İlmihal Bilgileri
islamda İlmihal
Semerkand dergisi yazarlarından Ali Sozer, Muslumanların başucu kaynağı olan ilmihaller konusunu ele alıyor
İlmihal kapsamına giren bilgiler, dinin mukellef saydığı herkesin oğrenmesi gereken bilgilerdir. Cunku her muslumanın dinî hayatını tanzim ederken lazım olanı bilmesi bir borctur.
Dolayısıyla ilmihal denince, bir kitap turunden once İslÂm'ın bir muslumanın hayatına tatbiki anlaşılmalı ve bu mantık uzerinden ilm-i hal denen bilgiler oğrenilmelidir.
İlmihal (ilm-i hÂl), icinde bulunulan duruma dair bilgi demektir. Gundelik hayata dair dinî bilgiler butunune bu ismi vermek adet olmuştur. Osmanlı Anadolusu'nda temel dinî bilgileri iceren kitaplar bu isimle anılmaya başlanmış, boylece yaygınlaşmıştır.
İslÂmî bir kavram olarak ilmihal, kişinin kendisine, yaratıcısına ve cevresine karşı nasıl davranacağını belirleyen, gunluk ihtiyaclara cevap veren asgari bilgiler toplamını ifade eder.
İlmihal muhteva cercevesi belirlenirken genellikle "Cibrîl Hadisi"nden istifade edilmiştir. Bu hadis, Hz. Peygamber s.a.v.'e sahabilerle bulunduğu bir sırada Cebrail a.s.'ın gelip din hakkında bazı sorular sorması, bu soruları Hz. Peygamber s.a.v.'in cevaplaması şeklindedir. Bu sorular "İman nedir?", İslÂm nedir?" ve "İhsan nedir?" şeklinde vuku bulmuş, boylece dinin uc temel unsuru olan inanc, ibadet ve ahlÂk gundeme getirilmiştir. İşte ilmihal kitapları bu uc esastan hareketle ve bu hadisi delil alarak telif edilmişlerdir.
İlmihal kapsamına giren bilgiler, dinin mukellef saydığı herkesin oğrenmesi gereken bilgilerdir. Cunku her muslumanın dinî hayatını tanzim ederken lazım olanı bilmesi bir borctur. Dolayısıyla ilmihal denince, bir kitap turunden once İslÂm'ın bir muslumanın hayatına tatbiki anlaşılmalı ve bu mantık uzerinden ilm-i hal denen bilgiler oğrenilmelidir.
Başucu kitap ihtiyacı
Bir kitap turu olarak ilmihalin tarihî seyri incelendiğinde, eldeki mevcut bilgilere bakarsak, ilmihal ismi verilen eserlere ancak yakın donem Osmanlı'da rastlanılmaktadır. Fakat cağlar boyunca değişik isimler altında yazılan başucu eserler bu sahadaki ihtiyaca cevap vermişlerdir.
Son yarım asırda ulkemizde Hanefî mezhebine tabi olan muslumanların en cok kullandığı ilmihali yazan Omer Nasuhi Bilmen hazretlerine gore, iyi bir ilmihalde bulunması gereken en onemli ozelliklerden biri, ne cok basit ve kısa yazılması ne de cok uzun ve ayrıntılı olmasıdır. İyi bir ilmihal, bu ikisinin ortası olmalıdır. O şoyle der :
"Bilindiği gibi İslÂm dininin icerdiği hukumler başlıca şu dort kısma ayrılır:
* İtikada ait hukumler,
* İbadetlere ve muamelata ait hukumler,
* Helala, harama, mubah ile mekruha ait hukumler,
* AhlÂka ait hukumler.
Bu dort kısım hukum hakkında pek ayrıntılı, mukemmel kitaplar yazılmış olduğu gibi, pek kısa, basit kitaplar da yazılmıştır. Bununla birlikte bu dort kısımdan her biri cok kere başka başka kitaplar halinde yazılmış, bu dort kısmı bir araya toplayan eserler nisbeten az bulunmuştur.
