Hz Muhammedin karakter ozellikleri,
En yuce ahlÂka sahip olduğunda; yuzyıllar boyunca, dost ve duşman, herkesin uzerinde birleştiği tek bir insan vardır:
Peygamberimiz Hz. Muhammed AleyhissalÂtu Vesselam.
Zaten o, yeryuzunde bulunuş maksadını, "guzel ahlÂkı tamamlamak" olarak ifade ediyordu. Onu en son elcisi olarak insanlığa gonderen Yuce Allah da, Peygamberimizde bizim icin "en guzel" orneğin bulunduğunu haber veriyor.
Eğitimde guzel orneklerin ne kadar onemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Buyukler kendi yaşayışlarında ne kadar iyi ornek olurlarsa, kucuklerin iyiye ve guzele yonelmesi o kadar kolay ve rahat olur. Guzel ornek olmak ve guzel ornekleri tanıtmak, gencliğe yapılabilecek en buyuk hizmetlerden biridir. Cocuklarımızın ve genclerimizin ornek alabilecekleri en mukemmel insan Peygamberimizdir. Peygamberimizin ahlÂkını rahatlıkla kendimize ornek alabiliriz, taklit edebilir, ahlÂkımızı guzelleştirebiliriz.
Peygamberimizin ahlÂkını ne kadar oğrenirsek hayatta o kadar başarılı olur ve mukemmele ulaşabiliriz.
AHLAKTA MUKEMMEL ORNEK..
Guzel ahlak adı altında toplanan tum guzel vasıfları ornek insan olarak en mukemmel şekilde yaşayan insan hic şuphesiz Peygamberimizdir (a.s.m.) O’nun ahlakı o kadar yucedir ki, Bizzat Cenab-ı Hak, O’na hitaben şoyle buyurur “Muhakkak Senin icin tukenmeyen bir mukafat vardır. Cunku Sen pek yuce bir ahlak uzerindesin” (Kalem suresi 4)
Nitekim, Hz. Aişe Efendimizin ahlakından ornek almak isteyen Sahabilere şoyle buyurmuştur: “Siz Kur’an’ı okuyor musunuz? O’nun ahlakı Kur’an’dır” Peygamberimizin hayatından her tabakadan insanlar ornek alacak yonler bulabilir. Bizatihi insan olarak O’nun hayatından alacağı sayısız fazilet ve guzellikler yanında, kendi mesleğini ve cemiyetteki yerini ilgilendirecek pekcok derside alabilir. Cunku O’nun hayatı her yonuyle ornektir.
PEYGAMBERİMİZİN AHLAKİ HUSUSİYETLERİ
Peygamberimizin ahlakının en muhim bir hususiyeti, Allah vergisi oluşudur. Allah, O’nu kusursuz, eksiksiz, mumtaz bir şekilde yaratmıştır. O’nu terbiye eden, edep ve ahlakın en seckin ozellikleriyle susleyen Yuce Rabbidir.
Diğer bir hususiyette birbirine zıt ve ters huyların orta yolu, doğru yolu bulmasıdır. Bazı anlar olmuş en cesur bir asker gibi meydanlara cıkmış savaşmış. Ama bu halinde bile yumuşak kalpliliğini, merhametini esirgememiştir. Bu kadar ağır bir vazife uzerinde olduğu halde, O kendisini Rabbine vermiş, Gununun buyuk kısmını ibadetle gecirmiştir. Bu yonuyle dunyadan alakasını kesmiş gorunse de O hep sosyal hayatın icinde idi.
O’nun ahlakı bir meleke halinde idi ki O’nu goren herkes faziletleri ile yaratıldığı kanaatine varırdı.
PEYGAMBERİMİZİN AHLAK SAHASINDA BUYUK İNKİLABI
Peygamberimiz birkac sene gibi kısa bir zamanda o geniş yarımadada vahşi, adetlerinde mutaassıp ceşitli kavimleri kotu ahlak ve kotu alışkanlıklarından kurtarıp, yerine guzel ahlak kurallarını yerleştirdi
PEYGAMBERİMİZİN GENCLİĞİ
Peygamberimizin cocukluk ve genclik yılları temiz ve iffetli bir şekilde gecti. Peygamberlikten sonra nasıl bir ahlaka sahipse, peygamberlikten once de oyle bir ahlaka sahipti. O hep temiz ve nezih yaşadı. Cunku Allah O’nu cahiliye devrinin butun cirkinliklerinden nefret edecek bicimde yaratmıştı. Kavmi arasında el’Emin lakabıyla anılırdı. Nitekim, muşrikler Efendimize inanmadıkları, hatta oldurmek istedikleri donemde bile mallarını O’na emanet etmişlerdi.
