Peygamber Efendimizin hicret etmesinin sebepleri
Hicretin nedenleri
Peygamber Efendimizin hicret etmesinin nedenleri
Peygamberimiz ve Hicret
Peygamber Efendimiz ve ashabı, onceki peygamberler ve ummetlerinin başına gelenlerin aynısıyla karşılaştı. Mekke muşrikleri Rasulu Ekrem Efendimize karşı İslÂmiyeti tebliğ etmeye başladığı andan itibaren menfî bir tutum icine girdiler. Oyle ki bu tutum zaman zaman sertlik derecesinde kendini gosterdi. Muşrikler, sadece İslÂm’ı reddetmekle kalmadılar; Hz. Peygamber ve arkadaşlarını kucumseyip alaya aldılar. İslamiyet Mekke hududları dahilinde insanlar nezdinde kabul edilip yayılmaya başlayınca, baskılar, işkence ve kotu muamele olarak şekil değiştirdi. Hatta bu işkenceler o dereceye vardırıldı ki, dayanamayıp hayatını kaybedenler bile oldu. İslam’ın ilk şehidleri Sumeyye ve kocası Yasir bu devrede dayanılmaz işkenceler altında şehid duşenlerdendi. Amcası Ebu Talib’in himayesinde bulunan Allah Rasulu, cereyan eden bu olaylardan son derece muteessir olmaktaydı. Ancak Muslumanların bu yapılan mezalime karşı koyabilecek gucleri de henuz yoktu.
Huzun Yılı
Rasulu Ekrem Efendimiz, nubuvvetinin onuncu yılında (621) yardım ve desteklerini kendisinden hic eksik etmeyen sÂdık eşi Hz. Hatice (r.ah) ve amcası Ebû Talib’i kaybetmenin derin acısını yaşadı. O, Hatice ki, en zor zamanda Hz. Peygambere iman ederek en buyuk desteği vermiş, eşini hic bir zaman yalnız bırakmamıştır. Ebû Talipse en kritik durumlarda yeğeni Hz. Muhammed’i (as), Kureyşin tum baskı ve tazyiklerine kulak asmadan korumuştu. Eşi ve amcasının kaybından doğan acının yaşandığı yıla “huzun” yılı denir.
Muşriklerin Dayanılmaz Saldırıları Muşrikleri, muminler uzerine insanlık dışı yontemlerle saldırıya sevk eden sebeblerin başta geleni, İslamiyetin, putperestlerin atalarından kendilerine gecen yanlış din telakkilerini reddetmesi ve Mekke’de uzun yıllar hukum suren zulum ve haksızlık temeline dayalı yapıyı değiştirmek istemesiydi. Hz. Peygamberin getirdiği bu yeni din, insanların kabul edilemez bir takım kategorilere ayrılarak kole-efendi, fakir zengin, soylu soysuz, kadın erkek gibi ayırımcı muamelelere tabi tutulmasını onaylamıyor; temelde butun insanların bir tarağın dişleri gibi eşit olduğunu ilan ediyor ve herkesin doğuştan gelen insan haklarının olduğu ilkesini getiriyordu. Kendilerini imtiyazlı gormeye alışmış, muşrik toplumun elebaşları eşit muamele gormeye rıza gostermiyor; gayr-i Âdil yollarla ele gecirdikleri makam ve mevkilerin mutemadiyen kendi ellerinde kalmasını ısrarla istiyorlardı. Kısacası, İslÂmiyeti kabul etmemelerinin temelinde; dini, sosyal, iktisÂdî, idarî ve nefsÂnî sebepler vardı.
Habeşistan’a Yapılan İlk Hicret
Ashab-ı Kiramın, muşriklerden gorduğu takat getirilemez eziyet ve işkence karşısında Peygamber Efendimizin fazlasıyla uzuntu duyduğunu belirtmiştik. İşte bu sebeple, Hz. Peygamber, risaletinin beşinci yılında (615) muslumanların dinlerini daha kolay uygulayabilmeleri, rahat bir nefes alabilmeleri icin Habeşistan’a gitmelerine (hicret) izin verdi. İclerinde Hz. Osman ve Peygamberimizin kızı Hz. Rukiye’nin de bulunduğu bir grup musluman adı gecen ulkeye hicret ettiler. Habeşistan hukumdarı NecÂşî’nin semavî bir dine inanması; adaletle hukmetmekte oluşu ve ayrıca da Arapca bilmesi hicret icin Habeşistan’ın tercih edilmesinde onemli bir sebep teşkil etmişti. Biri kadın altı kişiden muteşekkil bu kafilenin hicreti, aynı zamanda Peygamberimizin Afrikay’a temasa gecmesinde onemli rol ustlenmiş oldu. İslamiyet’in Mekke dışında duyulup yayılmasına dahi tahammulleri bulunmayan Kuffar-ı Mekke, Habeşistan’a giden muslumanların kendilerine iadesini temin maksadıyla bir heyeti bu ulkeye gonderdilerse de, istediklerini elde edemeden heyet Mekke’ye geri dondu. Varoluşun hikmet ve anlamını kavramaktan uzak bulunan muşrikler, “Rabbim Allah” dedi diye muslumanları akıl dışı yollarla ezmeye ve sindirmeye calışıyorlardı.