Elbette ayrıntılı eserlere ihtiyacımız yok diyemeyiz. Fakat oyle uzun uzadıya yazılmış eserleri okumaya, onlardan kendisi icin en luzumlu meseleleri ayırt etmeye de herkesin gucu yetmez. Mesleği ve vakti de buna elverişli olmaz. Pek kısa yazılmış eserler ise ihtiyacı yeteri derecede karşılayamaz, maksadı temin edemez. Hele bu gibi eserler pek kapalı ibarelerle yazılmış bulunursa istenilen faydaların elde edilmesi busbutun gucleşir."
Gunumuzde oldukca ceşitlenmiş olan ilmihal kitaplarının yanında, oldukca zayıf kalan ilmihal eğitimimize gecmeden once Fahr-i KÂinat Efendimiz s.a.v. rehberliğinde İslÂm'ın nasıl oğretildiğini gorelim.
İlk donemde dinî eğitim
Efendimiz s.a.v.'in tebliğ hayatı Mekke ve Medine olmak uzere iki safhadan oluşur. Siyasî ve sosyal şartlar farklı olduğu icin surecler de farklı gelişmiştir.
Fahr-i KÂinat Efendimiz s.a.v. peygamberliğinin ilk gunlerinde Hz. Ebu Bekir r.a.'ı İslÂm'a şoyle davet etmişti:
"Ben Allah'ın rasulu ve nebisiyim. Beni emirlerini insanlara tebliğ etmem icin gonderdi. Seni Hak olan Allah'a cağırıyorum. Vallahi o Hak'tır. Ey Ebu Bekir, seni bir olan, ortağı bulunmayan Allah'a davet ediyorum. O'ndan başkasına ibadet etmemeye, O'nun emirlerine boyun eğmeye cağırıyorum." (İbn İshak)
Hz. Hatice, Hz. Ali, Hz. Omer, Hz. Osman ve diğer ilk muslumanları da -Allah onlardan razı olsun- bu sozlere yakın ifadelerle İslÂm'a davet etmiş, once Allah'ın bir olduğunu oğretmişti. Sonra da kulluğun gereği olarak abdest almayı ve namaz kılmayı, ayrıca Allah'ın kullarına yakışan durustluğu ve ahlÂkı...
İlk Muslumanlar Mekke'de Efendimiz s.a.v. ile gizlice goruşuyor ve O'ndan İslÂm'ı oğreniyorlardı. Ozellikle DÂru'l-ErkÂm denilen toplanma yeri bu yonuyle hem ilk okul, hem de ilk mescid hukmundeydi. Orada gizlice toplanıp Kur'an okuyorlar, İslÂm'ın hukumlerini oğreniyorlar ve namaz kılıyorlardı. Dışarıdan gecenler duymasınlar diye sureleri gizlice okuyorlardı. Nitekim daha sonra muslumanlar emniyete kavuşmalarına rağmen bu gunlerden kalan bir sunnet olarak oğle ve ikindi namazları cemaatle kılındığında gizli okumaya devam ettiler.
Efendimiz s.a.v.'den İslÂm'ı oğrenen sahabilerin her biri yeterli bilgiyi oğreniyor ve kendi ibadet hayatlarının yanında, ozellikle muşriklerle girdikleri tartışmalarda onlara galip geliyorlardı. İmana, ibadetlere, adalete ve sosyal hayata dair hukumleri en ince ayrıntısına kadar oğreniyorlar, bilmediklerini Efendimiz s.a.v.'e soruyorlardı. Bu sayede Efendimiz s.a.v. ile birlikte diğer muslumanlar da İslÂm'ı tebliğ ediyorlardı. Bunu bizzat Efendimiz s.a.v. buyuruyor, kendisinden duyduklarını diğer insanlara iletmelerini soyluyordu.
Efendimiz s.a.v. hac mevsiminde Medine'den gelen altı kişiyi İslÂm'a davet etmiş ve onlar da ertesi sene, ilk Akabe Biatı denilen goruşmeye sayıları artarak gelmişlerdi. Bir sonraki sene sayıları yetmişi gecmişti. Allah Rasulu s.a.v. de onlarla birlikte Mus'ab b. Umeyr r.a.'ı İslÂm'ı oğretmesi icin gondermişti. Mus'ab r.a. Medine'ye varır varmaz kolları sıvamış ve İslÂm devletinin ilk merkezi olacak bu şehrin insanlarına İslÂm'ı oğretmişti.
Semerkand Dergisi / Ali Sozer / Şubat 2012 - 158. sayı.
serhaber.com