Allah dostlarını Rehber edinmek
Allah TeÂlÂ,
Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi davet ettiği zaman, Allaha ve Resûlune uyun 46 buyuruyor.
Eğer gercek muminler iseniz Allaha ve Resûlune itaat edin.45
Allah TeÂl hazretlerinin insanoğluna lutfettiği en onemli nimetlerden biri de akıldır. İnsanı diğer canlılardan ayıran bu ozellik sayesinde iyiyi kotuden, guzeli cirkinden, doğruyu yanlıştan ayırt ederiz. Akıl, medeniyetler kurmada, savaşta, barışta; işte, evde, okulda, kısacası hayatın her safhasında kullandığımız, yararlandığımız bir dayanaktır. Doğru kullanılırsa insanlığa hizmet eder, yanlış kullanıldığında ise insanlık icin felÂkettir.
Hem tarihe hem de gunumuze goz attığımızda gorulen manzara o ki, insanlar, akıl nimetini yeterince doğru kullanamamışlar. Aslında gecmişe donmeye pek gerek yok, yaşadığımız dunyanın hali ortada. Cinayetler, tecavuzler... İnsanoğlu, gerek ferdî planda, gerekse toplumsal bunyelerde yaşanan turlu yıkımların altında eziliyor. Bugun insanlığın icinde bulunduğu bunalım ve karmaşa, hayranlık uyandıran teknolojiyi uretmiş olsa bile, aklın tek başına yeterli olmadığını acıkca gosteriyor.
İnsanoğlunun bu zaafını ezelî ve ebedî ilmiyle bilen Allah TeÂlÂ, onu yeryuzune gonderdiği andan itibaren hak ile bÂtılı ayırt edip, doğru yolu bulsunlar diye kitaplar ve peygamberler gondermiştir. CenÂb-ı MevlÂ, peygamberleri vasıtasıyla insanlara, guzeli cirkini, iyiyi kotuyu, doğruyu eğriyi ve hayrı şerri oğretmiş ve insanın dunyadaki vazife ve haklarını acık olarak bildirmiştir. Boylece hem dunya hayatında hem de sonrasında huzur ve mutluluğa ulaşmanın yolunu gostermiştir. Allah TeÂl insanları yarattıktan sonra kendi başına bırakıp, mukemmel birer model olarak peygamberleri gondermeseydi, insanlık doğru yolu bulamazdı.
İlÂhî mesajın sonuncusu KurÂn-ı Kerîm, son elci de Hz. Peygamber Efendimizdir (s.a.v).
O peygamberler peygamberinin gonderildiği doneme bakılırsa; insanların kendi elleriyle yapıp ilÂh diye taptıkları putlar ve bu temel yanlış uzerine kurulu bir hayat modeli... Ticarî meta gibi gorulen kadınlar, diri diri gomulen kız cocukları... Kolelik ve daha nice vahşetle dolu bir hayat...
Elbette bugun olduğu gibi o gun de akıl vardı. Eğer akıl tek başına iyiyi, guzeli bulabiliyordu ise, butun bunlar nicin oluyordu?
O gun insanlık, yaşadığı vahşet ve karanlıktan Allahın Resûlu etrafında kenetlenerek nasıl huzur ve aydınlığa ulaştıysa, bugun ve her devirde yine aynı şekilde kurtuluşa erebilecektir. Eğer bunun dışında bir yol olsaydı, bunca zamandır insanlık bunu bulur, aradığı huzura kavuşurdu. Oysa bugune kadar hangi felsefe, hangi fikir ve İslÂmın dışında hangi din bunu sağlayabildi? Bugun fertler ve toplumlar boylesine bir bunalımın pencesinde nicin kıvranıyorlar?
Dun olduğu gibi bugun de ilÂhî mesaja ve o mesajı hayatla butunleştiren şefkatli elcinin yoluna hava kadar, su kadar muhtacız. O sebeple sunnet kavramı buyuk onem taşıyor. Şu veya bu sebeple bu kavramı eleştirmek yerine, ancak ona sarılarak, oğrenip bugune taşıyarak, iki cihanda huzura erebiliriz. Peygamber ahlÂkını model, o modeli yaşayabilmek icin de sunneti esas almadıkca yeryuzunde huzur, Âhirette mutluluk bulma imkÂnı yok!
Allah TeÂlÂ,
Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi davet ettiği zaman, Allaha ve Resûlune uyun 46 buyuruyor.
Şimdi hayat bulma zamanı. Yaratıcımıza, Onun icimizden secip gonderdiği rahmet peygamberine sımsıkı sarılma zamanı. Peygamber vÂrisi rabbÂnî Âlimler etrafında Allahın rızasına yol bulmak icin kenetlenme zamanı.
Hepimizi kovalayıp durmakta olan olum bizi yakaladığında cok gec olacak!
S.Saki Erol Semerkand dergisi