YAKINLARININ DİLİNDEN PEYGAMBERİMİZİN AHLAKI
Peygamber efendimiz hicbir halini insanlardan saklamamıştır. Cunku O’nun her hali Sahabiler icin bir ornek teşkil etmektedir. Peygamberimizin aile hayatına ait meseleleri Aişe validemizden oğreniyoruz. “Resulullah hicbir zaman şahsı icin kin tutmazdı. Birşeye kızarsa Kur’an kızdığı icin kızar, beğenirse Kur’an beğendiği icin beğenirdi. Ne kotu soz soyler, ne de kotuluk yapmak isterdi.”
Hz. Ali ise O’nun ahlakını şoyle anlatmaktadır: “Daima guleryuzlu, guzel huylu idi. Kimse ile cekişmez bağırıp cağırmazdı. Pinti ve cimri değildi. Cok konuşmaz, boş şeylerle uğraşmazdı. Hicbir kimseyi arkasından kınamaz ayıplamazdı.”
Enes bin Malik “O insanların en lutuf karıdır. Bir koleyi, bir cocuğu dahi geri cevirmezdi. Biri ile musafaha ettiği zaman, elini tutan kimse bırakmadıkca elini bırakmazdı.”
PEYGAMBERİMİZİN TEVAZUU
Efendimiz tevazu ve alcakgonulluluğun en makbulunu ve erişilmesi mumkun olmayanı yaşamıştır. İnsanlar icinde hicbir şekilde peygamberlik imtiyazını kullanmamış, kendisini ustun gormemiştir ve bir “Kul peygamber olarak kalmayı istemiştir.”. Cok defa elini opmek isteyenleri, aşırı şekilde hurmet gosterenleri hoş karşılamazdı.
Hendek savaşında ashabıyla hendek kazmış, Kuba mescidi inşasında bir işci gibi calışmış, hep ashabıyla oturmuş, kendini onlardan farlı gormemiştir. Veda haccına giderken sırtında sadece dort dirhem değerinde kadife parcası, devesinin uzerinde ise yırtık bir sitte bulunuyordu.
PEYGAMBERİMİZİN HİLMİ VE YUMUŞAK HUYLULUĞU
Peygamberimiz peygamberliğinden oncede, sonra da insanların en halimi ve en yumuşak huylusu idi. O şahsına yapılan kotuluklerden dolayı hicbir şekilde intikam almayı duşunmezdi. Kendisine yapılan turlu turlu eziyetlere, hakaretlere rağmen O tahammul ediyordu. O’nun yumuşak huyluluğuna, insanları Hakk’a davet ederken gosterdiği sabra Tevrat’ta da işaret edilmiştir. Hatta Tevrat’taki ozellikleri Efendimizde olduğunu goren Yahudi alimleri de musluman oluyorlardı. On sene hizmetinde bulunan Enes bin Malik “Bana bir kere dahi olsun of demedi” şeklinde sozleriyle O’nun hilmini tasvir etmektedir.
PEYGAMBERİMİZİN HAYASI
Haya bakımından da insanların en hayırlısı ve en utangacı idi. O cahilliye devrinde Arapların yaptığı şeylerden tiksiniyor, hoş karşılamıyordu. O’nun hayası başkalarının kusur ve ayıplarını hatırlatmaya ve soylemeye meydan vermezdi. Soylemesi gereken şeyi doğrudan soylerdi.
PEYGAMBERİMİZİN MERHAMETİ VE ŞEFKATİ
Merhamet ve şefkat O’nun yuce şahsiyetinin bir aynası mesabesindedir. O’nun kadar merhametli, O’nun kadar muşfik ve ince ruhlu bir insan gelmemiştir. Ki O Cenab-ı Hakk’ın Rahim ve Rauf ismini alması ne kadar merhametli ve muşfik bir kalbe sahip olduğunu gosterir. Tevbe suresinin 128. ayetinde “And olsun ki size icinizden bir Peygamber geldi ki, sıkıntıya uğramanız O’na cok ağır ve guc gelir. Size cok duşkundur. Butun mu’minlere merhametli ve esirgeyicidir” buyurmaktadır. Fakirleri, koleleri, zayıfları korur herkese eşit muamele ederdi. Duasında da “Allah’ım beni fakir yaşat, fakirlerle haşret” diye yalvarıyordu.
