye yeni bir emir gelir: alÂka "ol". Bu emir ve benzerleri aralıksız tekrarlanır. İlÂhî kudret ve irade o tohumu halden hÂle evirip cevirir ve sonunda insan vucut bulur. Demek ki nutfeye İnsan ol. denmemiş, sadece AlÂka ol. denmiştir. Eğer İnsan ol. emri verilseydi rahimde o an bebek teşekkul ederdi. Dunya hikmet Âlemi olduğu icin, yaratılış sebepler tahtında ve kademeli olarak icra edilmekte. Ve bu safha safha yaratılışla nice sanatlar sergilenmekte.
Bir anda insan yapmak Allaha mahsus bir sanat. Aynı şekilde nutfe yaratmak, onu halden hÂle cevirmek ve sonunda insan hÂline sokmak da ayrı birer ilÂhî sanat. Bu hikmet dunyasında bu ilÂhî sanatların teşhir edilmesi icin "ol" emri, Son şeklini al. şeklinde değil de, Bir sonraki tavrına gir. tarzında verilmiş oluyor.
Emdiğimiz havaya gırtlakta, ağız boşluğunda ve dudakta ayrı emirler veriliyor ve boylece değişik harfler dokuluyor ağzımızdan. Demek ki havaya emir var, Ses ol. diye. Hem de değişik şekillerde. Allah, ağız fabrikasında havadan ses yaratıyor; yine "ol" emriyle.
O ses, mubarek bir kelime ise, rahmanî bir hakikat terennum ediyorsa yeni bir emir alıyor: "Melek ol". Okunan tespihlerden, tekbirlerden, hamdlerden, yÂni butun mukaddes kelimelerden melek yaratılıyor. Havaya Ses ol. diyen, sese de Melek ol. diyebilir. Bu emre, bu iradeye karşı cıkacak kimdir?
Goz fabrikasına giren ışık da benzer bir emir alıyor: Goz nuru ol. Guzel bir cumle işitiyoruz. O soz aklımızda bilgi oluyor, yine kun emriyle. Kalp o sozden hoşlandı mı yeni bir emir geliyor: Feyiz ol!, Huşû ol!, Sevgi ol! diye...
Kısacası kÂinat kun emrinin tecellileriyle dolu. Toprağa Cicek ol. deniliyor; buluta yağmur...
Cekirdeğe Ağac ol! emri geliyor, yumurtaya civciv...
Yediğimiz gıda, bedenimizde nice emirler almakta: "Et ol", "ilik ol", "kan ol", "kemik ol", "sinir ol", "sac ol", "tırnak ol" gibi...
Bir zamanlar maddeleri bir olan guneş sistemi de benzer emirler almıştı... "Dunya ol", "Merkur ol", "Ay ol" gibi...
Kun emrine akıl erdiremeyenlerin hayatları bu emrin cilveleriyle aralıksız kaynaşıyor.
Allah’ın "kun" yani "ol" emrini nasıl anlamalıyız?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●16 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Allah’ın "kun" yani "ol" emrini nasıl anlamalıyız?
-
13-09-2019, 09:27:41