Huzunlu Yıllarda Taife Gidiş
Ebû Talib’in olumunun ardından buyuk bir destekcisini kaybeden ve kabilesinin de kendisine yardımcı olamayacağının anlaşılması uzerine Peygamber Efendimiz, tabii olarak yeni bir cevre arayışına girdi. İlk planda uygun bir mekan olarak Taif’i duşunmuştu. Burasını secerken Taif’in ileri gelen ailelerinden Abdi Yelil ailesinin Peygamberimizin anne tarafından akraba olmasının onemli rolu vardı.
Boylece davasını rahatlıkla duyurabileceği insanlarla karşılaşabileceğini duşunmuştu. Amcası Hz. Abbas da, Taifliler nezdinde itibarlı, sevilen, sayılan biriydi. Taif’in yakın oluşu da yolculuk icin tercih unsuru olmuştu. Ne yazık ki, Kainatın Efendisi Hz. Muhammed (as), burada da kendisini dinleyecek, anlatılanlara kulak verecek muhataplar bulamadı. Hatta o kadar cirkin bir durumla karşılaştı ki Taif’in ileri gelenleri sokak serserilerini gececeği yolun iki kenarına dizmişler, alemlerin yuzu suyu hurmetine yaratıldığı bu kutlu insanı taşlatmışlar; yara-bere ve kanlar icinde bırakmışlardı. O, butun bu yapılanlar karşısında dahi umitsizliğe kapılmıyor, sebat ve metanet icinde uzerine tevdi edilen vazifeyi ifaya gayret ediyordu.
Hicret Hazırlıkları ve Akabe Biatları
Taift’e karşılaşılanlar ve Mekkelilerin inkardaki inatcı tutumlarının anlaşılması uzerine Peygamber Efendimiz, dini duyurmak gayesiyle yeni secenekler araştırmaya başladı. Peygamberliğinin onbirinci senesinde, Hac gayesiyle Mekke’ye gelen Hazrec kabilesinden bir grup insanla karşılaştı. Kendisinin son peygamber olduğunu, getirdiği dinin esaslarını birer birer izah etti.
Toplantıya iştirak edenlerden altı tanesi İslamiyetle şereflendi. Bu buluşmanın bir yıl sonrasında, Akabe mevkiinde yeniden bir araya gelindi. Biri kadın toplam on iki musluman Rasulu Ekreme bağlılıklarını gostererek biatta bulundu. Gercekleşen bu biata “Birinci Akabe Biatı” denir. “Allah’a ortak koşmayacaklarına, hırsızlık yapmayacaklarına, zina etmeyeceklerine, cocuklarını oldurmeyeceklerine, yalana baş vurarak kimseye iftirada bulunmayacaklarına ve Rasulullah’a hic bir hayırlı işte karşı gelmeyeceklerine” dair soz verdiler.
Sınırlı sayıdaki Medineli muslumanları eğitecek, dinlerini oğretecek, tebliğ gorevini ifa edecek birine ihtiyac vardı. Bu gorev icin Rasulu Ekrem Efendimiz Musab b. Umeyr’i gorevlendirdi. Musab’ın gayretli calışmaları neticesi bir yıllık bir zaman surecinde Medine’de kabile başkanları da dahil pek cok kişi İslamiyetle tanışarak Musluman oldu.
Rasulullah’ın risaletinin onucuncu yılında ise yetmiş uc kişilik buyuk bir topluluk bulundu. Oyle anlaşılıyordu ki, Musab’ın samimi gayretleri artık meyvesini vermiş, Medine’de yeni bir toplumun temelleri atılmaya başlanmıştı.
