İslamiyette Miras Hukuku hakkında bilgi
İslamda Miras Hukuku nasıldır

Olenin geride bıraktığı mal ve haklar. Coğulu "mevĂ‚rîs"tir. Kelimenin "VRS" kokunden "irs" mastarı, bir kimsenin malının olumunden sonra şer'î mirascılarına intikal etmesi demektir. Aynı kokten, "tevĂ‚rus"; karşılıklı mirascı olmak veya bir kimsenin diğerine mirascı olması; "vĂ‚ris" mirascı; "mûris", miras bırakan; "terike", olenin bıraktığı miras anlamlarında kullanılır. Miras ilmi anlamında kullanılan başka bir terimde "FerĂ‚iz"dir. Bunun tekili olan "farîza"; farz, belirli pay, hisse demektir. FerĂ‚iz, IslĂ‚m miras hukuku terimi olarak kullanıldığında, belirli miras hisseleri anlamını ifade eder. Bu ilme "ferĂ‚iz" denmesi, miras Ă‚yetindeki; "Bu hisseler Allah'tan birer farîzadır" (en-NisĂ‚, 4/11) ifadesi ile, FerĂ‚iz ilmini oğreniniz" (Tirmizi, FerĂ‚iz, 2; Ibn MĂ‚ce, FerĂ‚iz, 1) hadisindeki "ferĂ‚iz" terimi sebebiyledir.

Miras veya ferĂ‚iz ilmi fıkıh terimi olarak; olenin geride bıraktığı mal ve hakların belli olculerle, şer'î mirascılara bolunmesinden soz eden bir ilimdir. FerĂ‚iz ilminin amacı, hak sahiplerine haklarını ulaştırmaktır. Buna mirasın boluşturulmesi denir.

Mirasın dayandığı deliller:

Miras; Kitap, sunnet ve icma delillerine dayanır. Miras hukukunda, icmĂ‚ bulunmadıkca kıyas veya ictihad yoluna gidilmez.

Kur'Ă‚n-ı Kerîm'den deliller:

Miras hukumleri en-NisĂ‚ Sûresinin 7, 11, 12 ve 176. Ă‚yetleri ile el-Enfal Sûresi'nin 75. Ă‚yetinde şu şekilde belirlenmiştir:

a) Cocuklar ve ana-babanın mirası: "Allah size evlĂ‚tlarınızın miras taksimi hususunda, erkeklerin paylarının kızların iki katıolmasını emretmektedir. Eğer butun cocuklar kız olup ve sayıları ikiden fazla ise, bunların payı olenin bıraktığı malın ucte ikisidir. Eğer mirascı bir tek kız ise mirasın yarısı onundur. Eğer olen ana ve baba ile birlikte cocuklar da bırakmışsa ana ve babanın herbirini terekeden payı altıda birdir. Şayet olenin cocuğu bulunmayıp da, mirascı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı ucte birdir. Eğer olenin kardeşleri varsa terekenin altıda biri ananındır. Bu paylar, olenin borcları odenip, vasiyeti de yerine getirildikten soma hak sahiplerine verilir. Baba ve cocuklardan, hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu, siz bilemezsiniz. Bu, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şuphesiz ki Allah, her şeyi cok iyi bilen, hukum ve hikmet sahibidir" (en-NisĂ‚, 4/11).

b) Karı-kocanınmirası: "Eğer hanımlarınızın cocukları yoksa, bıraktıkları mirasın yarısı sizindir. Şayet cocukları varsa bıraktıkları mirasın dortte biri sizindir. Bu paylar, olenin vasiyeti yerine getirildikten ve varsa borcu odendikten sonradır. Eğer siz cocuk bırakmadan olurseniz, geriye bıraktığınız mirasın dortte biri hanımlarınızındır. Şayet cocuklarınız varsa, bıraktığınız mirasın sekizde biri hanımlarınızındır. Bu paylar, yaptığınız vasiyetler yerine getirilip ve varsa borcunuz odendikten sonra verilir" (en-NisĂ‚, 4/12).

c) Kardeşlerin mirası: KelĂ‚le adı verilen kardeşlerin mirası, ana bir kardeş veya ana-baba bir yahut baba bir kız kardeş olmak uzere iki statude toplanmıştır. KelĂ‚lenin mirascı olmasında on şart, miras bırakanın baba veya erkek cocuklarının bulunmamasıdır.

