Peygamberlerin Beşeri Goruntuleri hakkında bilgi
Peygamberimiz (asv)'in Beşeri Ozellikleri

Peygamber Efendimiz (sav)'in iki yonu vardır. Birisi nubuvvet ve risalet, diğeri ise beşeri ve insani yonudur.

Tarih ve siyer kitaplarında Peygamber Efendimizin daha cok beşeri halleri ve insani yonleri on plana cıkmaktadır. Bu sebepledir ki Peygamber Efendimizi sadece tarih ve siyer kitaplarından anlamaya calışanlar ve oylece değerlendirenler onun beşeri yonune yoğunlaştığı icin onun manevi buyukluk ve azametini anlamakta zorlanıyorlar. Hatta bazıları onun manevi makamını idrak ve ihata edemediği icin inkara kadar gidiyor. Dolayısı ile sevgi ve hurmette ona gore şekilleniyor. Marifeti az olanın muhabbeti de az olur fehvasınca ne kadar marifet o kadar muhabbet peyda oluyor.

Modern cağın gereklerine ve maddeci felsefenin ilcaatlarına esir olmuş bazı reformist akımlar ve onların kanaat onderleri Peygamberliği ve Peygamber Efendimi- zi İlahi mesajları insanlığa taşıyan işlevsel bir postacı şeklinde algılıyor. Peygamberlerin ve Peygamber Efendimizin Allah katında ki mevki ve kulluğu ile ilgilenmiyor. Ya da Peygamber Efendimizin Kur'an'ın canlı ve somut bir misali olduğunu, onun insanlık icin hayatlı ve etken bir model olduğunu tasavvur edemiyor. Onu sadece belli bir zaman ve mekan ile kayıtlayıp onun dışında ki zaman ve mekanlardan soyutluyor.

Boyle gormek istemesinin ardında yine asrın hastalığı olan bencillik ve Kur'an'ı hevai ve keyfi yorumlama hevesidir. Zira canlı ve etkin bir Peygamber modeli ortada iken Kur'an'ı hevasına ve keyfine gore yorumlaması mumkun olmayacak. Bu sebepledir ki Peygamber Efendimizin manevi azametine işaret ve beşaret eden ayetleri ve hadisleri ya inkar ediyorlar ya da kendi bozuk usullerine gore yorumluyorlar. HÂlbuki Peygamber Efendimiz her hali ve her tavrı ile yuruyen ve yaşayan bir Kur'andır. Aynı zamanda insanlığın cıplak aklı ile cozemediği Kur'an'i tabirleri cozen ve istikametli bir şekilde yorumlayan en ust tefsir formatıdır. Kur'an'ın hedef ittihaz ettiği insan modelinin somut ve canlı bir levhasıdır aynı zamanda muşkullerin halledildiği kudsi bir mercidir. Gunumuz de sunneti devreden cıkarıp doğrudan Kur'an'ı anlamaya calışanların ne halde oldukları ve nasıl bidatlara girdikleri malum.

Bu birinci fikri akımın zıddı olarak birde Peygamber Efendimizin Risalet ve Nubuvvet yonune yoğunlaşıp, beşeri yonunu aklına sığıştıramayarak Peygamber Efendimizi insan ustu bir melek gibi tasavvur ederek, insani ve beşeri yonunu inkar eden tasavvuf geleneği vardır. Bu tarz fikir ve bakış acısının cok sakıncaları vardır. Zira Hazreti Peygamber (sav), sadece Allah'ın elcisi değil, bizim de Allah'a karşı vekilimizdir. Yani, insanlara İmam ve rehberdir. İnsanustu bir melek olsa, bize imamlık ve modellik yapamazdı. Bu yuzden, bu muhabbet tarzının cok sivri yonleri ve yanlışları da vardır. Mesela Peygamber Efendimizin kazay-ı hacet etmesini, nikahta bulunmasını, uyumasını, yatmasını kabullenemeyen yada bu gibi beşeri hallere kudsiyet vermeleri buna ornek olarak verilebilir.

Hatta Mekke muşriklerinin Peygamber Efendimizi inkar etme gerekcelerinden birisi de onun melek gibi olmayıp beşeri hallere de sahip olmasıdır.

Yani onların kuruntularına gore Peygamber ancak melekler gibi olur insani ve beşeri ahvalden munezzeh ve mukaddes olması gerekirmiş. Boyle safsata ve kuruntular yuzunden cokları imanını kaybetmiş. Hatta bazı dessaslar en cok şupheyi Peygamber Efendimizin beşeri ahvalinden işlettiriyor. Yani normal beşeri bir hali Peygamberin yuksek ve ulvi hali ile bağdaştıramayıp şek ve şupheye kapı acıyor. HÂlbuki Peygamberlerin bir yonu ne kadar ulvi ve ali ise bir yonu de o kadar beşeri ve insanidir. İki hal bir birinin duşmanı ve tezadı değildir. Bu iki halin tezat ve duşman gibi gorulmesi cok safsatanın ve şuphelerin memba ve kaynağıdır. Şu kaynak ve memba ancak Risale-i Nurun istikametli bakış acısı ve muvazeneli olcusu ile kapatılabilir.

Peygamber Efendimiz nasıl manevi acıdan cok azametli ve buyuk bir makama sahip ise aynı şekilde insanlığa her noktada model ve rehber olabilecek bir beşeri ve insani yone de sahiptir. O da bizim gibi yer, icer, evlenir, ticaret yapar, hastalanır, savaşır, pazarlık yapar vesaire. Bu maddi hali ile manevi hali bir biri ile catışmaz ve celişmez.