Ve Hicrete İzin Veriliyor…
Medine’de Muslumanlar icin musait bir zemin oluşunca, Rasullullah Efendimiz, Allah’dan gelen hicret emrini ashabına duyurdu. Bu emri duyanlar Yesrib’e (Medine) hicret etmeye başladılar. Boylece tarihin en onemli hadiselerinden biri gercekleşmeye başladı. Ashab-ı Kiram, ana ocağı – baba kucağı cok sevdikleri yurtlarını, ev ve barklarını, mal ve mulklerini, servet ve zenginliklerini geride bırakıp Medine’ye gidiyorlardı. Rızay-ı BÂri icin maddi herşeylerini terk etmenin manevî hazzını doyarak yaşıyorlardı. Her ne kadar Medine Habeşistan kadar uzakta olmasa da, yine kendileri icin yabancı bir memleketti. Muslumanlar, Mekke putperestlerinin tepkisini cekmemek icin cıkışları gizli tutuyorlardı.
Medine’nin Sosyal Yapısı
Medine, Evs ve Hazrec adındaki iki Arap kabilesinin yanında Yahudi topluluklarını (Kaynuka, Kurayza ve Nadir) bunyesinde barındırmakta idi. Bu iki Arap kabilesi, ceşitli sebeplerle yuzyılı aşan bir sureyi kendi aralarında savaşarak gecirdi. Hicretten bir kac yıl once Buas yakınında yaptıkları harpde de her iki taraf ağır insan kaybına uğramıştı. Savaşmaktan, kan davası gutmekten artık bıkmış, barışa susamışlardı. Aralarındaki kin ve duşmanlığı ortadan kaldıracak birşeye ihtiyac duymaktaydılar. İslamiyet sayesinde aralarında uzun yıllar cereyan eden adavetin son bulacağını duşunerek, bu yeni dine gonulden teslim oldular. Buas harbinin kabileler bunyesinde meydana getirdiği tahribatın, Medinelilerin İslam’a girmelerinde onemli bir Âmil olduğu ozellikle nakledilir. Medine’nin, coğrafî konum olarak Mekke’ye gore daha merkezi konumda yeralmış olması, kervanların
kavşak noktasında bulunuyor oluşu, Muslumanların buraya hicretini celbetmiştir.
Muslumanları Hicrete Goturen Sebepler Neydi?
Bu insanlar, nicin hicret etme ihtiyacı duymuşlardı? Doğup buyudukleri, acısıyla tatlısıyla anılarının olduğu yurtlarını nicin terk edip gurbete cıkıyorlardı? Butun bu soruların cevabı şu iki kelimede gizliydi: Din ve akide hurriyetinin olmaması…
İlk Muhacirler
Sahabe-i Kiramdan ilk hicret eden kişi, Ebu Seleme bin Abdulesed’dir. Musab b. Umeyr ve Abdullah İbn-i Ummi Mektum da ilk muhacirlerden sayılır. İslamî terminolojide Mekke’den ayrılıp Medine’ye yerleşenlere Muhacir; Muhacirleri evlerinde barındırıp her turlu ihtiyaclarını temin eden Medineli Muslumanlara ise Ensar denir. Hicretin gizli yapılmasına genelde uyulurken, Hz. Omer acıktan ve alenen Mekke’den ayrılmıştı. Omer (ra) Kabe’yi tavaf etmiş, ardından muşriklerin icine korkusalan şu sozleri haykırmıştı: “Kim anasını ağlatmak, cocuklarını yetim, karısını dul bırakmak istiyorsa şu vadinin arkasında gelip bana yetişsin.” Bu sozleri işitenlerden hic kimse onun peşine duşme cesaretini kendinde goremedi.
Ashabdan Talha b. Ubeydullah ve Suheyb bin Sinan er-Rumî birlikte hicret yolculuğuna cıkmışlardı. Suheyb sanatıyla zengin olmuş biriydi. Muşrikler, onun gidişini haber alınca bırakmak istemediler. O ise “Biliyorsunuz ki, ben, sizin en iyi ok atanınızım.
Allah’a yemin ederim ki, bir coğunuz olmeden bana ilişemez. Beni kendi halime bırakın.” diyerek hicret konusundaki kararlılığını gosterince, yolunu kesenler gercek niyetlerini acıkladılar: “Malını ve servetini bize bırakmak kaydıyla gidebilirsin.”
