Risale-i Nur’da mehdilik

Sozler Mecmuası:
Yirminci Soz'un Âhirindeki sual ve cevabda izah ettiğimiz mes'eledir. İcmali şudur ki: Din bir imtihandır, bir tecrubedir. Ervah-ı Âliyeyi, ervah-ı safileden tefrik eder. Oyle ise ileride herkese goz ile gorulecek vukuatı oyle bir tarzda bahsedecek ki; ne butun butun mechul kalsın, ne de bedihî olup herkes ister istemez tasdike mecbur kalsın. Akla kapı acacak, ihtiyarı elinden almayacak. Zira eğer tamamen bedahet derecesinde bir alÂmet-i Kıyamet gorulse, herkes tasdike muztar olsa; o vakit komur gibi bir istidad, elmas gibi bir istidad ile beraber kalır. Sırr-ı teklif ve netice-i imtihan zayi' olur. İşte bunun icin, Mehdi ve Sufyan mes'eleleri gibi cok mes'elelerde cok ihtilaf olmuş. Hem rivayat dahi cok muhteliftir, birbirine zıd hukumler olmuş. (24. Soz)

Mehdi gibi eşhasın hakkındaki rivayatın ihtilafatı ve sırrı şudur ki: Ehadîsi tefsir edenler, metn-i ehadîsi tefsirlerine ve istinbatlarına tatbik etmişler. MeselÂ: Merkez-i saltanat o vakit Şam'da veya Medine'de olduğundan, vukuat-ı Mehdiye veya Sufyaniyeyi merkez-i saltanat civarında olan Basra, Kûfe, Şam gibi yerlerde tasavvur ederek oyle tefsir etmişler. Hem de o eşhasın şahs-ı manevîsine veya temsil ettikleri cemaate ait ÂsÂr-ı azîmeyi o eşhasın zÂtlarında tasavvur ederek oyle tefsir etmişler ki, o eşhas-ı hÂrika cıktıkları vakit butun halk onları tanıyacak gibi bir şekil vermişler. Halbuki demiştik: Bu dunya tecrube meydanıdır. Akla kapı acılır, fakat ihtiyarı elinden alınmaz. Oyle ise o eşhas, hatt o mudhiş Deccal dahi cıktığı zaman cokları, hatt kendisi de bidayeten Deccal olduğunu bilmez. Belki nur-u imanın dikkatiyle, o eşhas-ı Âhirzaman tanılabilir. (24. Soz)


Mektubat Mecmuası:

Sufyan (İslam Deccalı) ve Mehdi hakkındaki hadîslerin ifade ettikleri mana budur ki: Âhirzamanda dinsizliğin iki cereyanı kuvvet bulacak:
Birisi: Nifak perdesi altında, risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) inkÂr edecek Sufyan namında mudhiş bir şahıs, ehl-i nifakın başına gececek, şeriat-ı İslÂmiyenin tahribine calışacaktır. Ona karşı Âl-i Beyt-i Nebevînin silsile-i nuranîsine bağlanan, ehl-i velayet ve ehl-i kemalin başına gececek Âl-i Beytten Muhammed Mehdi isminde bir zÂt-ı nuranî, o Sufyan'ın şahs-ı manevîsi olan cereyan-ı munafıkaneyi oldurup dağıtacaktır. (15. Mektub)

Hazret-i Mehdi'ye dair muhtelif rivayetler var. TafsilÂt ve tasvirat, başka başkadır. Halbuki Yirmidorduncu Soz'un bir dalında isbat edildiği gibi; Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂm, vahye istinaden, her bir asırda kuvve-i maneviye-i ehl-i imanı muhafaza etmek icin, hem dehşetli hÂdiselerde ye'se duşmemek icin, hem Âlem-i İslÂmiyetin bir silsile-i nuraniyesi olan Âl-i Beytine ehl-i imanı manevî rabtetmek icin, Mehdi'yi haber vermiş. Âhirzamanda gelen Mehdi gibi, herbir asır Âl-i Beytten bir nevi Mehdi, belki Mehdiler bulmuş. Hatt Âl-i Beytten ma'dud olan Abbasiye Hulefasından, Buyuk Mehdi'nin cok evsafına cÂmi' bir Mehdi bulmuş.
İşte Buyuk Mehdi'den evvel gelen emsalleri, numuneleri olan Hulefa-yı Mehdiyyîn ve Aktab-ı Mehdiyyîn evsafları, asıl Mehdi'nin evsafına karışmış ve ondan rivayetler ihtilafa duşmuş. (15. Mektub)

“Eimme-i Erbaa (dort mezheb imamı), Sahabeden ve Mehdi'den sonra en efdallerdir.” (23. Mektub)