Konyevi Hz.leri
Seyda Hazretleri
Nakşibendi Tarikatı
Seyda Hazretleri, 1942 yılında Mardin ilinin merkezine bağlı Konaklı koyunde doğdu. Altı yaşına geldiği zaman o yıl koylerine acılan ilkokula kaydoldu. Oğrenime devam ederken aynı zamanda dayısının yanında Kuranı Kerim oğrendi. Bu esnada dayısı;
Seni medreseye gondereceğim dedi. Seyda Hazretleri nin okul oğretmenleri Onu oğretmen okuluna gonderme kararı verdiler. Bu zaman zarfında Seyda Hazretleri, oğretmen okulunda belki namaz- larımı aksatırım endişesiyle, bu karara karşı cıktı. Okulu bitince bir sure kendi kecilerine cobanlık yaptı.
Seyda Hazretleri medreseye gitmeden once, kucuk yaşlarında kecileri gutmeye giderdi. Koyleri kuraklık idi, ceşmeler yoktu. Kecileri gutmek icin gece yola cıkarken sabah namazını kılmak icin abdest suyunu yanında gotururdu.
Her hangi bir sebeple suyu zayi olduğu (boşa gittiği) zaman:
Sabah namazının abdestini nasıl alacağım diye geceyi uyumadan, hep duşunerek gecirirdi. Sabah namazını kılmak icin arkadaşlarına, hayvanlarını teslim etmek suretiyle, epey uzaklıktaki koye doğru karanlıkta giderdi. Koye gelirken sabah namazının vaktinin gecmesinden, guneşin doğmasından hep endişe ederdi. Koye vardığında ise henuz sabah namazı vakti girmemiş olurdu.
Bunların hepsinin Allah-u Zulcelalin bir ikramı, Onun bir nimeti olduğunu ifade ederdi. Bunları; kendi kemalatı olduğunu acıklamak icin değil, Allahın kendi uzerindeki bir nimeti olduğunu acıklamak icin soylerdi.
Bazen camiye, cemaata giderdi. Koy halkından o yaştakiler
arasında camiye gelen yoktu. Koyunun imamlığını yapan annesinin akrabası onun icin, fazla cemaate gelmesin ona nazar değecek derdi.
Bunlar medreseye gitmeden once kucukken yaşadığı olaylardı. Sabahleyin erkenden kalkar, karanlıkta camiye giderdi. Cok kucuk yaşta bu kadar cok ibadete duşkun olduğu icin, bazı insanlar:
Bunu Yecuc-Mecuc kaldıracak derlerdi. O, bunları, hic kimse ona zahiri olarak irşad yapıp, tavsiye etmediği; ona bunları anlatmadığı halde yapıyordu. Bu da gosteriyor ki, bunlar Allahın ona bir ikramıydı.
Seyda Hazretleri, aradan bir sure gecince yanına bir yatak alarak evden kactı. Bir medreseye yerleşti. O gunlerden bahsederken;
O gunlerin tadı bambaşka idi. İlim ve din aşkı bizi oyle sarmıştı ki, eve geldiğim zaman, akrabalarımız, ilim ve din aşkından deli olacaksın diye uzulduklerini beyan ederlerdi diye aktarıyor.
Medrese yılları boyunca butun arkadaşları ile hoş gecinmeye calışır ve azami dikkat sarfederdi. Hocalarını da memnun etmek icin var gucu ile calışırdı. Hatta hocalarından birisinin şoyle dediği nakledilmiştir:
Yalnız o talebeliğin hakkını veriyordu. Seyda Hazretleri hocalarını anarken,
Allah onlardan razı olsun diye dua ediyor.
Medrese arkadaşları ile cok iyi gecinmesine rağmen, birgun bir arkadaşı ile ağız kavgası yaptı. Şeran dahi arkadaşı haksız olmasına rağmen o gece herkesin uyumasını bekleyip, daha sonra gidip arkadaşından ozur dilemiş ve helalleşmiştir.
Boyle davranmasına neden olarak şu ayet-i celileyi gostermiştir;
Bir kimse sahibi bilcemden (birlikte olduklarından) sorulacaktır.
Seyda Hazretleri Vanın Gurpınar İlcesinde okudu. Hocaları Seyda-i Molla Abdulbaki, Şeyh Muhammed Diyauddinin (k.s.) torunlarından Şeyh Takyed-dinin halifesi idi. Onun yanında okurken elini sırtına vurarak:
Maşaallah! Değil ki ay ay, gun gun ilerliyorsunuz diye, onu takdir ediyordu.
Daha sonra hocalarından biri olan Seyda-i Molla Suleyman Banikinin yanına geldi. O, cok yaşlı idi. Hatta Şah-ı Hazne (k.s.)nin halifesi olan Şeyh Abdurrezzak da ondan ders almıştır. .
Seyda Hazretleri bir arkadaşı ile beraber medreseden ayrılmaları icap etti. O zaman Seyda-i Suleyman Baniki onları yanına alıp evine goturdu ve cay ikram etti. Dedi ki;
Bugune kadar cok talebe okuttum. Ancak hicbirinin gidişine bu kadar uzulmedim. Siz hem talebe olarak, hem de ahlÂk olarak cok başkasınız. Gidişiniz beni uzuyor. İşte hocalarını boyle memnun ederdi.
Daha sonra birkac hocaya daha gittikten sonra, son olarak kayınpederi Seyda-i Molla Abdussamed Hazretleri nin yanına geldi.
Medrese yılları esnasında butun talebeler harmana cıkarak, zekat toplarlardı. Seyda Hazretleri okumasına devam ederdi. Ramazan ayında civar koy camilerine giderek imamlık yapıp harclık temin ederdi. Seyda-i Molla Abdussamed Hazretlerinin yanında yaklaşık bir sene kaldıktan sonra icazet aldı.