Ana bir kardeşlerin mirası şoyle belirlenmiştir: "Eğer olen bir erkek veya kadın, erkek usul veya furûu bulunmaksızın mirascı olunuyorsa, kendisinin (ona bir) erkek veya (ana bir) kız kardeşi bulunuyorsa, bunlardan herbirinin miras payı terekenin altıda biridir. Eğer bu kardeşler bundan daha cok iseler, bu takdirde kardeşler mirasın ucte birini zarara uğratılmaksızın aralarında eşit olarak paylaşırlar. Bu paylar, olenin vasiyeti yerine getirilip ve varsa borcu odendikten sonra verilir. Bunlar, Allah tarafından bir emirdir. Allah her şeyi bilen ve yarattıklarına cok yumuşak davranandır"(en-NisĂ‚, 4/12).

Yukarıdaki miras duzenlemeşinin arkasından, aynı Ă‚yetlerin devamında, mueyyide niteliğinde şu iki Ă‚yet yer alır:

"Işte bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Kim, Allah'a ve Rasûlûne itaat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Orada ebedî kalacaklardır. Işte buyuk kurtuluş budur" (en-NisĂ‚, 4/13). "Kim, Allah'a ve Rasûlune isyan eder ve Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu, ebedi kalacağı cehennem ateşine koyar. Ve onun icin azaltıcı bir azap vardır" (en-NisĂ‚; 4/14).

Oz veya baba bir kız kardeşin mirası ise şoyle duzenlenmiştir. "Ey Peygamber! Senden fetva isterler". De ki: "Size usul ve furuu bırakmadan olen kimse hakkında Allah fetva verir. Eğer bir kimse olur ve onun cocuğu bulunmaz da, sadece bir kız kardeşi bulunursa, bıraktığı mirasın yarısı onundur. Olen kız kardeş ise ve cocuğu da yoksa erkek kardeşi terekenin hepsini alır. Eğer mirascılar iki kız kardeş ise, terekenin ucte ikisini alırlar. Eğer kardeşler erkek ve kadın olmak uzere ikiden cok iseler, bir erkeğin payı, iki kadının payı kadardır. Allah size sapıklığa duşmemeniz icin bunları acıklar. Allah her şeyi cok iyi bilendir" (en-NisĂ‚, 4/176).

d) Zevi'l-ErhĂ‚mın mirası: Âyet veya Hadislerde miras payları veya mirascılık esasları belirlenmiş bulunanların dışında kalan diğer hısımlar icin şu şekilde bir genel duzenleme yapılmıştır: Akraba olanlar, Allah'ın kitabına gore birbirlerine daha yakındırlar. Şuphesiz ki Allah, herşeyi cok iyi bilir" (el-EnfĂ‚l, 8/75).

Şu Ă‚yet de miras haklarından genel olarak soz eder: "Ana-baba ve hısımların miras olarak bıraktıklarında erkeklerin hissesi vardır. Kadınların da ana-baba ve hısımların bıraktıklarında hisseleri vardır. Bunlar az olsun cok olsun farz kılınmış bir hissedir" (en-NisĂ‚, 4/7).

Mirastan cevredeki bazı muhtac kimselerin de yararlandırılması konusunda şoyle buyurulur: "Miras taksim olunurken, varis olmayan akrabalar, yelimler ve yoksullar da bulunursa, mirastan onlara da verin ve onlara guzel soz soyleyin" (en-NisĂ‚, 4/8).

Sunnet delili:

Hz. Peygamber'den mirasla ilgili ceşitli hadisler nakledilmiştir. Bazıları şunlardır:

"Miras paylarını, hak sahiplerine veriniz. Kalan miktar, en yakın erkek hısımındır" (BuhĂ‚rî, FerĂ‚iz, 5, 7, 9, 10; Muslim, FerĂ‚iz, 2, 3; Tirmizî,FerĂ‚iz, 8).

Musluman kĂ‚fire, kĂ‚fir de muslumana mirascı olamaz" (BuhĂ‚rî, Hacc, 44, MeğĂ‚zî, 48, FerĂ‚iz, 26; Muslim, FerĂ‚iz, I ; Ebû DĂ‚vud, FerĂ‚iz, 10; Tirmizî, FerĂ‚iz, 15).

