Allahu teĂ‚lĂ‚, sevgili Peygamberine (sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem) verdiği iyilikleri, ihsanları sayarak, O’nun mubĂ‚rek kalbini okşarken, kendisine guzel huylar verdiğini de saymakta, “Sen guzel huylu olarak yaratıldın” buyurmaktadır. İkrime (radıyallahu anh) buyuruyor ki, Abdullah İbni AbbĂ‚s’dan işittim: Bu Ă‚yet-i kerîmedeki (Huluk-ı azim) yani guzel huylar, Kur’Ă‚n-ı kerîmin bildirdiği ahlĂ‚ktır. Âyet-i kerîmede “Sen huluk-ı azim uzeresin” buyuruldu. Huluk-ı azim demek, Allahu teĂ‚lĂ‚ ile sır, gizli şeyleri bulunmak, insanlar ile de guzel huylu olmak demektir. Cok kimselerin İslĂ‚m dinine girmesine, Resûlullahın (sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem) guzel ahlĂ‚kı sebep oldu. Sozleri gayet tatlı olup gonulleri alır, rûhları cezb ederdi. Aklı o kadar cokdu ki, Arabistan yarımadasında, sert, inadcı insanlar arasında gelip, cok guzel idare ederek ve cefĂ‚larına sabrederek, onları yumuşaklığa ve itĂ‚’ate getirdi. Coğu dinlerini bırakıp musluman oldu ve dîn-i İslĂ‚m yolunda babalarına ve oğullarına karşı harb etdi. Onun uğrunda mallarını, yurtlarını fedĂ‚ edip, kanlarını akıtdı. HĂ‚lbuki, boyle şeylere alışık değildiler. Guzel huyu, yumuşaklığı, afvı, sabrı, ihsanı, ikramı, o kadar cokdu ki, herkesi hayran bırakırdı. Gorenler ve işitenler seve seve musluman olurdu. Hicbir hareketinde, hicbir işinde, hicbir sozunde, hicbir zeman, hicbir cirkinlik, hicbir kusur gorulmemişdir. Kendisi icin kimseye gucenmediği hĂ‚lde, din duşmanlarına, dîne dil ve el uzatanlara karşı sert ve şiddetli idi.
Muhammed aleyhisselĂ‚mın bin mu’cizesi gorundu, dost duşman herkes de bunu soyledi. Bu kadar mucizelerinin en kıymetlisi, edebli olması ve guzel huyları idi. Ebû Said-i Hudrî hazretleri buyurdu ki: Resûlullah (sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem), hayvana ot verirdi. Deveyi bağlardı. Evini supururdu. Koyunun sutunu sĂ‚ğardı. Ayakkabısının sokuğunu dikerdi. Camaşırını yamardı. Hizmetcisi ile birlikte yerdi. Hizmetcisi el değirmeni cekerken yorulunca ona yardım ederdi. Pazardan ote beri alıp, torba icinde eve getirirdi. Fakirle, zenginle, buyukle, kucukle karşılaşınca, once selĂ‚m verirdi. Bunlarla musĂ‚feha etmek icin, mubĂ‚rek elini once uzatırdı. Koleyi, efendiyi, beyi, siyahı ve beyazı bir tutardı. Her kim olursa olsun, cağrılan yere giderdi, onune konulan şeyi, az olsa da, hafif, aşağı gormezdi. Akşamdan sabaha ve sabandan akşama yemek bırakmazdı. Guzel huylu idi. İyilik etmesini sever idi. Herkesle iyi gecinirdi. Guler yuzlu, tatlı sozlu idi. Soylerken gulmezdi. Uzuntulu gorunurdu. Fakat, catık kaşlı değildi. Aşağı gonullu idi. Fakat, alcak tabiatlı değildi. Heybetli idi. Yani saygı ve korku hasıl ederdi. Fakat, kaba değildi. Nazik idi. Comert idi. Fakat, israf etmez, faydasız yere birşey vermezdi. Herkese acır idi. MubĂ‚rek başı hep onune eğik idi. Kimseden birşey beklemezdi. Se’Ă‚det, huzur isteyen, O’nun gibi olmalıdır. Enes bin MĂ‚lik (radıyallahu anh) buyuruyor ki, (Resûlullaha (sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem) on sene hizmetcilik ettim. Bana bir kerre uf demedi. Şunu nicin