Kainatın Gul,une (sav)
Gel ey, konuşurken dudaklarına tebessumler karışan,yuzune uzgunlerin uzuntusunu dağıtmak yaraşan!.. Gel ey, Âteş-i aşkına yanmak icin Âşıkları birbiriyle yarışan!..
Gel ey!..
Once kendine cektin, sonra mugaylan dolu beyabanlarda dermansız koyup bizi bir başımıza gittin donmemek uzere. Ve dudağının dokunduğu ceşmeler de gitti. Gittin ve vecd ile kendinden gecen zamanlar, sensizlik bunalımlarının gelgitleriyle kor kuyulara gomuldu. Gittin ve tenha elvedalarda duğumlendi sevinclerimiz; durmuş carklara sıkışıp kaldı cığlıklarımız. Sen gidince yanlış hesaplarında once pazarlar kurduk kohne dunyanın, sonra kohne hesaplarıyla mezada cıkarıp aşklarımızı dunyalıklara sattık. Gittin de savrulan umutlarımızı ektik yollarına; sabrımızın gozlerine cekilen milleri celik masıyetlerle mıhladık. Gerilmiş yaylarımız kepade duştu hoyrat ellerde, uykulu oyunlarda şahlarımız mat oldu; ve bileyli kılıclarımız pas tuttu karanlık kınlarında.
Ak kor olduk... Nemrudî alevlere soktular başlarımızı, hakikat, ak kor olduk... Vurdular durmadan dinlenmeden... Orslere konuldu başlarımız, hakikat vurdular dinlenmeden durmadan. Ağlattılar ağladıkca biz... Celiğe su verelim diye ağladıkca ağlattılar bizi... HeyhÂt! Tutturamadık kıvamını suyun, isabet ettiremedik gozyaşlarımızın damlalarını celiğe ve ilk calışta kırıldı kılıclarımız kara kecelere. Yenildik, yorulduk, yığılıp kaldık cıkmaz sokaklarda. Butun sorularımızın cevapları cevapsız kaldı; butun hayallerimizin hayali hayal oldu. Tel tel arzulara mahkûm edildi nefislerimiz ve ruhlarımız tul tul alevlerde yandı. Gizemli bilinmezliklerimizin iksirlerini gizli dunyalara gizlediler bizden.
Gel ey!..
Hani dostların vardı, kimi aşk okuyan Kitaplar Kitabı'ndan; kimi ilham dokuyan hitaplar hitabından. Kimine koşkler duşmuştu cennetten, kimi cennette koşklere duştuydu hani. Kiminin ateşlerine rengi duşerdi gulun de; kimi gullere rengini duşururdu ateşin. Kimine yıldızlar duşerdi goklerden, kiminin yıldızına duşerdi gokler ya...
Hani sen "Yıldızlarım," demiştin, "hangisine uyarsanız doğru yola ulaşacağınız yıldızlarım!.." Sen gittin efendim ve hasretin yıldızlarını da cekti senden yana. Şimdi kim varsa yıldızlaşmaya yuz tutan, gokleri uzerine kapatıyor ehremenler. Bizler yanıyoruz, yanmamakta direniyor gokte yıldızlarımız... Gullerimiz kule durmakta yokluğunda, sultanlarımız kula donmekte...
Gel ey!..
Ayrılığında coğalan alevleriyle arınalım aşkının; yanalım yandıkca ve yandıkca yanalım. Aşk yuzunden elbisesi yırtılan da, Hak uğruna gozlerini kurutan da seni arzulamakta şimdi. Bizi kendine madem yine sensin bağlayan ve ayrılığının derdine yine sensin ayrılıkla derman olan, o hÂlde gulumse bize efendim, bize gulumse. "Allah onları sever; onlar da Allah'ı sever" sırrına ermekte rehberimiz ol, tut gunahkÂr ellerimizden; gunahkÂr ellerimizden tut.
Sen ey!..
Gelsen hayallerimize bir kez... Ve uzerine sepet sepet guller doksek biz. Gelsen duşuncelerimize bir an... Ve baharları sersek ayağına cicek cicek, mevsim mevsim, ıtır ıtır... Dolunaylar yerine doğsan dunyamıza bir vakit... Ve zatını gunduz değilse, hayalini gece gostersen bizlere. Girsen ansızın duşlerimize, şefkat parmaklarınla okşasan başımızı ışık ışık... Ve ışığına duşsek pervaneler gibi; pervaneler gibi ışığına duşsek.
Gel efendim...
Bir kez doğ icimize de isterse kaybolsun dolunaylar, guneşler... Gir gozumuze de bir nefes, isterse silinsin tûtyÂlar, surmeler... İlham olup ak gonlumuze bir anda, isterse yitirilsin uctan uca naatler ve gazeller, beyitler ve dizeler uctan uca yitirilsin isterse...
Gel efendim, dostluğuna muhtacız; umutsuz ve caresiz bırakma caresizlerini. Gel yeter ki, hakkımızda verilecek her hukme razı olalım.
Gel ey, bitir bitmeyen hasretini icimizde!
Gel ey, onsuz mutluluk bulamadığımız!..
Gel ey, kendisine layık olamadığımız!..
*
Gel benim efendim, bir kez olsun dokun yureğime, yureğime dokun bir kez olsun...
Yureğim kanıyor efendim, kanıyor yureğim!..
Cığlık cığlığa beşeriyet, ciğnenmiş reyhanlar misali hep seni arıyor. Uyandır zindanlara koyduğumuz Yusufî sevdalarımızı efendim. Uyandır bahtını uftadelerinin...
Şeb-i hicrÂn yanar cÂnım doker kan ceşm-i giryÂnım
Uyarır halkı efgÂnım kara bahtın uyanmaz mı?
Prof. Dr. İskender Pala