Allahu TeÂlÂ, insanoğluna ceşit ceşit ve pek cok nimetler vermiştir. İnsan, bu nimetlerin hakiki sahibim unuttuğu zaman gaflete duşer; mal; ve servetin, guc ve kuvvetin kendisine ait olduğunu sanır da buyukluk taslamaya başlar. Hava verilmiş balon gibi, benlik duygusu kabarır, artık kendinden, başka bir kimsenin ne fikrini beğenir ne de yaptığından hoşlanır. Tamamen hakikatin ifadesi olsa da, başkasının sozu ile hareket etmez; dinin hakikatlerini bile başkasının ağzından duysa kabul etmez. Kendisini, akılda dahî; kuvvette, rustem ve servette ustun gorur. Netice itibariyle bu duygu, insanı inkÂr fırtınasına kaptırır ve kendi oz nefsine taptırır.

iblis, buyukluk taslaması yuzunden, kendinin ateşten, Âdeıaıin topraktan yaratıldığını iddia edip Allah'ın emrine karşı gelmedi mi?
Fir'avn, kibir yuzunden, Tanrılık dÂvasına kalkıp «Ben sizin en yuce Rabbinizim» diyerek kavmini kendisine taptırmış ve bu yuzden Allah'ın kahrına uğramıştı.
Nemrud, kibre kapılıp, ulûhiyet iddiasına kalkıştı. Onun kafasındaki tanrılık sevdasını Cenab-ı Hak bir sivri sineğe parcalattı.
Bizden evvel yaşamış, kimi yel ve kimi sel ile helak olmuş, kimi yere gecmiş kavimlerin batış sebeplerini Kur'Ân~ı Kerim şoyle acıklamaktadır: «Onlar, yer yuzunde buyukluk taslamîşlardı» (1).

Halbuki insan, vicdan aynasının karşısına gecip bir kendine bir de Âlemlere baktığı zaman ibretle gorecektir ki, kÂinatın yanında kendi varlığı pek kucuk ve bir nokta kadar silik kalır. Dunya ve dunyadan daha buyuk semavî ecramın milyarlarcasınm gezip dolaştığı bu kÂinat icinde insanın varlığı ne olabilir?
Diğer insanlara kıyasla bizim ustun bir tarafımız yoktur. Onlar-la hilkatte bir eş, hakikatte kardeşiz; hep Hazret-i Âdemin ve Haz-refc-i Havva'nın cocuklarıyız. Yaratılıştaki değerler bakımından aynı seviyede bulunan insanlar arasında mal, servet, guc ve kuvvet iftihar vesilesi olamaz.
Guclu kuvvetliyim arkam var deme,
insanı sırtustu yere seren var î ,
Insan, aslî maddesini duşunecek olursa karşısına bir yığın camur, cıkar. Balcıkla iftihar, akıllı kimsenin yapacağı bir iş midir? Fakat aklın da yanılması ve dalÂletleri vardır. Aklın sapkınlığı, hev ve heveslerin peşine takılmasıdır.