PEYGAMBERİMİZİN FAKİR VE KİMSESİZLERE MERHAMETİ
Abdullah bin Amr bin As anlatıyor “Bir gun mescitte oturuyordum. Bazı fakir kimseler toplanmış sohbet ediyorlardı. Resulullah iceri girdi. Bir başka tarafa yonelmeden onların yanına gitti ve onlara fakir muhacirlere zenginlerden once cenneti mujdeledi. Efendimiz evinin yanında kalan Suffe ashabının ihtiyaclarını kendi evinin ihtiyaclarından once gorurudu.”
PEYGAMBERİMİZİN YETİMLERE ŞEFKATİ
Kendisi yetim buyuduğu icin yetimliğin ne kadar zor olduğunu biliyordu. Onlara cok muşfik davranıyordu. Kendi evinden yetim hic eksik olmazdı. Hz. Hatice’nin ilk kazasından olen cocuğu, hatta Ummu Seleme ile evlendiğinde, beraberinde beş yetimi vardı. Bir bayram gununde bir kenarda karnı ac, perişan bir vaziyette ağlamaklı duran bir yetim cocuğu aldı, Karnını doyurdu, giydirdi. O’nu evlatlığına aldı.
PEYGAMBERİMİZİN KOLELERE ŞEFKATİ
Peygamberimizin şefkat ve merhametinde en cok istifade edenlerin başında koleler gelir. Efendimiz bu insanları hurriyete kavuşmaları icin caba gostermiş bu konuda ashabını teşvik etmiştir. Efendimiz asırlardır suren bu muesseseyi doğrudan kaldırmak yerine tedricen kaldırma yoluna gitmiş hatta Zeyd bin Harise’yi ordu komutanlığına getirerek ders vermeye calışmıştır.
PEYGAMBERİMİZİN KADINLARA ŞEFKATİ
Cahiliyede kadınların durumları perişandı. İnsanlık, kız cocuklarını gomuyor, kadınları hor ve hakir goruyorlardı. Kısa zamanda O’nun merhameti kadınlar uzerende gorulmeye başladı. “Cennet anaların ayakları altındadır” buyurarak onlara yuce bir paye verdi.
PEYGAMBERİMİZİN COCUKLARA ŞEFKAT VE SEVGİSİ
Bir cocuk gorduğu zaman mubarek yuzunu neşe ve sevinc kaplardı. Onu tutar, kollarına alır, okşar severdi. Onlara selam verir, hal hatırlarını sorardı. Hatta bir keresinde yarış yapan cocukların arasına katılmış onların neşesine ortak olmuştur. Bilhassa kendi cocuk ve torunlarına cok duşkundu. Bir dizine Hasan bin Aliyi, diğer dizine de Usameyi alır bağrına basar “Allah’ım bunlara rahmet et” diye dua ederdi.
PEYGAMBERİMİZİN HAYVANLARA OLAN MERHAMETİ
Efendimiz cahilliye araplarının hayvanlara muamele hususundaki kotu davranışlarını ortadan kaldırdı. Hayvanlara yapılan eziyetlere karşı ikazda bulunuyor. Onları fazla calıştırmamaları, ac bırakmamaları hususunda ikaz ediyordu.
PEYGAMBERİMİZİN AFFI VE BAĞIŞLAMASI
Kendi yakınlarına daima musamahalı davrandığı gibi duşmanlarını da bilhassa gucsuz durumlarda affetmişti. İkrime’yi, Ebu Sufyan’ı hatta Vahşi’yi ve Hindi bağışlaması O’ndaki affetme enginliğini yansıtmaktadır. Ki Vahşi O’nun amcasını oldurmuş, oldurmekle kalmamış ki organlarını parcalamıştı. Ama Vahşi musluman olup af dileyince O geri cevirmedi.