"Iki farklı dine mensup olanlar birbirine mirascı olamaz" (Ebû DĂ‚vud, FerĂ‚iz, 10; Tîrmizî, FerĂ‚iz, 16; Ibn Mace, FerĂ‚iz, 6; DĂ‚rîmî, FerĂ‚iz, 29; Ahmed b. Hanbel, II, 187, 195).

UbĂ‚de b. es-SĂ‚mit (r.a)'in (o. 45/665) şoyle dediği rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber (s.a.s), mirastan iki nineye, bunu aralarında paylaşmak uzere hukmetti" (eş-ŞevkĂ‚nî, Neylu'l-EvtĂ‚r, Mısır, t.y, VI, 59). Abdullah b. Mes'ud (o.32/652), Hz. Peygamber'in, murisin kızı, oğul kızı ve kız kardeşiyle ilgili bir uygulamasından şu şekilde soz eder: "Rasulullah (s.a.s), olenin kızı icin yarım, oğul kızı icin ucte ikiye tamamlamak icin altıda bir ve geri kalanın kız kardeşe verilmesine hukmetti" (eş-ŞevkĂ‚ni, a.g.e., VI, 58).

MikdĂ‚m b. Ma'dikerîb (o.87/705) zevi'l-erham'la ilgili şu hadisi nakletmiştir: "Kim bir mal bırakırsa, bu mirascılarınındır. Ben, mirascısı olmayanın mirascısıyım. Gerekliği durumda diyetini oderim ve mirascısı olurum. Dayı, mirascısı olmayanın mirascısıdır. Onun diyetini oder ve ona mirascı olur" (Ebû DĂ‚vud, FerĂ‚iz, 8; Tirmizi, FerĂ‚iz, 12; Ibn MĂ‚ce, DiyĂ‚t, 7, FerĂ‚iz,9; Ahmed b. Hanbel, Musned I, 28, 36, IV, 131).

Icm delili:

Bir tane ninenin tek başına altıda bir pay alacağı, ikiden fazla ninelerin altıda bir hisseyi aralarında eşit olarak paylaşacakları prensibi Sahabe ve TĂ‚biîlerin icmĂ‚ı ile sabittir. Hz. Ebû Bekir (o.13/634)'in halifeliği sırasında konu tartışılmış, Hz. Peygamber'den, altıda bir uygulaması nakledilince, bu yonde goruş birliği oluşmuştur (el-Mevsilî, el-IhtiyĂ‚r, Kahire, t.y., V, 90; Hamdi Donduren, Delilleriyle IslĂ‚m Hukuku, Istanbul 1983, s. 483).

FerĂ‚iz ilminin onemi buyuktur. Cunku hayatta iken yaptığı muamelelerin, olumunden sonra devamı niteliğindedir. Hadis-i şerifte şoyle buyurulmuştur: "FerĂ‚iz ilmini oğreniniz ve onu insanlara oğretiniz. Cunku o, ilmin yarısıdır, unutulur ve o, ummetinden kaldırılan ilimlerin ilki olacaktır" (Tirmizi, FerĂ‚iz, 2; Ibn MĂ‚ce, FerĂ‚iz, 1; DĂ‚rimi, FerĂ‚iz, BuhĂ‚rî, FerĂ‚iz, 2; Ebû DĂ‚vud, FerĂ‚iz, 1). "Sizin ferĂ‚iz ilmini en cok bileniniz, Zeyd b. SĂ‚bit'tir (o. 45/665)" (Tirmizi, MenĂ‚kıb, 32; Ibn MĂ‚ce, Mukaddime, 11).

Mirasın rukunleri uctur:

I. Mûris: Vefat edip, geride miras bırakan kimsedir. Buna muteveffĂ‚ da denir.

2. VÂris: Kendisine miras intikal eden, yani terikede hissesi olan kimsedir.

3. Terike: Olenin mal veya hak olarak geride bıraktığı şeyler olup, buna

"mîras", "mevrûs" ve "irs" adı da verilir. Haktan maksat; kısas, satış bedelini alabilmek icin satılan malı ve borcu alabilmek icin rehnedileni hapsetme hakkı gibi haklardır.

Bu uc rukunden birisinin bulunmaması halinde miras soz konusu olmaz.

Mirascı olmanın sebepleri:

Mirasın soz konusu olabilmesi icin uc şeyin bulunması gerekir. Mirasın sebep ve şartlarının bulunması, miras engellerinin ise bulunmaması gereklidır.

Mirascı olmanın sebepleri uctur. Nesep hısımlığı, evlilik ve velĂ‚.