Suheyb’in gonul Âleminde dunyalık şeylere yer olmadığı icin, yanında taşıdığı para – mal ve ne varsa hepsini onlara bıraktı. Hatta Mekke’de saklı bulunan servetinin yerini soyleyip muşrikleri hayretler icinde bırakıvermişti. Suheyb ve arkadaşı boylece serbest kalarak yollarına devam ettiler. “İnsanlardan oylesi de varki, Allah’ın rızasını kazanmak icin nefsini satın alır. Allah kullarına karşı cok merhametlidir.” mealindeki ayeti kerime Suheby ve benzerlerinin durumunu anlatmak uzere inzal buyrulmuştu.
Kısa zaman sonra ashab-ı kiramın buyuk coğunluğu Medine’ye hicret etti. Geride ise, Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir ve aileleri; Hz. Ali ve annesi; ayrıca hicrete guc yetirememiş veya Mekke’den ayrılmalarına izin verilmemiş olan belli sayıda insan kaldı.
Muşriklerin Hain Planı
Muslumanların ekseriyetinin Medine’ye yerleşip, dinlerine uygun bir yaşayış surmeleri Mekkelileri korkutmaya başladı. Hz. Peygamberin bir gun Mekke’den ayrılıp, ashabıyla yeni bir cemiyet hayatına başlayacak olma ihtimali muşriklerin onde gelenlerini Mekke’nin karar mercii Darun – Nedve’de hain bir plan hazırlamaya itti. Onların bu korkunc planlarını hazırlamak maksadıyla toplandıklarını Kuran-ı Kerim bize şoyle haber verir: “Ey Muhammed! Hatırla, bir zamanlar kafirler seni yerinden kımıldatmamak veya oldurmek yahut surup cıkarmak icin tuzaklar hazırlıyorlardı. Onlar sana tuzak kurarlarken, Allah da onların tuzağını boşa cıkarıyordu. Allah tuzakları bozanların en hayırlısıdır.” Ayette işaret buyurulduğu gibi, muşriklerin onunde uc secenek vardı. Hz. Peygamberi ya hapsedecekler, yahut Mekke dışında uzak bir yere surecekler veyahut da son bir care oldureceklerdi. Darun-Nedve’deki uzun tartışmaların ardından Ebû Cehilin teklifi dikkate alınarak Hz. Peygamberin oldurulmesine karar verildi. Bu karar her kabileden oluşacak bir grup silahşor tarafından icra edilecek; boylece Abdimenafoğullarının kan davası gutmesinin onune gecilmiş olacaktı.
tuzaklar boşa cıkıyor!…
İlmi ile kaniatı kuşatan, her şeyden her an haberdar olan Allah (cc), yapılan bu suikast planını peygamberine Cebrail vasıtasıyla bildirdi. Gelişmeler hakkında Hz. Ebû Bekir’i bilgilendiren Peygamberimiz, ona hicret icin hazırlıklı olmasını soyledi. Hicret esnasında kılavuzluk edecek guvenilir birine ihtiyacları olacaktı. Bu amacla, kendisi henuz Musluman olmamış ama, son derece guvenilir biri olan Abdullah b. Uraykıd isimli birini sectiler. Hz. Ebû Bekir’in hicret icin onceden hazırladığı uc deve, kılavuzluk edecek kişiye verilerek uc gun sonra Sevr mağarasında buluşmak uzere sozleşildi. Tekrar evine donen Peygamberimiz, uzerinde emanet olarak bulunan para ve kıymetli eşyaları sahiplerine iade edilmek uzere Hz. Ali’ye teslim etti. Eve gelecek muşrikleri yanıltması icin de Hz Ali’nin kendi yatağına yatması talimatını verdi.
Gece yarısına doğru evinden ayrılarak Hz. Ebû Bekir’in evine gitti. Bu sırada evi kuşatma altında olmasına rağmen, peygamberin ayrılışını kafirler fark edemediler. Nasıl goreceklerdi ki! Hakkı goremeyen gozler peygamberi de elbette goremezlerdi.
Peygamberimiz ve Hz. Ebû Bekir Hicretin ilk adımı olan Sevr Mağarasında ucgun boyunca gizlendiler. Sabah olup da peygamberi evinde bulamayan Mekke muşrikleri telaşa kapılıp cevreyi araştırmaya başladılar. Bir ara Peygamberimiz ve Hz. Ebû Bekir’in gizlendiği mağaranın ağzına kadar geldiler. Muşriklerin ayak seslerini duyup endişelenen Ebû Bekir’i Peygamberimiz, Kur’an’ın da ifadesiyle “Uzulme, elbette Allah bizimle” diyerek teskin etti. KÂfirler, mağaranın girişinde orumcek ağları ve guvercin yuvasını gorunce icerde kimselerin olamayacağı kanaatına vararak donup gittiler. Kılavuz olarak sozleştikleri Uraykıd uc gun sonra Sevr Mağarasına geldi. Normal zamanlarda Medine istikametine doğru izlenen guzergahın dışında bir yol takip edilerek yolculuğa başlandı.
