Said Nursinin Mezarı Nerde


Said Nursi'nin mezarı nerededir ?


Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır icinde Said'den yetmiş dokuz emvat ba-asam alama.

Kabir, ebedi istirahatgah olarak kabul edilir. Vefat edenler icin, "ebedi istirahatgahına defnedildi" tabiri kullanılır. Herkes bilir ki, o kişi artık defnedildiği yerde ameli ile baş başadır. O yerin dokunulmazlığı vardır. Anadolu'nun bazı yerlerinde gomulu olup, sonradan yanından yolun gectiği mezarlara rastlamak mumkundur. Genelde tek bir mezar olarak bulundukları halde, sırf oluye hurmet babından, kabre dokunulmaz, yolun istikameti değiştirilir. Mezara dokunma, buyuk bir saygısızlık olarak kabul edildiğinden kimse boyle bir lekeyi ustune almak istemez. Ancak, tarihimizde bunun bilinen bir istisnası vardır. Omrunu, iman hizmetine adayıp, dunya nimetlerinden feragat eden Bediuzzaman, vefat ettikten sonra kabrinde de rahat bırakılmamıştır.

Bu olayın iki vechesi mevcuttur. Birincisi, vefat etmiş bulunana ve sevenlerine buyuk saygısızlık. İkincisi ise, hayatta iken kendisine yonelen teveccuhleri daimi bir surette Risale-i Nur'a yonelten, buyuk tevazu timsali Bediuzzaman'ın, vefatından sonra kabrine olabilecek yonelmeleri arzu etmediğinden, İlahi Rahmetten, kabrinin bilinmemesi niyazında bulunmasıdır.

Bediuzzaman, vefatı ve defnedilmek istediği yerle ilgili olarak, değişik tarihlerde talebelerine yazdığı mektup ve derslerinde temas etmiştir. Bu konuda, Risale-i Nur'da gecen kayıtların ilki 1913 yılına aittir.

Mubarek talebelerini duşunup, vefat ettiği zaman onların bulunduğu kabristanda defnolunmayı arzuladığında birden bir ihtarın geldiğini ifade Bediuzzaman, sebebini de şoyle kaydeder Gerci Medresetu'z-Zehra'nın merkezi olan Isparta vilayetinde maddeten bulunmak cok cihetle faideli, saadetlidir; fakat nurun mesleği ve Nurcular'ın meşrebi cihetiyle daima berabersiniz. Zaman ve mekan, perde olamazlar.

Bediuzzaman, arkasında bir halife değil, Risale-i Nur Kulliyatı gibi bir hazineyi bırakarak Hakk'ın rahmetine kavuştu. Hayatta iken, arzu etmediği bir hususun vefatından sonra gercekleşmesini asla istemedi. Once, gereksiz kabir ziyaretinin yapılmaması ikazında bulundu. "Dostlar uzaktan ruhuma fatiha okusunlar, manevi dua ve ziyaret etsinler. Kabrimin yanına gelmesinler. Fatiha uzaktan da olsa ruhuma gelir. Risale-i Nur'daki azami ihlas ile butun butun terk-i enaniyet icin buna bir manevi sebep hissediyorum" dedikten sonra, kendisini Nurlara vakfetmiş birinin kabri başında nobet tutarak, luzumsuz ziyaret edenlere bu hususu bildirmesini ister.

Emirdağ Lahikası'nda yer alan, talebelerine yaptığı son dersinde ise, daha dikkat cekici ifadelere yer verir. Benim kabrim gayet gizli bir yerde. bir iki talebemden başka hic kimse bilmemek lazım geliyor. Bunu vasiyet ediyorum. Cunku, dunyada sohbetten beni men eden bir hakikat, elbette vefatımdan sonra da o hakikat bu surette beni mecbur ediyor." Evet, Bediuzzaman'ı arayan Risale-i Nur sayfalarında bulabilir ve sohbet edebilir. Ruhuna fatiha gondermek isteyen herkes, bulunduğu yerde okumak suretiyle (mezarına uğramasına gerek kalmadan) gonderebilir ve gondermelidir.

Bediuzzaman, 23 Mart 1960 yılında, mubarek Ramazan ayının Kadir Gecesi'nde Hakk'ın rahmetine kavuştu ve Urfa'daki Halilurrahman Dergahı'ndaki caminin bahcesine defnedildi. Ancak, 27 Mayıs İhtilali'nden sonra darbeciler tarafından, buradan alınarak bilinmeyen bir yere goturuldu. Cenab-ı Hak bazen şerleri hayreyler. Bunda da oyle oldu ve farkında olmadan nebbaşlar, Bediuzzaman'ın duasının kabulune vesile oldular.