Peygamber Efendimizin maddi ve manevi yonu Risale-i Nurda cok guzel olarak dengeli ve olculu bir şekilde işlenip izah edilmiştir. Risale-i Nur mesleğinde Peygamber Efendimizin manevi azameti noktasında ne bir sapma var, ne de beşeri hallerini kabullenememe durumu vardır.

Ustad Hazretlerinin vermiş olduğu şu temsiller meseleyi tam hallediyor: Mesel bir hurma cekirdeği var. O hurma cekirdeği toprak altına konup acılarak koca meyvedar bir ağac oldu. Hem gittikce tevessu eder, buyur.

Veya tavus kuşunun bir yumurtası vardı. O yumurtaya hararet verildi, bir tavus civcivi cıktı. Sonra, tam mukemmel, her tarafı kudretten yazılı ve yaldızlı bir tavus kuşu oldu. Hem gittikce daha buyur ve guzelleşir.

Şimdi, o cekirdek ve o yumurtaya ait sıfatlar, haller var. İcinde incecik maddeler var. Hem ondan hasıl olan ağac ve kuşun da, o cekirdek ve yumurtanın Âdi, kucuk keyfiyet ve vaziyetlerine nisbeten buyuk ve Âli sıfatları ve keyfiyetleri var. Şimdi, o cekirdek ve o yumurtanın evsÂfını ağac ve kuşun evsÂfıyla raptedip bahsetmekte lÂzım gelir ki, her vakit akl-ı beşer başını cekirdekten ağaca kaldırıp baksın ve yumurtadan kuşa gozunu tevcih edip dikkat etsin-t işittiği evsÂfı onun aklı kabul edebilsin. Yoksa, "Bir dirhem cekirdekten bin batman hurma aldım" ve "Şu yumurta, cevv-i Âsumanda kuşların sultanıdır" dese, tekzip ve inkÂra sapacak.

İşte, bunun gibi, Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂmın beşeriyeti, o cekirdeğe, o yumurtaya benzer. Ve vazife-i risaletle parlayan mahiyeti ise, şecere-i tûb gibi ve Cennetin tayr-ı humayunu gibidir. Hem daima tekemmuldedir. Onun icin, carşı icinde bir bedevî ile niz eden o zÂtı duşunduğu vakit, Refref'e binip, CebrÂil'i arkada bırakıp, Kab-ı Kavseyne koşup giden zÂt-ı nuranîsine hayal gozunu kaldırıp bakmak lÂzım gelir. Yoksa ya hurmetsizlik edecek veya nefs-i emmÂresi inanmayacak. On Dokuzuncu Mektup

Yumurta ve cekirdek nasıl tavus ve ağaca kaynaklık ve başlangıclık ediyor ise aynı şekilde Peygamber Efendimizin beşeri ve insani yonu de onun manevi ve risalet yonune kaynaklık ve başlangıclık ediyor. Sadece cekirdek ve yumurtaya dikkat kesilen bir adam tavus kuşunun ve ağacın o yumurta ve cekirdekten cıktığını kabullenemez. Aynı şekilde sadede tavus kuşuna ve ağaca dikkat kesilen birisi de yumurta ve cekirdeği kabullenemez. Her iki halde dengesiz ve olcusuzdur. İstikamet ise her iki halede dikkat kesilmektir. Yani cekirdeği duşunduğu zaman ağacıda aklında tutmalıdır. Tavus kuşuna baktığı zaman yumurtaya da ara sıra bakmalıdır.

Peygamber Efendimizin sadece beşeri yonune dikkat kesilen bir adam onun manevi yonunu idrak ve ihata edemediği icin onu sıradan ve basit bir vahiy postacısı olarak gorur ve gereken hurmet ve sevgiyi gosteremez.

Aynı şekilde yine Peygamber Efendimizin sadece manevi ve risalet cephesine dikkat kesilen bir adam da onun maddi ve beşeri modelliğini ve rehberliğini idrak ve ihata edemez. Onu olağan ustu bir melek gibi tasavvur eder hayatta ve realitede rehbersiz ve modelsiz kalır. Hatta daha da ifrat ederse Hıristiyanların Hazreti İsa (as)'ı İlahlaştırdığı gibi tehlikeli bir noktaya gidebilir. Boyle ifrat ve tefrite gitmemek icin Peygamber Efendimizin her iki halini de dengede ve olcude goturmeliyiz. Ona gore bakmalıyız.

Son olarak Risale-i Nurlardan terbiye almış birisi sahabe kadar olmasa da Hazret-i Peygambere olan aşk ve sevgisi hem istikametli hem de fevkaladedir diyebiliriz. Bu yuzden Nurları ciddi okuyan ve tahkik edenler gorurler ki, Peygamber sevgisi ve aşkı ancak onun manevi azametini ve buyukluğunu anlamakla mumkun ve onunla orantılıdır. Sahabeler, onun iksir-i nubuvvetin- den istifade ettikleri icin aşk ve sevgide birinci sıra onlarındır. Sahabe mesleğinin izinden ve tarzından giden Risale-i Nurlar sahabelerin mesleğini bu zamanda hakkıyla temsil ediyor. Nur talebelerinin Peygamber Efendimize olan sevgi ve hurmeti belki sahabelerin ki kadar olmasa da en azından onların tarzını ve istikametini bu zamanda yaşatıyorlar. Aynı zamanda Risale-i Nurlarda ki Peygamber sevgisi mutedil ve istikametli bir şekilde izah edildiği icin Ehlisunnet olculerine tamı tamına mutabıktır. Allah bizi ifrat ve tefrit hallerden muhafaza etsin.
.
kaynak :Musa COBAN