PEYGAMBERİMİZİN SOZUNU TUTMASI
Sozunu tutma hususunda dost duşman ayırmamıştır. Peygamberliğinden once bir dostuna verdiği sozu tutabilmek icin 3 gun beklediği meşhurdur. Hatta Bedir savaşı oncesinde, Huzeyl ve oğlu Resulullahla birlikte carpışmak uzere yola cıkmışlardı ki muşrikler onları bir yerde sıkıştırıp, onlardan Peygamberimizle birlikte savaşmak uzere soz aldılar. Huzeyl ve babası Bedirde durumu Efendimize anlatınca “Hayır siz Medineye donun, Onlara karşı verdiğiniz sozu yerine getiriniz.” Buyurdu.
PEYGAMBERİMİZİN NEZAKETİ
İnsanların naziği, en nezih tabiatlısı, zerafet bakımından en ince ruhlusu davranış yonuyle en latifi idi. Enes bin Malik “Kendisine birşey sorana can kulağı ile dinler, soruyu soran ayrılmadıkca yanından gitmezdi” buyuruyor. Kendisini ziyaret edenlere ikramda bulunur, oturmaları icin hırkasını sererdi. Kimsenin sozunu kesmez, konuşmasını yarıda bırakmazdı.
PEYGAMBERİMİZİN ADALETİ
Birbirleriyle duşman kabileler arasında İslamı yayarken adaletli davranıyor, birini kusturup diğeriyle anlaşmıyordu. Adalet hususunda, Ebu Hodrad ismindeki bir sahabeden alacağı olan yahudinin hakkını araması cok ibret vericidir.
PEYGAMBERİMİZİN VAKAR VE SUKUTU
Son derece vakar ve izzet sahibiydi. Gorenler once bir urperir ve korkar sonra da O’nun ne kadar muşfik bir insan olduğunun farkına varırdı. O ciddiyete zarar veren hareketlerde bulunmazdı. Boş ve luzumsuz konuşmaz, dedikodu yapmaz, kimsenin aleyhinde soz soylemezdi, Sadece tebessum eder, kahkaha atarak gulmezdi. Başkasını rahatsız edecek, iğrendirecek harekette bulunmazdı. Yurumesi bile vakardı. Cihad, oruc ve zekattan sonra en hayırlı ibadeten sukut olduğunu bildirirdi.
PEYGAMBERİMİZİN ŞECAAT VE CESARETİ
O gencliğinden itibaren hayatının butun devrelerinde şecaat manasındaki cesaret acık bir şekilde gorulmektedir. O’nun cesaretini anlamak icin O’nun tek başına buyuk dunya devletlerini karşısına almasına O’nun insanları hak dine davetindeki gayretine bakmamız yeterli olur.
PEYGAMBERİMİZİN SABRI
O bir sabır kahramanıdır. Hayatına baktığımızda daha doğmadan babasını, altı yaşında annesi sonra dedesini ve amcası Ebu Talib’i kaybediyor. Kızı Fatıma haric butun cocukları kendisinden once oluyor. Turlu turlu sıkıntılar cekiyor, hakaretler yiyor, ac kalıyor, hastalıklar geciriyor da O sabrediyor.
PEYGAMBERİMİZİN ŞUKRU
O’nun mubarek dilinden Elhamdulillah lafzı duşmezdi. Sabahlara kadar namaz kılar soranlara da “Allah’ıma şukreden bir kul olmayayım mı?” derdi. Sevincli bir haber duyunca hemen şukur secdesi yapardı. Yine sakat ya da hasta birisini gorunce Allah’ın kendisine ihsan ettiği nimetlere şukrederdi.
PEYGAMBERİMİZİN TİCARİ AHLAKI
O herkes gibi alışverişte bulunur, carşı pazarda dolaşırdı. Kendisine peygamberlik gelmeden oncede ticaretle uğraşıyor, O’nun doğruluğuna durustluğune hayran kalıyorlardı. Kendisinden hakkını usulsuzce hakkını isteyen bedevileri terslemiyor hemen haklarını veriyordu. Carşı pazarda dolaşıyor, usulsuzce ticaret yapanları uyarıyordu.
PEYGAMBERİMİZİN AKRABALARINA İYİLİĞİ
Efendimizin baba tarafından cok akrabası bulunurdu. O amcasını cok sever ve gozetirdi. Hatta Ebu Talib’in sıkıntıya duştuğu esnada Ali’yi yanına aldı ve kendisi baktı. O hicbir akrabasını ustun tutmaz hepsini gozetirdi. Sut annesi ve kardeşlerine hurmet gosterirdi. Huneyn savaşından sonra sut kardeşi esir duşmuştu. Peygamberimizin huzuruna getirilince O’na hurmet etmiş hırkasını altına sermiş ve ikramda bulunmuştur.