1. Hısımlık: Varisin, miras bırakana mirascı olabilmesi icin aralarında hısımlık bağının bulunması gerekir. Usûl, fûrû, yani ana, baba, dede ve nine gibi kendi neslinden gelinenlerle; cocuk, torun gibi kendi neslinden gelenler; yine olenin kardeşleri ile amcalar bu hısımlardandır. Bunlar mûrise yakınlık derecesine gore mirascı olurlar. Daha uzak olanın mirascı olmasını onlerler, buna "hacbetme" denir.

Bu hısımlardan erkek vasıtasıyla mûrise bağlanan erkek hısımlara "asabe" denir. Olenin babası, babasının babası veya oğlu, ya da oğlunun oğlu gibi. Bir de payları muayyen mirascılar vardır ki, bunlara "ashĂ‚bulferĂ‚iz" * (farz sahipleri) denir. Bunlardan kalan mirası asabe* alır. Sadece asabe varsa, mirasın tamamı bunlara kalır. Farz sahipleri ve asabe yoksa, bunların dışında kalan ve olenin uzaktan kan hısımı olan "zevilerhĂ‚m" mirascı otur. Hala, dayı, kızın kızı gibi.

2. Evlilik: Gecerli bir nikĂ‚h akdi eşler arasında miras hakkı doğurur. Cinsel temasın olup olmaması sonucu etkilemez. Bu yuzden, zifaftan once eşlerden birisinin olumu halinde, diğeri ona mirascı olur. Eşlerin miras haklarını belirleyen Ă‚yetin genel anlamı (bk. en-NisĂ‚, 4/12) ile Hz. Peygamber'in, cinsel temastan once kocası olen Berva' binti VĂ‚şık'ı olen kocasına mirascı yapması bunun delilidir (ez-Zuhayli, el-Fıkhul-IslĂ‚mî ve Edilletuh, Dımaşk 1405/1985, VIII, 250).

Ric'î (cayılabilir) talaktan dolayı iddet bekleyen kadın, iddetli iken, olen kocasına mirascı olur. Cunku ric'î boşamada evlilik iddet suresince devam eder. Sağlam kocası tarafından bĂ‚in talĂ‚kla (kesin ayırıcı boşama) boşanan kadın, iddet beklerken kocası olse, ona mirascı olamaz. Cunku bu durumda o, karısını mirastan mahrum etmek boşamakla itham edilemez. Eğer kansını, olum hastası olan bir erkek bĂ‚in talakla boşamışsa ve kadın iddet beklerken de olurse, bu kadın ona mirascı olur. Burada mirastan mahrum etmek amacıyla boşama ithamı soz konusudur.

3. VelĂ‚: Bu, şĂ‚run belirlediği hukmî bir yakınlık olup, koleyi azat eden efendinin azad ettiği koleye mirascı olmasını ifade eder. Hadiste; "VelĂ‚, neseb bağı gibi bağ meydana getirir, satılmaz ve hibe edilmez" buyurulur. Ibn HibbĂ‚n ve HĂ‚kim bu hadisi sahihlemiştir. Hanefiler buna "velĂ‚ul-muvĂ‚lĂ‚t" veya "mevlĂ‚l-muvĂ‚lĂ‚t"ı da eklediler. Bu, iki kişinin birbirine koruyucu ve diyet odemede yardımcı olmak ve buna karşılık birbirine mirascı olmak uzere anlaşmasıdır.

Mirasın Şartları

Mirasta hakkın sabit olması uc şartın gercekleşmesi gerekir. Mûrisin olumu, mirascının hayatta olması ve bir miras engeli bulunmaması.

