Medine devrin başlangıcı

Peygamberimizin (sallÂllÂhu aleyhi ve sellem) Bi’setin onucuncu yılında 12 Rebi’ul-evvelde, milÂdî 622 senesinde Medine’ye Hicreti ile on sene suren Medine devri başladı.
Bu sırada Medine’de Yemen’den gelip yerleşmiş olan Evs ve Hazrec kabileleri ve Benî Kaynuka, Beni Nadir, Benî Kureyza adında uc Yahudi kabilesi bulunuyordu. Mekkeli muslumanların gelip Medine’de bulunan muslumanlarla her bakımdan yardımlaşmak uzere kardeşlik kurmaları ile Medine’nin havası değişmişti. İlk zamanlarda Medine’de bir mescid olmadığı icin Peygamberimizin (sallÂllÂhu aleyhi ve sellem) bulunduğu her yerde cemaatla namaz kılınıyordu. Daha sonra Resûlullahın Medine’ye ilk geldikleri gun devesinin coktuğu arsa satın alınarak oraya bir mescid, Resûlullah icin de bu mescide bitişik odalar yapıldı.

Peygamberimiz (sallÂllÂhu aleyhi ve sellem) kalmakta olduğu EshÂb-ı kirÂmdan Ebû Eyyûbi EnsÂrî HÂlid bin Zeyd’in (radıyallahu anh) evinden mescidin bitişiğinde yapılan bu odalara taşındı (Bkz. Ebû Eyyub-i EnsÂr&#238. Yine bu arada Peygamberimiz (sallÂllÂhu aleyhi ve sellem) mallarını, mulklerini Mekke’de bırakarak hicret eden muslumanlar ile Medineli muslumanlar arasında kardeşlik kurdu. Her Medineli musluman, Mekke’den gelen muslumanlardan birini evine aldı, malına ortak etti. Evi, ailesi olmayan yetmişden fazla fakir musluman da mescidin avlusunda yapılan sofada ikamet ettiler, butun ihtiyacları burada, karşılandı. Bunlara “EshÂb-ı Suffa” denildi. Bunlar Peygamberinizin (sallÂllÂhu aleyhi ve sellem) yanından ayrılmaz, soylediklerini ezberler, İslÂmiyeti iyice oğrenirlerdi. Medine dışındaki yerlere İslÂmiyyeti oğretmek uzere bunlardan oğreticiler gonderilirdi. Hicretin birinci yılında Medine’de mescid yapıldıktan sonra gunde beş vakit ezan okunmaya başlandı. Yine bu sene Peygamberimiz (sallÂllÂhu aleyhi ve sellem) Hz. Ebû Bekir’in kızı Hz. Âişe ile evlendi. Muslumanlar Medine’ye hicret ettikten sonra da muşrikler duşmanlıklarını devam ettirdiler. Her sene hac mevsiminde cevreden KÂ’bedeki putlara tapmak icin gelen Arab kabilelerinden kazanc sağlayan muşrikler bu kazancın ellerinden kacması endişesine kapıldılar. Ayrıca Mekkeli muşriklerin Şam ticÂret yolu da Medine yakınından geciyordu. Bu yolun da kapanmasından korkan muşrikler, yeni careler arıyorlardı. Hicretten sonra Medine’de birleşen muslumanların karşısında; Mekkeli muşrikler, Medinede ve cevresinde bulunan Yahudiler ve munafıklar olmak uzere uc ceşit duşmanları vardı. Bu bakımdan tehlike daha cok artmıştı. Boylesine muhim ve tehlikeli bir durum karşısında Peygamberimiz (sallÂllÂhu aleyhi ve sellem) tarafından yeni tedbirler alındı. Medine’de bulunan Evs ve Hazrec kabileleri arasındaki anlaşmazlıkları duzeltip onları birbirine dost yaptı. Yahudi kabileleri ile de bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaya gore; Yahudiler kendi dinlerinde serbest kalacak, ancak Medine’ye dışardan yapılacak her turlu duşman saldırısına karşı muslumanlarla birlikte vatanlarını mudafaa edeceklerdi. Yahudilerle muslumanlar arasında bir anlaşmazlık cıkarsa, Resûlullahın hakemliğini kabul edeceklerdi. Bundan başka Mekke civarında bulunan diğer kabileler ile sulh antlaşması yaptı. Mekkelilerin Şam ticÂret yolu kapatıldı. Medine’de bulunan muslumanların ilk nufus sayımı yapılıp binbeşyuz civarında bulunan muslumanlar icin nufus defteri tutuldu.

Peygamberimiz (sallÂllÂhu aleyhi ve sellem) Medine’nin asayişini korumak, duşmanların durumunu kontrol etmek icin de devriyeler tertipledi. Muhtemel duşman saldırılarına karşı nobet tutuluyordu. Duşman hucum etmedikce ve tecavuze uğramadıkca savaş yapmamak uzere hazırlanan bu keşif kollarına (seriyye) denir. Beş ile dort yuz kişi arasında değişen bu seriyyeler Hz. Hamza’nın, Hz. Ubeydetubni HÂris’in ve Hz. Sa’d bin Ebî Vakkas’ın komuta ettiği seriyye olmak uzere uc seriyye hazırlanmıştı. Hicretin ikinci yılında cihada, duşmanla harbe izin verildi. Once yalnız mudafaa etmek suretiyle izin verilmesi uzerine ilk gazÂlar yapılmaya başlandı. Peygamberimizin bizzat idare ettiği savaşlara “Gaz”, başında bulunmadığı askerî harekÂta da “Seriyye” adı verildi. Medine devrinde yapılan gazÂların sayısı yirmidir. Seriyyeler ise daha fazladır. Cihada izin verilmesi Kur’Ân-ı kerîmde Hicr sûresi 39-41 Âyetlerinde, Hac sûresi 39. Âyetinde, Bekara sûresi 190, 192 ve 193. Âyetlerinde bildirilmektedir. Hicretin ikinci yılı olaylarından mudafaa icin cihada izin verilmesinin yanında bir diğer hadîse de, daha once Kudus’e karşı namaz kılınmakta iken Allahu teÂlÂnın KÂ’be’ye yonelerek namaz kılmayı emretmesi ile kıble değişti. Kıblenin değiştiğini, KÂ’be’ye yonelerek namaz kılınmasını emreden Bekara sûresi 144. Âyeti nazil olunca Muslumanların kıblesi KÂ’be oldu. Kıblenin KÂ’be olmasından bir ay ve hicretten 18 ay sonra Şaban ayının 10. gunu Bedir gazÂsından bir ay once oruc farz oldu. Yine bu sene Ramazan ayında teravih namazı kılınmaya başlandı ve sadakayı fıtr vermek vacip oldu. Hicretin ikinci senesinde Ramazan ayında zekÂt vermek de farz oldu. Hicretin ikinci yılında Zilhicce ayında da Kurban kesmek ve bayram namazı kılmak vacip oldu.