PEYGAMBERİMİZİN MİSAFİR PERVERLİĞİ
Evinden misafir hic eksik olmazdı. O misafir hususunda din, şahıs, devlet ayrımı yapmazdı. Taif’ten gelen Sakif heyetini ağırladı. Hizmetlerini gordu ve musluman olarak ayrıldılar. O’nun evi musait olmayınca başka kişilerin evleri acılıyor misafirler konuk ediliyordu. O’nun bir de devamlı misafirleri vardı ki (Suffeliler) onların eğitim ve oğretimlerini uslendiği gibi onların gecimlerini de ustlenmişti.
PEYGAMBERİMİZİN DUŞMANLARININ PEYGAMBERİMİZİN AHLAKINI İTİRAFLARI
Peygamberimizin doğruluğunu, verdiği sozde duruşunu, yanına bırakılan emanetlere riayet edişini, ustun meziyetlerle suslu bulunuşunu, canına kastedecek kadar ileri giden azılı duşmanları bile itiraf etmişler, ona bir leke surememişlerdir.
Yine muşriklerin ileri gelenlerinden Ahnes bin Şerik, Bedir yolunda kimsenin olmadığı bir sırada Ebû Cehil'e yaklaşarak:
"Ey Ebu'lHakem, burada senden ve benden başka konuşmalarımızı işitecek kimse yok. Muhammed hakkında kanaatini soyler misin? O doğru sozlu mudur; yoksa yalancı mıdır?" diye sordu.
Peygamberimize zaman zaman diliyle eziyet eden ve hakarette bulunanlardan Nadr bin Haris, bir seferinde muşriklerin ileri gelenlerini toplamış, onlara şoyle seslenmişti:
"Ey Kureyş, başımıza gelen felaketi hÂl uzaklaştıramadınız. Muhammed gozlerinizin onunde buyudu. Hepinizin en doğrusu, en iyi huylusu ve guvenilir kişisiydi. Şimdi sacları kırlaştığı zaman size yeni bir şey getirdiği icin, siz ona sihirbaz, şair, deli, buyulenmiş demeye başladınız. Halbuki Muhammed ne şair, ne sihirbaz, ne delidir, ne de buyulenmiştir."
Buna benzer itiraflar Batılılar tarafından da dile getirilmiştir. Onlar her ne kadar Peygamberimize inanmıyor, İslÂmiyeti kabul etmiyorlarsa da, onu methetmekten, ustun vasıflarını acıklamaktan geri kalmıyorlar.
MeselÂ, Mahomed Und Sien Werk isimli eserinde Daumer şoyle der:
"Muhammed'in şahsında bircok asil ve buyuk meziyetler toplanmıştı. İlahî ışıkla aydınlanan ve bukulmez bir irade sahibi olduğu gibi, merhamet ve rikkatle dolu, şecaat sahibi olan bu ZÂt, başarılması son derece guc bir vazifeyi ve ona bağlı olan muthiş bir mucadeleyi goze almış ve gayesine ulaşıncaya kadar, yani butun Arabistan halkı imana gelinceye kadar, bir an olsun dinlenmemişti. HayÂtında Sahabîleri icin bir ornek olduğu gibi, vefatından sonra da oylece kalmıştır."
Meşhur Fransız tarihcisi ve şairi Lamartine ise, L'Histoire da la Turquie isimli tarih kitabında şu şekilde bir tespitte bulunmaktadır:
"Yaşayışı, duşunceleri, bolgenin batıl inanclarıyla kahramanca mucadele edişi, putperestliğe hucumu, Mekke'de yaşadığı sure icinde muşriklerin her turlu eziyetine sabredişi ve nihayet onun durmadan insanları ikaz edişi, imam; zaferler kazandığı halde insan ustundeki talihsizliklerle karşılanışı, zafer anında her ihtirası yenişi, devlet kurmayı asla duşunmeyerek hedefe varmak ve bir tek duşunceyi gercekleştirmek icin uğraşması, sonsuz dua ve niyazları, vefatı ve vefatından sonraki zaferi, samimi ve kuvvetli bir iman sahibi olduğunu gosterir.