mevlana sandukası,
hz mevlana'nın sandukası



Hz. MevlÂna'nın 1273 yılında olumu uzerine, sanatkar Selim oğlu Abdulvahid tarafından fırınlanmış ceviz ağacından yapılmıştır. Sanduka kafes bicimindedir. Uzunluğu 291 cm. baş tarafının yuksekliği 265 cm.dir.

Sandukanın baş tarafının alınlığı yuvarlak kemer formundadır. Alınlıkta ici ice gecmiş geometrik motifler yer almaktadır. Govde kısmı yatay ve dikey panolara bolunmuştur. Bu kısımda yazı kuşakları ve bitkisel bezeme bulunmaktadır. Sandukanın iki yan yuzu simetrik olarak duzenlenmiştir, yatay ve dikey panolarla bolunmuş olan sanduka altıgenlerin oluşturduğu gecmeler ve yazı kuşakları ile bezenmiştir. Sandukanın govdesinin ust kısmı ajur ve catma tekniğinde, geometrik gecmeli bicimde yapılmıştır. Arka kısmında sandukanın icine girilebilecek bicimde kucuk bir kapısı vardır. Kapı yazı ve bitkesel suslerle bezenmiştir. Sandukanın alt etek kısmında seyyar olan dort adet pano yer almaktadır. Cok ince işcilikli kafes işi olan bu panolar kufi bicimli yazı kuşağı ve gecmelerle bezenmiştir.

Mevlevi kaynakları Sultan Veled'in 1312 yılında Hz. MevlÂna'nın yanına defin edilmesinden sonra, bu sandukanın Hz. MevlÂna'nın babası Bahaeddin Veled'in uzerine konulduğunu belirtmektedirler. Bir başka rivayet de Kanuni doneminde sandukanın Bahaeddin Veled'in mezarı uzerine kaldırıldığı yonundedir. Sandukanın, MevlÂna'nın babasının uzerine alınması aynı zamanda bir efsanenin doğmasına da sebep olmuştur. Bu efsane şoyledir: "Hz. MevlÂna vefat edince, cenazesi, babası Sultanu'l-Ulema Baheddin Veled'in mezarının bulunduğu yere getirilirken, Bahaeddin Veled tabutu ile ayağa kalkmış, oğlunun buyukluğune, ilmine saygı gostererek baş ucunda ona yer vermiştir."

Sandukanın alınlığında, yanlarında ve arka kapağında kabartma tekniğinde yazılmış kitabeler bulunmaktadır.

Sandukanın ayak ucunda yer alan kitabede:
"Bu kabri ziyaret eden mutlaka kutlu ve uğurlu olur. Bu kabir, Belhli Huseyin oğlu Muhammed'in oğlu MevlÂna Muhammed'in istirahat yeridir. O, doğular ve batılardaki Âlimlerin sultanıdır. Tanrının karanlıklar icinde parlayan nurudur. İmam oğlu, imam oğlu imamdır. İslam’ın direğidir. Celal ve ikram sahibi Tanrı'nın huzuruna haklı olarak iletendir. Ayetleri, nişanları yıkılmış olan din yolunun nişanlarını meydana cıkarandır. AlÂmetleri zail ve belirsiz olan Hak ve yakın yollarının aydınlatanıdır. HÂli ile, ahlakı ile, arş hazinelerinin anahtarıdır. Sozuyle, sohbetiyle Fars definelerini gosterendir. Hakikat cicekleri ile mahlukatın gonul bahcelerini susleyendir. Kemal goz bebeğinin nurudur. Cemal suretinin ruhudur. Âşıkların goz bebeklerinin temerkuz noktasıdır. Dunyadaki ariflerin boyunlarını Tanrı sevgisi gerdanlığı ile donatandır. Kur'an'ın gizli manalarını kavrayandır. Allah'a ait bilginlerin medarıdır. Âlimlerin kutbudur. Butun nefisleri diriltendir. Hakkın, milletin ve dinin celÂlidir. Peygamberlerin varisidir. Tam ve kusursuz velilerin sonudur. Yuksek mertebeler, makamlar, yuce fazilet ve menkıbeler sahibidir. Merhameti bol olan Tanrı'nın alkış ve selamı ona olsun. MevlÂna Muhammed, Allah onun sırrını muazzez ve mukaddes etsin ve kabrinin toprağını mis gibi kokutsun. Altı yuz yetmiş iki yılının Cemaziyelahir ayının beşinci gunu geldiği yere goctu. Bu sandukayı Selim oğlu Apdulvahid yaptı. Tanrı onu yarlugasın" yazılıdır.


Sandukanın ust tarafında Hz. MevlÂna'ya ait şu gazeller bulunmaktadır:
"Olum gununde benim tabutum giderken zannetme ki ben de bu cihanın derdi kalmıştır. Benim icin ağlama ve 'yazık, yazık' deme. Felaket şeytanının tuzağına tutulmaktadır ki, o gibi kimselere hayıflanmak gerektir. Cenazemi gorunce 'ayrılık, ayrılık' diye bağırma. Bana sevgilimle buluşma, goruşme o zaman nasip olacaktır. Beni mezara koyduklarında 'elveda, elveda' diye feryad etme. Mezar cennetlerdeki cemiyetler ile dunya arasında bir perdedir. İnmesini gorduğun şeyin cıkmasına da intizar et. Guneşin, ayın batması nicin ziyan olsun. Sana batma gorunen hakikatte bir doğmadır. Mezar bir hapishane gibi gorunse de ruhun kurtuluş yeridir. Hangi dane yere gomuldu de bitmedi. İnsan danesi hakkında şuphe neden hasıl oluyor. Hangi kova aşağıya indi de dolu olarak cıkmadı. Can Yusuf’u icin kuyudan feryÂd u figÂne sebep ne. Ağzını bu cihete kapadıktan sonra o tarafa acacaksın, senin hay u huyun lÂmekan boşluğunda devam edecek."Sandukanın alt kısımlarında da şu gazeller yazılıdır:
"Benim toprağımdan eğer buğday cıkar ve ondan ekmek pişirirsen mest-u hayranlığın artar. Onun hamuru ve ekmeği deli gibi olur. Tandırından sarhoş evi gibi tarap ve nağmeler cıkar. Eğer benim kabrimi ziyarete gelirsen sana kabrimin ustundeki balık sırtı raksan gorunur.

Kardeş! Benim kabrime defsiz gelme; Cunku Tanrı nın meclisinde gamlı durmak yakışmaz. Cenesi bağlı olarak mezarda uyuyanın ağzı o dildarın afyonunu ciğner. Eğer, o kefenden bir parcasını goğsune bağlarsan ruhundan harabatlığa doğru bir kapı acılır. Artık her canipten sarhoşların ceng u cegnamelerinin sesi gelir. Her işten bela ve betkar doğar. Beni Hak, aşk şarabından yaratmıştır. Ben busbutun aşkım, her ne kadar olum beni surtmuş ve ezmişse de, ben sarhoşum, benim aslım aşk şarabıydı. Sarhoş olmadan şaraptan bahsedersen ne cıkar. Benim ruhum bir kere Tebrizli Şemseddin'in ruhunun bulunduğu burca ucarsa bir daha gelmez."

Alıntı..