boyle yaptın, bunu nicin yapmadın buyurmadı). Yine (MesĂ‚bîh) de, Enes bin MĂ‚lik diyor ki, (Resûlullah (sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem) insanların en guzel huylusu idi. Beni bir gun, bir yere gonderdi. Vallahi gitmem dedim. Fakat, gidecektim. Emrini yapmak icin dışarı cıktım. Cocuklar sokakta oynuyordu. Onların yanından gecerken arkama baktım. Resûlullah (sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem) arkamdan geliyordu. MubĂ‚rek yuzu guluyordu. “YĂ‚ Enes! Dediğim yere gittin mi?” buyurdu. Evet gidiyorum YĂ‚ Resûlallah (sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem) dedim). Ebû Hureyre (radıyallahu anh) diyor ki, (Bir gazĂ‚da, kĂ‚firlerin yok olması icin duĂ‚ buyurmasını soyledik. (Ben, la’net etmek icin, insanların Ă‚zĂ‚p cekmesi icin gonderilmedim. Ben, herkese iyilik etmek icin, insanların huzura kavuşması icin gonderildim” buyurdu.) Allahu teĂ‚lĂ‚, EnbiyĂ‚ sûresinin yuzyedinci Ă‚yetinde (Seni, Ă‚lemlere rahmet, iyilik icin gonderdik) buyuruyor. Ebû Said-i Hudrî (radıyallahu anh) buyurdu ki: (Resûlullah’ın (sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem) hayĂ‚sı, bakire İslĂ‚m kızlarının hayĂ‚larından daha coktu). Enes bin MĂ‚lik (radıyallahu anh) diyor ki, (Resûlullah (sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem) bir kimse ile musĂ‚feha edince, o kimse elini cekmedikce, mubĂ‚rek elini ondan ayırmazdı. O kimse, yuzunu cevirmedikce, mubĂ‚rek yuzunu ondan cevirmezdi. Bir kimsenin yanında otururken iki diz uzerinde oturur, ona saygı olmak icin mubĂ‚rek bacağını dikip oturmazdı). CĂ‚bir bin Sumre (radıyallahu anh) diyor ki, (Resûlullah (sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem) az konuşurdu. Luzumlu olduğu zaman veya birşey sorulunca soylerdi). Bundan anlaşılıyor ki, her muslumanın (MĂ‚lĂ‚ya’nî

CĂ‚bir (radıyallahu anh) diyor ki, (Resûl aleyhisselĂ‚mdan birşey istenip de yok dediği işitilmedi). Enes bin MĂ‚lik buyuruyor ki, (Resûl “aleyhisselĂ‚m” ile birlikde gidiyordum. Uzerinde burd-i NecrĂ‚nî vardı. Yani Yemen kumaşından bir palto vardı. Arkadan bir koylu gelip, yakasından oyle cekti ki, paltonun yakası mubĂ‚rek boynunu cizdi, yeri kaldı. Resûl “aleyhisselĂ‚m”, onun bu hĂ‚line guldu. Ona birşey verilmesi icin emir buyurdu). Resûl aleyhisselĂ‚mın komşusu bir ihtiyar kadın vardı. Kızını Resûl aleyhisselĂ‚ma gonderdi. Namaz kılmak icin ortunecek bir elbisem yok. Bana, namazda ortunecek bir elbise gonder diye yalvardı. Resûl aleyhisselĂ‚mın o anda başka elbisesi yokdu. MubĂ‚rek arkasındaki antĂ‚riyi cıkarıp, o kadına gonderdi. Namaz vakti gelince, elbisesiz mescide gidemedi. EshĂ‚b-ı kirĂ‚m, bu hĂ‚li işitince, Resûl “aleyhisselĂ‚m” o kadar comertlik yapıyor ki, gomleksiz kalıp, mescide cemaate gelemiyor. Biz de her şeyimizi fakirlere dağıtalım dediler. Allahu teĂ‚lĂ‚, hemen İsrĂ‚ sûresinin yirmidokuzuncu Ă‚yetini gonderdi. Once habibine, hasislik etme, birşey vermemezlik yapma buyurup, sonra da, sıkıntıya duşecek ve namazı kacırarak, uzulecek kadar da dağıtma! Sadakada ortalama davran buyurdu. O gun, namazdan sonra, Hz. Ali (radıyallahu anh), Resûlullahın yanına gelip, (YĂ‚ Resûlallah (sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem)! Bugun, coluk cocuğuma nafaka yapmak icin sekiz dirhem gumuş odunc almıştım. Bunun yarısını size vereyim. Kendinize entari alınız) dedi. Resûl “aleyhisselĂ‚m” carşıya cıkıp, iki dirhem ile bir entari satın aldı. Geri kalan iki dirhem ile yiyecek almağa giderken gordu ki, bir a’mĂ‚ oturmuş Allah rızĂ‚sı icin ve Cennet elbiselerine kavuşmak icin, bana kim bir gomlek verir diyordu. Almış olduğu entariyi bu a’mĂ‚ya verdi. A’mĂ‚, entariyi eline alınca, misk gibi guzel koku duydu. Bunun, Resûl aleyhisselĂ‚mın mubĂ‚rek elinden geldiğini anladı. Cunku, Resûl aleyhisselĂ‚mın bir kere giydiği her şey, eskiyip dağılsa bile, parcaları da misk gibi guzel kokardı. A’mĂ‚ duĂ‚ ederek, (YĂ‚ Rabbi! Bu gomlek hurmetine, benim gozlerimi ac) dedi. İki gozu hemen acıldı. Resûl aleyhisselĂ‚mın ayaklarına kapandı. Resûl aleyhisselĂ‚m oradan ayrıldı. Bir dirhem ile bir entari satın aldı. Bir dirhem ile yiyecek satın almaya giderken, bir hizmetci kızın ağladığını gordu. (Kızım, nicin boyle ağlıyorsun) buyurdu. Bir yahudinin hizmetcisiyim. Bana bir dirhem verdi. Yarım dirhem ile bir şişe ve yarım dirhem ile de yağ satın al dedi. Bunları alıp gidiyordum. Elimden duştu. Hem şişe, hem de yağ gitti. Şimdi ne yapacağımı şaşırdım dedi. Resûl “aleyhisselĂ‚m”, son dirhemini kıza verdi. “Bununla şişe ve yağ al, evine gotur” buyurdu. Kızcağız, eve gec kaldığım icin yahudinin beni doğeceğinden korkuyorum dedi. Resûl “aleyhisselĂ‚m”, “Korkma! Seninle birlikte gelir, sana birşey yapmamasını soylerim” buyurdu. Eve gelip, kapıyı caldılar. Yahudi kapıyı acıp, Resûlullahı (sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem) gorunce şaşırıp kaldı. Yahudiye, olan biteni anlatıp, kıza birşey yapmaması icin şefaat buyurdu. Yahudi, Resûlullahın ayaklarına kapanıp, (Binlerce insanın baş tacı olan, binlerce arslanın, emrini yapmak icin beklediği ey koca Peygamber! Bir hizmetci kız icin, benim gibi bir miskinin kapısını şereflendirdin. YĂ‚ Resûlallah! Bu kızı senin şerefine Ă‚zĂ‚d ettim. Bana imĂ‚nı, İslĂ‚mı oğret. Huzurunda musluman olayım) dedi. Resûl “aleyhisselĂ‚m”, ona muslumanlığı oğretti. Musluman oldu. Evine girdi. Coluğuna cocuğuna anlattı. Hepsi musluman oldu. Bunlar, hep Resûlullahın (sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem) guzel huylarının bereketi ile oldu. Resûl aleyhisselĂ‚mın guzel huyları pek coktur. Her muslumanın bunları oğrenmesi ve bunlar gibi ahlĂ‚klanması lĂ‚zımdır. Boylece, dunyĂ‚da ve ahirette felaketlerden, sıkınalardan kurtulmak ve o iki cihan efendisinin şefaatine kavuşmak nasib olur. Resûlullah efendimiz (sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem) şu duĂ‚yı cok okurdu: (Allahumme innî es’eluke sıhhate vel-Ă‚fiyete vel-emĂ‚nete ve husnel-hulkı verrıdĂ‚e bilkaderi birahmetike yĂ‚ erhamerrĂ‚himîn). Bunun manĂ‚sı (YĂ‚ Rabbî! Senden, sıhhat, afiyet ve emĂ‚nete hıyanet etmemek ve guzel ahlĂ‚k ve kaderden rĂ‚zı olmak istiyorum. Ey merhamet sahiplerinin en merhametlisi! Merhametin hakkı icin, bunları bana ver!) demektir. Biz zavallılar da, ulu ve şanlı Peygamberimiz gibi duĂ‚ etmeliyiz!