Ondan sonra Allah-u Zulcelal nasip ettiğinden, Seyda-i Molla Abdussamed Hazretleri tarafından, onun guzel ahlakı beğenildiğinden dolayı kızıyla evlendirildi.
Seyda-i Molla Abdussamed Hazretlerinin yanında iken icazetine iki ay kala ruyasında şoyle gordu: Şah-ı Haznenin oğlu Şeyh Alaaddinin bir elcisi, Şeyh Alaaddinin ona şoyle dediğini naklediyordu:
Ben filan yerdeyim, bekliyorum, acele olarak gel. İcazetini aldıktan ve kendi koyune imam olduktan sonra, bu ruyanın işaretiyle Şah-ı Haznenin (k.s.) oğlu Şeyh Alaaddinin yanına giderek ondan tarikat aldı. Gece sekiz şartı yaptıktan sonra, sabahleyin Şeyh Alaaddin onunla bir goruşme yaparak, şoyle sohbet etti:
Tarikata girildikten sonra sabahleyin teveccuh yapılması uygun olur. Fakat ben hasta olduğum icin teveccuh yapamadım. İnşaallah
daha sağ olursam uzun muddet beraber olacağız.
Daha sonra ona beşbin vird verildi. İki-uc gun cektikten sonra Şahı Haznenin (k.s.) saliklerine, hocalara şoyle dedi:
Kalbimin; dilimin Allah dediği gibi, dediğini hissetmiyorum. Bunun uzerine o hoca obur hoca arkadaşlarına dedi ki:
Hele bir bakın! Biz kac senedir vird cekiyoruz bizim kalbimiz, dilimiz gibi soylemiyor; o iki-uc gun vird cekti, istiyor ki kalbi dili gibi Allah desin. Bir hafta kadar orada kaldıktan sonra eve dondu. Kısa bir zaman sonra da Şah-ı Haznenin oğlu Seyh Alaaddin vefat etti.
Dayısı, Konaklı Koyunun imamı idi. O kişi bu gorevden ayrılınca koy halkı gorevi kendisine teklif ettiler. Seyda Hazretleri kendi koyu olması sebebiyle kabul etmek istemedi. Ancak ısrar uzerine onlara iki şart koştu.
Bunlardan biri davul zurnalı duğunlerin terk edilmesi ve kadın erkek bir arada oynamamaları idi.
İkincisi ise beraberinde getirdiği talebelerin bakımının ustlenilmesi idi.
Koyluler bu şartları kabul ettiler. Orada kucuk bir medrese yaparak, uc yıl ikamet etti. O gunlerden kalan bir anı şoyledir:
Koy halkından birisi başka bir koyden kız istedi. Kız tarafı davul zurnalı duğun isteyince, şu cevabı aldılar:
Kızınızı altınla susleyip verseniz de, biz imamımıza soz verdik. İsterseniz vermeyin.
Uc yıl sonra kendi tabirlerince oradaki nasibi bitti ve koylulerden birisi duğununu bu şekilde yapınca, oradan ayrıldı. Bazı geceler hayırlı bir yer ve hayırlı bir nasip dileyerek ağladığını anlatırdı.
O sıralarda Gavs Hazretleri (k.s.) vefat etmiş ve Şeyh Seyda Muhammed Raşid Hazretleri irşada başlamıştı.
Muhammed Raşid Hazretleri, Seyda Hazretlerini Menzile davet etti. Yanlarında Seyda Molla Abdussamed Hazretleri olduğu halde, Menzile geldi. Yirmi kusur sene Seyda Muhammed Raşid Hazretlerinin
yanında kaldı, hizmetinde bulundu. O gunleri anarken de,
Keşke butun omrumuz hizmetlerinde gecseydi, Allah (c.c.) onlardan razı olsun diye anlatırken gozleri doluyor.
Bazı insanlar tarafindan şoyle anlatılır:
Şeyh Seyda Muhammed Raşid Hazretlerine ricacı olarak gonderilirdi. Cunku Seyda Hazretleri Onu cok severdi. Bazen ona;
Seyda Hazretleri sizi cok seviyor dendiği zaman;
O benim kemalatımdan değil, Seyda Hazretlerinin şefkat ve merhametindendir derdi.
Bazı nedenlerle oradan ayrılma soylentisi uzerine, Seyda-i Şeyh Muhammed Raşid (k.s.) şoyle dedi:
Senin Menzilden ayrılman benim yuz Olumume bedeldir. Ben bulunduğum muddetce burada olacaksın. Benimle geldin, benimle gideceksin.
Bu, Seyda Hazretlerînin ona karşı sevgisine cok buyuk bir işarettir. İnsan derin olarak duşunurse, Seyda Hazretlerinin bu lafı kullanması hayatta iken onunla beraber yaşamayı ve ondan ayrılmamayı istemesine işarettir.
Seyda Muhammed Konyevî Hazretleri, Muhammed Raşid Hazretlerinin vefatından sonra, bir seneye yakın teberruken Menzilde kaldı.
Daha sonra Seyda Muhammed Raşid Hazretlerinin hayatta iken işaret buyurdukları Konyaya hicret ettiler.
Konyaya (Konyanın Ankara yolu uzerinde 18. kmsindeki Kayacık Koyu yakınında İkinci Organize Sanayi Karşısında) yerleştikten sonra kısa zamanda Sadatların himmetleriyle bir hizmet halkası kurulmuş ve gidip gelenlere vesile olmak suretiyle, bu hizmet surdurulmektedir.