Hz. Ali nasıl şehid edildi
Hz. Alinin vefaati

Harici gailesi bertaraf edildikten sonra Hz. Ali (ra) ordunun hemen Şam; yani Hz. Muaviye (ra) uzerine gitmesini istedi ve bir konuşma ile bu isteğini anlattı. Fakat bu arada beklenmeyen bir şey oldu. Iraklılar savaş yapmak istemiyorlardı. Onlar duşuncelerini Hz. Ali (ra)'e şoyle acıkladılar:

"Ey Muminlerin Emiri! Oklarımız tamamen tukendi, kılıclarımız koreldi, mızraklarımızın başından demirleri duştu. Bizi evlerimize geri gotur de iyice hazırlandıktan sonra, daha cevik ve guclu olarak ilerleyelim."

Bu şok gelişme karşısında Hz. Ali (ra) cok şaşırdı. Veciz bir konuşma yaptı. Bu konuşma Iraklıları yerlerinden kımıldatmaya yetmedi. Hz. Ali (ra)'in Iraklıları savaşa teşvik eden konuşmasını, hem o ortamın daha iyi, daha net bir bicimde anlaşılabilmesi, hem olaylara Hz. Ali (ra)'in diliyle vÂkıf olunması, hem Iraklıların haleti ruhiyesi, hem de Hz. Ali (ra)'in o eşsiz hitabetini gostermesi bakımından aynen iktibas etmek istiyoruz. Şoyle diyordu Hz. Ali (ra):

"(Salat ve selamdan sonra) Cihad, cennetin bir kapısıdır. Kim bu kapıdan yuz cevirirse, Allah TeÂl ona aşağılanma ve rezil olma gomleğini giydirir. Husran ve zillet artık onun sıfatı olur."

"Ey insanlar! Ben sizi gece gunduz, acık ve gizli yollarla, her ceşit metotlarla, o insanlara karşı savaşmaya teşvik etmiştim. Onlar size saldırmadan once, siz kendiniz onlara saldırın demiştim. Canım kudret elinde olan Allah'a hamd olsun ki, her zaman şu kural gecerli olmuştur: Hangi millet, evlerine saldırılmak sureti ile tecavuz edilirse, o millet daima rezil ve zelil olur. Ama siz, yılgınlık gosterdiniz. Ellerinizi bağlayarak oturdunuz. Sozlerim size ağır geldi ve onu dikkate almadınız. Sonunda iş o noktaya geldi ki, size arka arkaya saldırıldı. O Gamit kabilesinin adamlarından olan askerler, el EmbÂr'a saldırdılar. Genel valisi Hassan b. Hassan'ı oldurduler. Onunla birlikte pek cok erkek ve kadını imha ettiler. Bir sipahî asker eve girerek Musluman kadın veya zimmî kadın ayırt etmeden, ailenin kadınının kulağından kupelerini, ayaklarından da ayak suslerini soyup, rahatca cekip gitmekte ve ona hicbir kimse bir kelime bile soyleyememektedir. Eğer izzeti nefis sahibi bir Musluman, bu durumu gorerek uzuntusunden olurse, benim nazarımda kotulenmeye layık değil, bilahare ovulmeye layıktır."

"Yazıklar olsun, yazıklar olsun. Kalbi catlatan, aklı mantığı durduran ve insanı kedere boğan halinize yazıklar olsun ki, yanlış yolda oldukları halde, onlar aralarında boyle kenetlenmiş olsunlar da siz haklı olduğunuz halde darmadağınık ve cesaretsiz olasınız. Siz hedef yapıldınız. Size oklar yağdırıldı; ama siz hic ok atmıyorsunuz. Size saldırıldı, siz buna cevap vermiyorsunuz. Acıkca gozunuz onunde Allah'a isyan ediliyor da, sizin kılınız kıpırdamıyor. Eğer size, kışın onlara saldırın dersem; henuz şiddetli soğuk ve ayaz zamanıdır diyorsunuz. Eğer sıcak mevsimde duşmanınıza saldırın dersem; şimdi ortalığın alev alev yandığı bir sıradır, biraz ara ver de bu şiddetli sıcak donem gecsin diyorsunuz. And olsun ki, eğer siz soğuktan ve sıcaktan kacıyorsanız, kılıctan cok daha fazla kacarsınız."