1. Mûrisin Olmesi:

Mirasın soz konusu olması icin, mûrisin gercek, hukmî veya takdiri olarak olmuş bulunması gerekir. Gercek olum, ruhun bedenden ayrılması ile gercekleşir. Gorme, işitme veya başka bir delille sabit olur. Hukmî olum; hayatta olduğu bilinen veya muhtemel bulunan kimsenin olumune hĂ‚kimin hukmetmesiyle ortaya cıkar. Hayatta olduğu bilinen murteddin (dininden donen) dĂ‚ru"l-harbe kacması halinde hakim olu sayılmasına hukum verir. Bunun mirası, hukum tarihine kadar mirascı olan hısımlarına taksim edilir. Hayatta olması ihtimalı bulunan kayıp kişinin (mefkûd) durumu mahkemeye intikal edince, gerekli sureler gecmişse, hakim vefatına hukmeder. Eşi iddet bekler ve serbest kalır. Mirası da hukum sırasında hak sahibi olan varislere paylaştırılır. Takdiri olum; kişinin takdiren olu kabul edilmesidir. Bu annesinden suc işleme yoluyla olu olarak doğan cenîndir. Gebe kadına başkasının vurmasıyla cenînin olu doğması gibi. Bu durumda sucluya, elli dinar (yaklaşık iki yuz gram altın para) gurre cezası tazminat olarak odettirilir. Bu, tam diyetin yirmide biri kadar bir tazminattır. Ebû Hanife'ye gore, cenîn mirascı olur ve kendisine mirascı olunur. Cunku onun suc işleme sırasında diri olduğu kabul edilir (Ibnu'l-HilmĂ‚m, Fethu'l-Kadîr, Mısır, 1315/1317 H., IV, 440-445; Ibn KudĂ‚me, el-Muğnî, Kahire 1970, VI, 320; ez-Zuhayli, a.g.e., VIII, 253; Hamdi Donduren, a.g.e., s.119-121; bk. "Gurre, Mefkûd ve Cenîn" maddeleri).

2. Mirascının Hayatta Olması: Murisin olumu sırasında varisin hayatta olması gerekir. Bu yuzden, muristen once olen bir hısım, daha sonra olen murisine mirascı olamaz. Muris vefat ettiği zaman, ana karnında bulunan cocuğu da (cenîn) sağl doğmak şartıyla mirascı olur.

3. Miras Engeli Bulunmaması:

Miras engelleri şunlardır:

a) Oldurme:

Mûrısını olduren bir kimsenin, bir an once onun servetini elde etmek icin oldurme ithamı vardır. Hısımını olduren kimsenin onun mirasından mahrum olacağı konusunda mezheplerin goruş birliği vardır. Ancak hangi ceşit oldurmelerin miras engeli olacağı hususu mezhepler arasında ihtilĂ‚flıdır. Hadiste; "Katıl icin miras yoktur" (Ebû DĂ‚vud, DiyĂ‚t, 18; Tirmizî, FerĂ‚iz,17; Ahmed b. Hanbel, I, 49) buyurulur. Hanefilere gore, kısas veya keffĂ‚ret cezasını gerektiren oldurme ceşitleri mirasa engel olur. Bunlar da şu ceşit oldurmelerdir:

Kasden oldurme: Mûrisi silĂ‚h veya kesici bir aletle kasden oldurmek gibi. Buna gunah ve kısas gerekir, keffaret gerekmez. Ebû Yusuf ve Imam Muhammed'e gore, insan oldurebilecek buyuk taş vb. her şeyle, kasden oldurme sucu meydana gelir.

Kasda benzer şekilde oldurme. Insan oldurmede kullanılmayan, sopa, değnek gibi bir şeyle vurup oldurmek gibi... CezĂ‚sı: KeffĂ‚ret, Ă‚kile* uzerinde diyet ve gunahtır. Birisini yanlışlıkla oldurme: Ava atıp, insanı oldurmek gibi... Cezası; keffĂ‚ret, Ă‚kile uzerine diyettir. Ahiretteki gunahı kaldırılmıştır.

Hata sayılan oldurme: Uykuda veya uyanık iken birisinin uzerine duşup olumune sebep olmak gibi. Cezası; hataen oldurmenin aynıdır (es-Serahsi, el-Mebsût, Mısır 1324-1331/1906-1912; XXV, 59-68; el-KĂ‚sĂ‚ni, Bedayıu's-SanĂ‚yi, Mısır 1327-28; M. Cevat Akşit, IslĂ‚m Ceza Hukuku ve Insanî Esasları, s. 55-56).

Dolaylı yoldan olume sebebiyet verme (tesebbub) mukellef olmayanın oldurmesi, meşrû savunma halinde oldurme ve mukrehin oldurmesi miras engeli değildir.

