Ebû Bekr El-Betaihi Kimdir


Irak'ta yetişen evliyÂnın buyuklerindendir. İsmi Ebû Bekr olup, babasının adı HuvÂrÂ'dır. Irak'ta BetÂih'te yaşadığı icin BetÂihî nisbesi ile meşhur oldu. On ikinci asrın sonları ile on ucuncu asrın başlarında yaşadı. Doğum ve vefÂt tÂrihleri bilinmemektedir. Irak'ın HuvÂrîn veya HuvÂriyyîn kabîlesine mensuptur. O zamanda Irak'ta bulunan evliy arasında şÃ‚nı yuce, kadri yuksek bir zÂt idi. EvliyÂdan bircoğu kendisine talebe olup ilim oğrenmiş, istifÂde etmiştir.

Onceleri, BetÂih beldesinde yol kesicilik yapardı. Bu yolda berÂber oldukları arkadaşları vardı. Bu da onların reîsi idi. Bir gece tenhÂda, bir kadının, kocasına; "Cabuk buraya gel! Nerede ise İbn-i HuvÂr ve arkadaşları gelip bizi bulurlar, yakalarlar." dediğini duydu. Gizliden de bir ses; "Allahu teÂlÂdan korkma zamÂnın gelmedi mi?" diyordu. Bu sozler cok tesir etti. Ağlamaya başladı. "İnsanlar benden korkuyorlar, ben ise Allahu teÂlÂdan korkmuyorum. Olacak iş değil." dedi. Tovbe edip Allahu teÂlÂya yoneldi. Arkadaşları da tovbe edip, haydutluktan vazgectiler. İbn-i HuvÂrÂ, bundan sonra tam bir donuşleAllahu teÂlÂya yoneldi. Tam bir sıdk, ihlÂs ve kuvvetli bir irÂde ile Allahu teÂlÂya giden yolda ilerlemeye, yukselmeye başladı. Allahu teÂlÂnın lutfu, inÂyeti ve tevfîki ile kısa zamanda velîlerden oldu ve şÃ‚nı yuceldi.

Ebû Bekr el-BetÂihî, hazret-i Ebû Bekr'in ruyÂda kendisine hırka ve takke giydirdiği ilk zÂttır. Şoyle ki; Ebû Bekr el-BetÂihî bir gece ruyÂsında Resûlullah efendimizi gordu. Yanlarında da hazret-i Ebû Bekr vardı. Ebû Bekr el-BetÂihî, Peygamber efendimize; "Y Resûlallah! Bana bir hırka verir misiniz?" dedi. Resûlullah efendimiz; "Ben senin peygamberinim. (Hazret-i Ebû Bekr'i işÃ‚ret ederek) Bu da senin ustÂdındır." buyurup, sonra hazret-i Ebû Bekr'e dondu ve; "Arkadaşın olan Ebû Bekr el-BetÂihî'ye giydir!" buyurdu. Hazret-i Ebû Bekr de ona, hırka ve takke giydirip, başını okşadı, alnını sıvazladı. Sonra da; "Allahu teÂlÂ, bunu sana mubÂrek eylesin." buyurdu. Resûlullah efendimiz de, Ebû Bekr el-BetÂihî'ye hitÂben; "Y Eb Bekr! Sen Irak'ta, ummetimden tasavvuf ehli olanların, unutulmuş yolunu yaşatacaksın. Allahu teÂlÂnın dostlarından hakîkat ehli olanların, kaybolan yollarını canlandıracaksın. Bu yolda olanların oncusu, ışığı, yol gostericisi olacaksın. Bu yolun onderliği, kıyÂmete kadar sende kalacak. Senin ortaya cıkman ile, Allahu teÂlÂnın rahmet ruzgÂrları esecek. Senin meydana cıkman ile, Allahu teÂlÂnın yardım, lutuf ve ihsÂnı bol bol gonderilecek." buyurdu. Ebû Bekr el-BetÂihî uyandığında, kendisine ruyÂda giydirilen elbise ve takkeyi uzerinde buldu. O zaman Irak ufuklarından, herkesin rahatlıkla duyabileceği bir ses; "Muhakkak ki Ebû Bekr el-BetÂihî, Allahu teÂlÂya vÂsıl olan velîlerdendir." diyordu. Bundan sonra, her taraftan insanlar, onu gormek icin akın akın yollara duştu. Bu ruyÂdan hemen sonra, onda Allahu teÂlÂya yakın olma alÂmetleri gorulmeye başladı.

Ebû Muhammed Şenbekî ve başka bircok velî, kendisinden ilim ve feyz aldı. İnsanlar akın akın gelip, bereketli sohbetlerinden istifÂde ederlerdi. O zamandaki evliy ve Âlimler, ona; saygı, hurmet ve tÂzimde ve sozlerine îtibÂr etmekte ittifak hÂlinde idiler. Bir ihtilÂf meydana gelirse, son soz onun olurdu. Hal ve hareketleri, sûreti, ahlÂkı cok guzel idi. Tam bir edep ve tevÂzu sÂhibi idi. Dînin hukumlerine uymakta cok sabırlı ve gayretliydi. Bunda gevşeklik gostermezdi. Dîne bağlı ve Ehl-i sunnet îtikadında olanlara cok ikrÂmda bulunurdu.

AzzÂz bin Mustevd anlattı: "Ebû Bekr el-BetÂihî'yi dinlemeye gelen ricÂl-i gayb ismi verilen velîler, başlarını eğmiş oldukları halde, sohbetlerini dinlerken, yayılan nûrlar, BetÂih şehrini aydınlatırdı. O, duÂsı kabûl olan tasavvuf ehli, cok yuksek bir velî idi."