Suraka’nın Atı Kumlara Gomuluyor Suikasd planında başarıya ulaşamayan Kureyşin onde gelenleri, Hz. Peygamberin yakalanıp getirilmesi karşılığında yuz develik odul verileceğini ilan etmişlerdi. Udulun buyukluğunu duyan kimseler her tarafta Peygamberimiz ve arkadaşlarının izini arıyorlardı. Suraka da bunlardan biriydi. Peygamberimiz ve arkadaşları Medine’ye doğru yol alırken bir ara kendilerini birinin atıyla takip etmekte olduğunu fark ettiler. Suraka bin Malik kafileye yaklaşmak isteyince atının ayağı kaymış, kendisi de yere yuvarlanmıştı. Tekrar kendini toparlayıp ileri atılmak isteyince bu defa atı kumlara saplanmıştı. Durumun fevkaladeliğini fark edip, Peygamberimizden, duştuğu acı durumdan kurtulması icin dua talebinde bulunmuş, sonra aman dileyerek geri donmek zorunda kalmıştı.
Hicret yolculuğu sırasında, Bureyde ibn-i Hasib ve beraberindeki bir grup da Peygamberimizin kafilesinin onunu kesmek istemiş; ancak Hz. Peygamberdeki nubuvvetin nurunu fark ederek İslam’a girmişlerdi.
Medine istikametinde yola devam edilirken kafiledekilerin aclık hissettikleri bir anda birine ait koyun surusunden arda kalmış zayıf bir keciyi Peygamber Efendimiz “Bismillah” deyip sağınca, orada bulunan herkese yetecek miktarda sut elde edilmişti.
Medinelilerin Coşkulu Karşılaması
Medineli Muslumanlar, Peygamberimizin Mekke’den ayrıldığını duymuş, ancak gecikmesinden dolayı endişelenip korkmuşlardı. Sabahları Medine’nin yuksek yerlerine cıkıyor, sıcak etkisini hissettirinceye kadar Peygamberimizi bekliyor; kimseleri goremeyince umitsizliğe kapılıp evlerine geri donuyorlardı. 8 Rebiulevvel (20 Eylul 622) Pazartesi gunu de aynı şekilde beklemişler, sonra yine evlerine donmuşlerdi. Ancak kısa bir sure sonra bir Yahudî kızı yuksekce bir yerden, Medine’ye gelmekte olan bir kafileyi gorduğunu haykırınca; butun Muslumanlar, sevinc icinde Harre denilen yere Rasûlu Ekrem’i karşılamaya koştular.
Peygamber Efendimiz Kuba’da birkac gun istirahat ettiler. Bu sure zarfında “Kuba Mescidini” inşa ettiler. Bir Cuma gunu buradan ayrılan Allah Rasulu, ilk cuma namazını Ranuna vadisinde kıldırdı. Namazı muteakip kısa bir yuruyuşun ardından Medine’ye geldiler. Rasûlullahı karşılayan herkes buyuk bir coşku ve sevinc icindeydi. Kadın erkek, yaşlı genc butun insanların yuzlerinde buyuk bir mutluluk okunuyordu. Genc kızların ağzından Peygamberimizi oven şiirler dokuluyordu:
Dolunay bizlere veda ediyor,
Allah’a şukurle dua etmemiz,
Ey Yuce peygamber! Safa oluyor;
Sunnetini her an eda etmemiz.
Bu sırada butun ashabın en icten dileği, Rasulu Ekrem’in kendi evine misafir olmasıydı. Allah Rasulu kimsenin kırılmasına meydan vermeyecek bir yol takip etti. Devesi Kusva’yı serbest bırakıp, nereye cokerse oraya en yakın olan eve misafir olacağını bildirdi. Devenin, daha sonraları Mescid-i Nebevi’nin yapıldığı boş bir arsaya cokmesi uzerine, yakınında bulunan Ebû Eyyubi Ensari’nin evine misafir oldu. Rasulu Ekrem, yedi ay misafir edildikten sonra, mescidin bitişiğinde inşa edilen hucre-i saadetine taşındı.
Hz Muhammedin hicret etmesinin sebepleri
Dini Bilgiler0 Mesaj
●23 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Hz Muhammedin hicret etmesinin sebepleri
-
13-09-2019, 08:08:09