Imam ŞĂ‚fii'ye gore, oldurme fiilini işleyen herkes oldurulene mirascı olamaz. Kastın bulunup bulunmaması, oldurenin mukellef olup olmaması sonucu etkilemez. MĂ‚likîler ise, katılde kasıt ve tecĂ‚vuzu esas alırlar. Buradaki goruş ayrılığı, miras engeli bildiren hadisteki "kĂ‚til" sozcuğunun kapsamındaki belirsızlıkten doğmuştur (bk. Muhammed Ebû Zehra, Usûlul-Fıkh, Kahire, t.y., s.126, 127).

b) Din Farkı:

Mûrisle vĂ‚risin ayrı dinlerden oluşu bir miras engelıdır. Bu konuda IslĂ‚m hukukcularının goruş birliği vardır. Musluman kĂ‚fire, kĂ‚fir de muslumana nesep hısımlığı veya evlilik akdi bulunsa bile mirascı olamaz. "Musluman kĂ‚fire, kĂ‚fir de muslumana mirascı olamaz" (BuhĂ‚ri, Hacc, 44; MeğĂ‚zî, 48, FerĂ‚iz, 26; Muslim, FerĂ‚iz, l; Ebu DĂ‚vud, FerĂ‚iz, 10). "Iki ayrı dine mensup olanlar, birbirine mirascı olamaz" (Ebû DĂ‚vud, FerĂ‚iz, 10; Tirmizi, FerĂ‚iz, 16; Ibn MĂ‚ce, FerĂ‚iz, 6) hadisleri buna delildir. Bunun sebebi, muslumanla gayrı muslim arasında velĂ‚yet bağının kesik olmasıdır.

Bu duruma gore, meselĂ‚; musluman bir erkekle gayrı muslim olan karısı arasında mirascılık cereyan etmeyeceği gibi, bunlardan doğan cocuklar da babaya tabi olarak musluman sayılacaklarından onlarla gayrı muslim olan anneleri arasında da mirascılık cereyan etmez.

Ancak Muaz b. Cebel ve MuĂ‚viye ile TĂ‚biîlerden Mesrûk b. el-EcdĂ‚', Saîd b. el-Museyyeb, IbrĂ‚him enNahĂ‚î ve diğer bazı bilginler aksi goruştedir. Bunlara gore; Musluman kĂ‚fire mirascı olur. Fakat kĂ‚fir muslumana mirascı olamaz." Dayandıkları delil şu Hadislerdeki genel anlamdır: "IslĂ‚m yucedir, onun uzerine yucelinmez" (BuhĂ‚rî, CenĂ‚iz, 79) "IslĂ‚m arttırır, eksiltmez" (Ebû DĂ‚vud, FerĂ‚iz, 10; Ahmed b. Hanbel, Musned, V, 230, 236). Bu konuda sahabe uygulaması da vardır. Bir yahudi vefat edince, biri yahudi diğeri musluman olan iki oğlu kalmıştı. Yahudi olan oğlu butun mirası almak isteyince, musluman olan oğlu mahkemeye başvurdu ve hak istedi. Davaya bakan Muaz b. Cebel (o.18/639) muslumanı yahudiye mirascı yapmıştır (el-AskalĂ‚nî, Bulûgul-MerĂ‚m, Terc. ve Şerh, A. Davudoğlu, Istanbul 1967; III, 206).

Coğıınluk IslĂ‚m hukukcuları, muslumanla kĂ‚fir arasında mirasın olamıyacağını ifade eden hadisleri bu konuda ana delil kabul etmiş, azınlığın dayandığı hadisleri doğrudan mirasla ilgili gormemiştir.

Diğer yandan gayrı mûslimler birbirine mirascı olabilirler. Cunku kufur ehli tek millet sayılır. "Ehl-i, kufur birbirinin velisidir" (el-EnfĂ‚l, 8l73) Ă‚yetinin genel anlamı butun gayrı muslimlerin hepsini kapsamına alır. "Hakkın dışında sapıklıktan başka ne vardır" (Yûnus,10/32) Ă‚yeti de bunu ifade eder. Yalnız MĂ‚likîler, "Iki ayrı dine mensup olanlar birbirine varis olamaz" hadisinin, hristiyan ve yahudilerin kendi aralarındaki mirascılığını da kapsadığını soylerler.

Murtedin mirası:

IslĂ‚m'ı terkeden kimseye "murted" * denir. Murted mĂ‚nen olmuş sayıldığı icin, o ne musluman ve ne de kĂ‚fire mirascı olamaz. Murtedin mirasının başkalarına intikali konusunda ise goruş ayrılıkları vardır.

Ebû Hanife'ye gore, irtidattan once kazandığı mal varlığı musluman varislerine gider..Sonra kazandıkları ise beytu'l-mĂ‚le "fey" geliri kaydedilir. (bk. "Fey" ve "Ganîmet" maddeleri). Murted kadınsa, butun mirası musluman mirascılarına intikal eder.