"Ey erkek gorunuşlu olup da erkek olmayanlar! Ey korkuluk gibi dikilen hayalî varlıklar! Ey ayağına sus takanlar gibi aklı olanlar! Vallahi siz itaatsizliklerinizle, benim butun tedbirlerimi, duşuncelerimi mahvettiniz. Benim icimi elem ve ofke ile doldurdunuz. Nihayet Kureyşlilere, 'Ebu Talip oğlu (Ali) yiğit olmasına yiğit; ama savaş usulunu bilmiyor.' dedirttiniz. Halbuki benden daha fazla savaş usulunu bilen ve o işin eri olan kimdir? Allah şahittir ki, daha ben yirmi yaşından kucukken savaşmaya başladım. Şimdi ise altmış yaşını gectim. Fakat bir kimsenin sozu dinlenmezse, onun gorgusu ve bilgisi ne işe yarar! Binbir ceşit huneri olsa da kimse inanmaz." (Bu son cumleyi uc kere tekrarladı.)" (Ebu'lHasen en Nedvî, Hz. Ali, s. 204-206)

Hz. Ali (ra) caresiz, Iraklıların kendisini bu yalnız bırakmalarından sonra Kûfe'ye geri dondu. Bu beklenmeyen gelişme, onu bir hayli uzmuştu. İşte bu arada onun sakalı ile başına işaret ederek "Bu (sakal), bunun (başın) kanı ile boyanacak!" dediği rivayet edilir ki aynen oyle olmuştur.

Şehid edilişinin safahatına gelince; Haricilerden (Abdurrahman b. Mulcem), Temim kabilesinden Berk b. Abdullah ve Amr b. Bekr bir araya gelerek, Nehrevan'da olenler icin dua edip ardından "Eğer biz canlarımızı hak yolunda vererek de olsa, hak yolundan ayrılan liderleri oldurursek, memleket onlardan kurtulur, biz de boylece kardeşlerimizin intikamını almış oluruz." diyerek Hz. Ali (ra), Hz. Muaviye (ra) ve Amr b. Âs (ra)'ın oldurulmesine karar verirler. Hz. Ali'yi İbn Mulcem, Hz. Muaviye'yi Berk, Amr b. Âs'ı da Amr b. Bekr oldurecektir.

Bunun uzerine her biri zehirli kılıclarını alıp, ilgili şehirlere hareket eder. Kûfe'ye gelen İbn Mulcem niyetini hic kimseye acıklamaz. Hz. Ali (ra)'i takip etmeye koyulur. Nihayet Hicri 40. yılın Ramazan ayının 17. gununde perşembeyi cumaya bağlayan gece, Hz. Ali (ra) sabah namazı icin evinden cıktığında, zehirli kılıcı ile Hz. Ali (ra)'in başının on tarafına vurur. Onun mubarek sakalı dediği gibi başından akan kanlarla boyanır, İbn Mulcem saldırı esnasında "Emir ve hukum sadece Allah'a aittir Ey Ali! Sana ve arkadaşlarına değil!" diyerek haykırır. Sonra katil İbn Mulcem yakalanır. Hz. Ali, "Bunu hapiste tutun ve orada iyi davranın. Eğer yaşarsam ne yapacağımı duşuneceğim. Bağışlarım veya kısas yaparım. Eğer olursem, bir can karşılığında sadece bir tek can alınsın ve ona musle / burun, kulak,.. kesme yapılmasın!" der.

Bu arada "Siz dunyadan gocup giderseniz, Hasan'a biat edelim mi?" sorularına Hz. Ali (ra) "Ben size bunu ne emrediyorum ne de men." cevabını verir. Ve Hz. Ali (ra) oğullarına Allah'tan korkmalarını, guzel amellerde bulunmalarını tavsiye ettikten sonra "Kim zerre kadar hayır (iyilik) yaparsa, onun karşılığını gorecektir. Kim de zerre kadar şer (kotuluk) yaparsa onun karşılığını gorecektir." ayetini okuyarak altmış uc yaşında iken vefat eder. Onun hilafet muddeti dort yıl dokuz aydır.

Alıntıdır