Imam Ebû Yûsuf ve Imam Muhammed'e gore, irtidattan once ve sonra kazandığı malları musluman varislerine intikal eder. Bu iki muctehid, erkek ve kadın murted arasında miras bakımından bir ayırım yapmaz.

ŞĂ‚fiî, MĂ‚liki ve Hanbelilere gore, aslî inkĂ‚rcıda olduğu gibi murted mirascı olamaz ve ona da başkası mirascı olamaz. Butun malı, beytu'l-mal icin fey' geliri kaydedilir. Cunku o, irtidat etmekle, IslĂ‚m toplumuna karşı harp ilĂ‚n etmiş sayılır ve servetine de harbînin malına uygulanan hukumlerin uygulanması gerekir. Ancak bu hukumler, murted irtidadı uzere olurse uygulanır. Hayatta olduğu surece malı bekletilir. IslĂ‚m'a donerse, malı kendisine verilir (Ibnu'l-HumĂ‚m, Fethu'l-Kadîr, Mısır 1315-/1317, IV, 390 vd.; Ibn Ruşd, BidĂ‚yetu'l-Muctehid, Mısır, t.y., II, 322-329; ez-Zuhaylî, a.g.e, VIII, 263-266).

c. Tebealık Farkı (IhtilĂ‚fu'd-dĂ‚reyn):

Muslumanlar hangi devletin tebeası olurlarsa olsunlar birbirlerine mirascı olurlar. Musluman icin başka başka devletin tebeası olmak miras engeli değildir. MeselĂ‚; Turkiye'deki bir musluman, Mısır'daki musluman bir hısımına mirascı olabilir. Cunku DĂ‚rul-IslĂ‚m muslumanlar icin tek vatan sayılır. Daha sonra kĂ‚firlerin Darul-Islam'a egemen olması ve buralarda ayrı sistemlerin ve rejimlerin olması veya bağlantının kopuk olması da sonucu değiştirmez. Bu yuzden, bir musluman DĂ‚ru'l-Harpte olse, ona DĂ‚rul-IslĂ‚m'da yaşayan varisleri mirascı olur.

Ulke ayrılığı gayrı Muslimler icin bir miras engeli teşkil eder. MeselĂ‚; IslĂ‚m tebeasındaki bir gayrı muslim, yabancı tebealı gayrı muslim bir hısımına mirascı olamaz. Burada, mirascılık "velĂ‚yet bağı" esasına dayanır. Bu bağ kopunca mirascılık hakkıda ortadan kalkmaktadır. Ancak ulkeler sulh anlaşmaları yaparak, karşılıklı miras ilişkilerini duzenleyebilirler.

Malıkî, Hanbelî ve ZĂ‚hirîlere gore tebealık farkı hic bir şekilde miras engeli doğurmaz (ez-Zuhayli, a.g.e., VIII, 266 vd.; es-SibĂ‚î, Şerhu Kanuni'l AhvĂ‚liş-Şahsiyye, Dımaşk 1959, II, 46-47).

d) Kolelik:

Kolelik hali de miras engelıdır. Bu statude olan kimse hısımlarına mirascı olamaz. Cunku kole, bir mala; mulk edinme sebepleriyle matik olamadığı gibi miras yoluyla da malık olamaz. Onun elindeki şeyler efendisine ait bulunur. Eğer o, mirascı yapılırsa, mulk kendiliğinden efendisine gececeği icin sebepsiz yere, bir yabancı mirasa sokulmuş olur ki, bu icmĂ‚a gore bĂ‚tıldır:

Bu engellerden mûrısını oldurme ve kolelik tek yanlıdır. Bunlar yalnız kendileri başkasından miras alamaz. Fakat başkası kendilerine mirascı olabilir. Bunlara, murisin olum tarihinin belirlenememesi ve mirascının kim olduğunun bilinememesi gibi başka engeller de eklenmiştir (bk. el-MeydĂ‚nî, el-LubĂ‚b, Kahire, ts., IV, 188, 197; ez-Zeylaî, Tebyînu'l-HakĂ‚ik, el-Motbaatu'l-Emiriyye tab'ı, VI, 239 vd.; Ibn Âbidîn, Reddu'l-MuhtĂ‚r, Mısır, t.y., V, 541-543).